0
I. Dünya Savaşı’nda Kafkas Cephesinde Yaşananlar
Tamamen yanlış bir düşünce şekli olmasına rağmen, savaş pgibolojisinde, taraflar kendi insanlarını korumak için hedefe giden her yolu kendilerince mubah görürler. Savaş; akıl sahibi ve mantıklı insanları akılsız hale getirebilir ve zafer hırsı ya da kendi insanlarını tehlikeden kurtarmak adına, tarafların zalimce politikalar izlemelerine neden olabilir. işte Ermeniler ve Türkler, I. Dünya Savaşı’nın korkunç ortamında bu büyük hataya düşerek birbirleriyle çatışmış olan iki kardeş millettir.
20. yüzyılla birlikte Osmanlı topraklarında büyük bir katliamlar dönemi başlamıştır. ABD’li tarihçi Justin McCarthy 1821-1922 yılları arasındaki 100 yıl içinde beş milyon Avrupalı Müslümanın yurtlarından sürüldüğünü, bir o kadarının da Avrupa destekli sözde bağımsızlık savaşlarında katledildiğini hesaplamaktadır. Bu etnik temizlik, Sırp ve Yunan bağımsızlık hareketlerinde, 93 Harbi’nde, 1912 Balkan Savaşı’nda iç Anadolu’daki Ermeni isyanlarında, Yunan işgali sırasında ve Kurtuluş Savaşı döneminde gerçekleşmiştir. Michael Mann, Carnegie Endowment raporunda, bu dönemde yaşananların, Avrupa’da daha önce görülmemiş büyüklükte bir etnik temizlik olduğunu yazmaktadır.183 Tarihçi Maria Todorova da benzer şekilde, 19. yüzyılın son çeyreğinde bir milyondan fazla Müslümanın, Balkanlar’dan Türkiye’ye göçe zorlandığını anlatmaktadır.184 Bugün bu şehitlerin adı bile geçmemektedir. ingiliz derin devletinin Türkleri Avrupa’dan Asya’ya sürme planı, böyle dehşetli, böyle zalim bir uygulama getirmiştir.
ingiliz derin devletinin kendi safına çekerek aldattığı bir kısım Ermeni de, Türklerin sürgün edilmesi planının önemli bir parçası olmuştur. Tarihçi Justin Mc Carthy, bu dönemdeki Müslüman kayıp sayısını 260 bin olarak verirken, Kemal Karpat 300 bin kişinin şehit edildiğini anlatmaktadır. ingiliz derin devletinin himayesindeki Ermeniler, Rus ordusunun Kafkaslardaki temizlik harekatındaki en büyük destekçileri olmuştur. ingiliz derin devleti, artık Osmanlı’nın dağılmasını kendi çıkarları için daha uygun gördüğünden, o dönemde Rusların “kendince” önünü açmış, ardından da Türklerle-Rusları ve Türklerle-Ermenileri birbirine düşürmüştür. Bu korkunç savaş ve katliamlardan kazançlı çıkan ise daima ingiliz derin devleti olmuştur.
1915 yılında ingiliz ve Fransız gemileri Çanakkale’ye saldırdıklarında Rus ordusu da Doğu Anadolu’yu işgale başlamıştır. Rus ordusu ile birlikte ingiliz derin devletinin himayesindeki bir kısım Ermeni de, Osmanlı askerine karşı saldırıya geçmiştir. Bu düzenli birliklere ek olarak, Ermeni komitacılarla Türk ordusu gerilla harbine girmiştir. 1915 kışında Erzurum Sarıkamış’ta 3. Ordu’nun 80 bin askerini şehit vermesi ile Türk savunması güçsüzleşmiş ve Rus ordusuyla Ermeni çeteleri ilerlemeye başlamıştır. Ermeni isyanlarının düzenleyicileri, o dönemde ingiliz derin devletinin doğrudan denetiminde bulunan Taşnak, Armenakan ve Hınçak partileridir. 14 Kasım 1922 tarihindeki New York Times haberine göre itilaf Devletleri ile beraber savaşan Ermeni sayısı 200 bindir.
Taşnak komitasının kendi örgütüne verdiği şu talimat, Ermenilerin savaş sırasındaki politikalarını açıkça ifade etmektedir:
Ruslar sınırı geçtiklerinde ve Osmanlı orduları geri çekilmeye başladıklarında her yerde isyanlar çıkarılmalı, Osmanlı orduları bu suretle iki ateş arasına alınmalıdır. Osmanlı ordularının ilerlemesi halinde ise Ermeni askerler silahlarıyla birlikte kıtalarını terk edecek ve çeteler teşkil edip, Ruslarla birleşeceklerdir.
1915 Şubatı’ndaki ilk Ermeni ayaklanması, Muş ilindeki neredeyse bütün Müslümanların şehit edilmesi ile sonuçlanmıştır. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kayıtlarına göre bu rakam 20 bindir. Bu ve benzeri irili ufaklı birçok isyanın ardından Osmanlı Devleti; Ermeni Patriği, Ermeni milletvekilleri ve Ermeni cemaatinin önde gelenlerini toplayıp bu ayaklanmalara son vermelerini istemiştir.
Bu uyarının ardından olaylar yatışacağına daha da hızlanmıştır. Özellikle Mart 1915 döneminde Van bölgesindeki Mahmudiye, Saray ve Perakal katliamları, Zeytun ve Bitlis ayaklanmaları bölgede gerilimi arttırmıştır. Fakat bardağı taşıran son damla Van’da yaşananlardır. Nisan ayında 30 bin Ermeni bölgede ayaklanmıştır. Osmanlı askerleri ayaklanmayı bastırmakta yetersiz kalmış ve Mayıs ayında isyancılar şehrin anahtarını Rus generali Yudeniç’e teslim etmiştir.
1915 baharında yaşananları, Rahip Johannes Spörri ve karısı irene Spörri’nin yönetimindeki yetimhanede hemşire olarak görev yapan Käthe Ehrhold şöyle anlatmaktadır:
Van’da 20 bin kişi yaşıyordu. Rusların yaklaşması ile birlikte (20 Nisan 1915) Ermeniler sakladıkları silahları çıkararak savaşa başladılar. Şehirde büyük bir iç savaş, kardeş savaşı başladı. Günlerce sokak çatışmaları oldu. Ruslar kente iyice yaklaşınca, Türkler kenti boşaltma kararı aldılar ve bir gecede, sivil ve askerlerin tümü kenti terk etmek zorunda kaldı. Geriye yalnız kadınlar, yaşlılar ve hasta Türkler kaldı. Ertesi gün şehir Ermeni çetelerinin ve Rusların eline geçince, Ermeniler kaçamayan, kadın, yaşlı ve hasta Türkleri katlettiler. Dindar bir Hıristiyan olarak önce kendilerine bu günü veren Tanrı’ya şükretmeleri gerekiyordu. Fakat onlar bunu yapmadılar, bağımsız oldukları ilk gün yaptıkları bu cinayetleri büyük bir günahkârlık olarak görüyorum. Ermeniler Türklerin geride bıraktıkları mal ve mülke el koydu ve sanki kendilerininmiş gibi kullanmaya başladı. Yetimhaneme, şimdi Ermeni köylüleri yerine çevre köylerden Türk kadınlar gelmeye başladı. Rusların bölgede bulup topladığı bu kadınları yetimhanemizde korumaya aldık. Yoksa bu zavallılar tutanın elinde kalacaklardı. Bu kadınlara çok fazla yardımcı olamadık. Çünkü çetecilerden çok kötü muamele görmüş ve namuslarına tecavüz edilmiş bu kadınlar korkudan tir tir titriyorlardı.186
Almanya’nın istanbul Büyükelçisi Hans Freiherr von Wangenheim da Alman Dışişleri Bakanlığı’na olayları şu şekilde bildirecekti: “Van vilayetindeki Ermeniler ayaklanmışlar, Müslüman köylere ve kaleye saldırıya geçmişlerdir. Kaledeki Türk garnizonu 300 kayıp vermiş, günlerce devam eden sokak muharebeleri sonunda şehir asilerin eline geçmiştir. 17 Mayıs 1915’te Van Ruslar tarafından işgal edilmiş, Ermeniler düşman tarafına geçmiş ve Müslümanları katletmeye başlamıştır. 80 bin Müslüman Bitlis istikametine doğru kaçmaktadır.”
Tümünü Göster