0
6. Bölüm: iSTANBUL’UN iŞGALi
ingiliz Derin Devletinin Saltanata Bakışı ve Osmanlı’nın Geleceği Planı
I. Dünya Savaşı sırasında ingiliz Başbakanı Lloyd George “Arapça konuşan her yer Osmanlı imparatorluğu’ndan alınmalı ve manda haline getirilmelidir” demiştir. Başbakan sözlerini, “Türkler Anadolu’nun bir kısmına sahip olacaklar, fakat Avrupa’da hiçbir toprak sahibi olamayacaklardır. Türklere boğazlarda ve denizlerde hiçbir yer verilmeyecektir.” diyerek tamamlamıştır.273 ingiliz derin devletinin Osmanlı’nın geleceğine yönelik yüzlerce yıl öncesinden belirlenmiş planı tam olarak budur.
Kastedilen, Türklerin; Ankara, Konya ve iç Anadolu çevresinde tutulmasıdır. Bu plan, ingiliz Dışişleri Bakanı Lord Curzon tarafından Lozan’da açıkça dile getirilecektir. Aslında bu plan da sadece geçici bir duraktır. ingiliz derin devletin planına göre, Türk Milleti Orta Asya’ya sürülmeden bu baskı bitmeyecektir. Bu, ingiliz derin devletinin derin siyasetidir. Bugün Güneydoğu’yu PKK’ya vermek isteyen; Karadeniz’de federasyon olsun ve bölge Doğu ve Batı Karadeniz olarak ikiye bölünsün, Akdeniz ile Antalya bölgesi federasyon olarak ayrılsın diyen; istanbul’u uluslararası bir toprak, izmir ve bölgesini ise bağımsız bir devlet olarak gösteren haritaları basan yine bu derin devlettir.
ingiliz derin devletinin bölme planını, Maurice Bunsen başkanlığında “Asya Türkiye’sini inceleme Komisyonu”nun 30 Haziran 1915’te hazırladığı rapor yeterince anlatmıştır. Komisyon raporda, Osmanlı topraklarının Suriye, Filistin, Ermenistan, Anadolu/Türkiye ve Irak adıyla beş büyük bölgeye/özerk vilayete bölünmesini önermiştir. Ayrıca Akdeniz’den Basra Körfezi’ne uzanan hat üzerinde stratejik noktaların doğrudan veya dolaylı yollarla ingiliz kontrolü altına alınmasını şart koşmuştur. Bunun da yolu, Filistin ve Irak’ın tamamen işgal edilmesinden geçmektedir. Böylece ingiltere, savaş sonrası Asya Türkiye’sinde (Musul dahil) petrol başta olmak üzere bütün ekonomik imtiyazları ele geçirebilecektir.
ingiliz Yüksek Komiseri Amiral Webb, ingiltere’deki bir dostuna 19 Ocak 1919’da gönderdiği bir mektupta şöyle demiştir:
Görünürde memleketlerini işgal etmediğimiz halde valilerini tayin ediyor veya görevlerinden uzaklaştırıyoruz. Polislerini yönetiyor, basınlarını denetliyor, zindanlarına girerek Rum ve Ermeni tutukluları işlemiş oldukları suçlara aldırmadan özgür bırakıyoruz. Demiryollarını sıkça denetimimizde tutuyor ve istediğimiz her şeye el koyuyoruz. Politikamız süngünün keskin ucuna dayanıyor… Halife elimizin altında bulundukça islam dünyası üzerinde ek bir denetim aracına da sahibiz.
Bu sözlerin geçtiği zamanlar, ingiliz derin devletinin Osmanlı üzerindeki gücünün zirvede olduğunu düşündüğü anlardır…
Bu kibir ve üstünlük kompleksi, ingiliz derin devletinin, Anadolu hareketini tam olarak kavrayamamasına sebep olmuştur. ingilizler ilk başlarda ulusal direnişe inanmamışlardır. Ankara’da şekillenen bu harekete karşı görüşleriyle bilinen dönemin Renin gazetesi, bunu, şu aşağıdaki sözlerle ortaya koymaktadır:
Mustafa Kemal Paşa, Anadolu’da bir ulusal eylem oluşturmaya çalışıyor. Bu ne çocukça bir hayaldir! Bütün dünyanın gücüne karşı, savaştan ezilmiş olan zavallı Anadolu’nun gücüyle kafa tutmasının ne hükmü olabilir? Anadolu’da ne kalmıştır, ne vardır ki direniş eylemi yapılabilsin?275
Mondros Mütarekesi’nin ardından imzalanan Sevr Antlaşması da bu planın son uygulama tahtasıdır.
Tümünü Göster