0
5. Bölüm: iNGiLiZ DERiN DEVLETiNiN PROPAGANDA GÜCÜ VE KÜRESEL MEDYA
ingiliz Derin Mafya Örgütlenmesinin Gelişimi
(Bu bölüm ve sonrasında geçen, Türk toplumuna yöneltilmiş suçlamalar ve ithamlardan necip Türk Milletimizi tenzih ederiz.)
Osmanlı’nın Son Döneminde Başlatılan Kara Propaganda
Bölümün başında, ingiliz derin devletinin 19. yüzyılın ortalarından itibaren kendisine öncelikli hedef olarak Osmanlı imparatorluğu’nu ve Türkleri seçtiğini belirtmiştik. Bu yıllarda ingiliz derin devleti, Osmanlı imparatorluğu’na karşı sistemli bir propaganda savaşı başlatmıştır. Bu kapsamda, Osmanlı ordularının hayali bir takım vahşet hikayeleri ile kötülenmesi, Sultan Abdülhamid’in “Kızıl Sultan” gibi çirkin yakıştırmalar ile karalanması gibi yöntemler kullanılmıştır.
Ancak en uzun soluklu ve etkili propaganda yöntemi, Osmanlı’nın asli unsuru ve yöneticisi olan Türk Milleti’ne karşı kullanıldı. Dönemin önde gelen ingilizleri, Türk Milleti’ni, kendi hezeyanları doğrultusunda “geri, barbar ve ilkel bir millet” olarak tanımlamaya ve böylece Türk Milleti’ni sömürgeleştirme projelerine uygun bir zemin hazırlamaya çalıştılar.
istanbul’daki Amerikan Lisesi Robert Kolej’in ilk başkanı olan Cyrus Hamlin’e göre, ingiltere’nin Türklere karşı propagandaları I. Dünya Savaşı’ndan önce başlamıştı. Londra’da 1870 yılında bir “Propaganda Bürosu” kurulmuştu. Bu büronun kuruluş amacı yabancı ülkelerde Türklerin aleyhinde haberler yaymak ve propaganda yapmaktı.200 Bu propaganda, ingiliz derin devletinin yıllar önce planladığı “parçalanmış Osmanlı” hayalini gerçekleştirmenin ilk adımıydı.
Bu politikanın mimarlarının başında, 1880-1885 yılları arasında ingiltere’nin başbakanlığını yürüten William Ewart Gladstone gelmekteydi. Gladstone, Türk Milleti’ne sayısız hakaretler yöneltmiş ve tüm bunları da “Türkler Asya’nın içlerine geri sürülmelidir” şeklindeki emperyalist projelerine dayanak olarak kullanmaya çalışmıştı. Bir konuşmasında şöyle demişti:
Türkler insanlığın insan olmayan numuneleridir. Medeniyetimizin bekası için onları Asya steplerine geri sürmeli veya Anadolu’da yok etmeliyiz. Türklerin yaptıkları kötülükler yalnızca bir surette ortadan kaldırılabilir: Kendilerinin yok olmasıyla.201 (Necip Türk Milletini tenzih ederiz)”
ittihat ve Terakki üyelerinden Ahmet ihsan da “Matbuat Hatıralarım” adlı eserinde Gladstone’dan şöyle söz etmekteydi:
Meşhur Gladstone (ingiliz Başbakanı) ingiliz parlamentosunda eline Kuran’ı alıp: “Türkler bu Kitap’la yürüdükçe medeniyete muzırdır (zararlıdır)” demişti.202 (Kutsal Kitabımız Kuran-ı Kerim’i tenzih ederiz)
Gladstone, bu gibi çirkin sözlerinin yanında Türkler aleyhinde bir takım propaganda malzemeleri de oluşturuyordu. Londra’da Türklerle ilgili “Bulgar Terörü ve Doğu Sorunu” isimli bir broşür yayınlamıştı. Kısa sürede birkaç baskısı yapılan broşürle ingiliz halkı Türklere karşı kışkırtılıyordu. Gladstone’un Osmanlı’yı alabildiğine kötüleyen broşüründe, “Türkler için en iyi yol pılı pırtılarını toplayıp, gitmeleridir…” çağrısı yapılmıştı.
Türk düşmanlığı öylesine körükleniyordu ki, Türkiye’ye sempati duyan Muhafazakar Parti Hükümeti bile bu sempatisini kaybetmişti. André Maurois, ingiltere Tarihi adlı yapıtında “Gladstone arka arkaya vermeye başladığı nutuklarla ingiliz kamuoyunu Türkiye aleyhine çevirdi” diye yazmaktadır.203
Gladstone, 1880-1885 yılları arasında başbakan olarak iktidarda kalmış ve onun zamanında Türk düşmanlığı politikası iyice yayılmıştı. Özellikle basın, ingiliz kamuoyuna Türklük ve Osmanlılık kavramlarına karşı şiddetli bir beyin yıkama programı uygulamıştı. Uydurma haberler “Türk barbarlığı”, “Türk vahşeti” gibi başlıklarla ön plana çıkarılmıştı. 1897 Türk-Yunan Savaşı’nı yerinde izleyen ingiliz milletvekili Sir Ellis Achmead Bartlett, anılarında ingilizlerin Türklere karşı birdenbire başlattıkları düşmanlık politikasından şöyle bahseder:
1894 yılı Aralık ayını izleyen on ay içinde gazeteciler, karışıklıklar hakkında aslı ve esası olmayan birtakım söylentilere dayanarak Türkler aleyhinde olabilecek en kötü şeyleri yazdılar. Bunların dillerine doladıkları olayların ya hiç aslı yoktu, yahut olaylar çok önemsiz iken abartılmıştı. Gazeteciler gerçekte asla yapılmamış şeylerden dolayı Türkleri ve Osmanlı Hükümeti’ni vahşet ve dehşet ile suçladılar. ingiltere’de dokuz ay hiç mevcut olmayan hallerden dolayı Türkler, Türk askeri ve Osmanlı Hükümeti hakkında ağır şeyler yazdılar. Türkler, vahşice hareketler yapmakla suçlandılar; iftiraya uğradılar.204
ingilizler akıl almaz yalanlarla bir yandan Osmanlı’yı sözde barbar, geri, ilkel ve vahşi bir toplum olarak göstermeye çalışırken, bir yandan da “Osmanlı yıkılmalıdır” mesajını vermektelerdi. Başbakan Herbert Henry Asquith bir konuşmasında: “Osmanlı Devleti ölüm döşeğine yattı. Dünya için bir şer ve fenalık yuvası olan bu hasta bir daha canlanmayacak” diye meydan okumuştu.205
Tüm bu propagandalar, ingiliz derin devletinin Osmanlı’yı parçalama stratejisi ile birlikte yürümüştür. 1898’de ingiltere Başbakanı Lord Salisbury, Petersburg’daki büyükelçisine gönderdiği direktifinde “Osmanlı ülkesinin yarısında ingiltere’nin, yarısında Rusya’nın sözü geçsin”206 önerisinde bulunarak bu stratejiyi ifade etmektedir.
ingiliz derin devletinin bu Osmanlı aleyhtarı propagandasını dayandırdığı önemli bir unsur vardır: “Türk düşmanlığı”. Derin devlet idarecileri, sömürgeciliğin genel kuralına uygun olarak, hedef aldığı toplumu “geri, ilkel, barbar” gibi sıfatlarla tanımlama ve kendisini haklı gibi gösterme yolunu seçmiştir. 2. Meşrutiyet’in ilanı üzerine, ingiliz Sir Edward Grey’in 11 Ağustos 1908 tarihinde yazdığı mektup bu yaklaşımın bir ifadesidir:
Türkiye’de olanlar öylesine harikadır ki, anayasayı uzun müddet devam ettireceklerini sanmıyorum. Irklarının… etkisiyle yeniden şiddete ve düzensizliğe kayacaklardır.207
Lord Salisbury ise 1911 tarihli bir gizli belgede Türkler ile ilgili olarak şöyle demiştir:
…Aynı maskara Osmanlılık devam ediyor. Fanatik cahil insanlar ve barbar millet, kapitülasyonların da kalkmasını istiyor. Türkler daima Türk kalacaklar, hiçbir zaman Avrupalılaşamayacaklar…
Tümünü Göster