0
19. Yüzyıl Ayaklanmaları ve Savaşın Ayak Sesleri
Osmanlı Devleti’nde Ermeni isyanları, temelde 3 organizasyon tarafından idare edilmiştir: 1885 yılında Mıgırdıç Portakalyan’in kurduğu Armenakan Partisi, Ermeni Devrimci Federasyonu (Taşnak Partisi), Avedis Nazarbeg tarafından kurulan Sosyal Demokrat Hançukyan Partisi (diğer adıyla Hınçak partisi). Taşnak ve Hınçak Partileri sol görüşlü yapılanmalardır. Özellikle Hınçak Partisi, çalışma prensiplerini Karl Marks’ın Komünist Manifesto’su üzerine kurmuştur. Armenakan ve Taşnak partilerini merkezi Osmanlı ülkesinde iken, Hınçak Partisi’nin merkezi Londra’dadır.
Taşnak Partisi, ihtilalci ve acımasız yapısıyla zaman içinde Ermeni ayaklanmasını doğrudan teşvik etmiştir. Parti, Sason ve Van ayaklanmalarının, istanbul’daki Osmanlı Bankası Baskını’nın ve Doğu Anadolu’daki birçok katliamın sorumlusudur. Taşnak Partisi tarafından kurulan Kara Haç Çetesi de ayaklanmalara destek vermeyen Ermenileri katletmek üzere çalışmıştır. Çete, ismini, öldürdüğü barış yanlısı Ermenilerin alınlarına kesici bir aletle kazıdıkları haç işaretindeki kanın kuruması ve siyah renge dönüşmesinden almıştır. I. Dünya Savaşı’nda Rus ordusu içindeki 4 Ermeni gönüllü alayını da Taşnak Partisi toplamıştır. Savaş sonrası Sovyet Ermenistan’ın Kızıl Ordu kontrolüne geçmesinden sonra, 1930’larda Stalin’in emri ile Taşnakist olarak adlandırılan on binlerce Ermeni ya kurşuna dizilmiş ya da Sibirya’ya sürgüne gönderilmiştir. Kitap genelinde anlattığımız ingiliz derin devleti, elini attığı her yere olduğu gibi Ermenilere de sadece ölüm getirmiştir.
ingiliz derin devletinin kışkırtmasıyla başlayan ilk Ermeni isyanı, 1879’da yaşanan Zeytun isyanıdır. Faaliyet alanı olarak Zeytun’un seçilmiş olması dikkate değerdir. Burası dağlık bir alan olması nedeniyle eşkıya çetelerinin yoğun olarak bulunduğu bir yerdir. Ancak buradaki çete mensupları, Osmanlı genelinde yaşayan barışçıl Ermeni vatandaşlarından ayrı olarak kanun tanımazlıkları ile bilinen bir grup eşkıyadan ibarettir.
Amerikalı misyonerlerden Thomas Christie de, Ocak 1879 tarihli Zeytun Ermenilerini konu alan mektubunda, buradaki Ermenilerin eşkıya oldukları hakkında şu tespitlerde bulunmuştur:
Zeytun’un 8–10 bin nüfusu var. Zeytun’daki insanlar gaddarlık ve vahşilikleriyle meşhurdur… Türklerden de nefret ediyorlar. 12 yıl önce (1867) Mr. Montgomery ilk kez Zeytun’a gittiğinde; Zeytunlu papaz kalabalığı galeyana getirmiş̧ ve misyoner Montgomery ve yanındaki kişi atlarından çekilmiş̧, dövülmüş ve taşlanmıştır. Zeytun’da ilk kez Protestan olan bir adam da dövülmüştü. Zeytunlu kaba eşkıyalar, Türk idaresinde de pek sessiz durmadılar. Sonunda teslim olsalar da; Türk askerini de zaman zaman püskürttüler… Fakat bu isyanlar özgürlük için değildir. Onlar kanun altında özgürlük de istemediler. Onların liderleri basit eşkıya liderleri idi. Bunlar Türkleri de, Hıristiyanları da yağmaladılar. Daima kendi aralarında da kavga ederler, bu kavgalar da çok kanlı olurdu.180
Bu isyancı eşkıyaların, asırlarca Osmanlı yönetimi altında huzur içinde, sanat ve ticaret ile uğraşan dindar ve sadık Ermenileri hiçbir şekilde temsil edemeyeceği açıktır. Ne var ki, bu silahlı, sınır tanımaz yağmacılar, ingiliz derin devleti için her zaman Osmanlı’ya karşı kullanılabilecek birer paralı asker olmuşlardır.
93 Harbi sırasında ve hemen ardından 1879 yılında, Zeytun Bölgesi iki büyük isyana ev sahipliği yapmıştır. ikinci isyanda, izmir Ermeni Kilisesi’nin başrahibinin Berlin Kongresi kararlarıyla Zeytun’da bir Ermeni Kilisesi kurulacağı ve ingilizlerin bu amaçla silah ve para göndereceğine dair propagandası etkili olmuştur. Dönemin Bahriye Nazırı ingiliz Said Paşa, günlüklerinde isyanın arkasında ingiltere’nin Halep Başkonsolosu Philip Henderson’un olduğunu anlatmaktadır.
Zeytun isyanında silahlı çeteler, Müslüman köylerini hedef almışlardır. Bölgeden düzenli olarak katliam haberleri gelmeye başlamıştır. Bu saldırılardan yılan 600 kadar bölge Müslümanı, Zeytun’daki Müslümanları korumak amacıyla isyancılara karşı harekete geçmişlerdir. iç savaş ortdıbının oluşmakta olduğunu gören Bab-ı Ali de, isyanı bastırmak için Zeytun’a asker sevk etmiştir. Yaşananları daha iyi anlamak için Maraş Mutasarrıfı Miralay Mazhar Paşa tarafından ele geçirilen, eşkıya reisi Babek’in, ingiltere’nin Halep Konsolosu Henderson’a yazdığı mektup çok değerli bir delildir:
Halep ingiliz KonsolosunaZeytun’a keşfe gelen Konsolos Bey Efendim,
Ayağınızın toprağına yüzlerimizi sürüp buradan oraya kadar ayaklarını öperiz… Sizinle beraber yaptığımız görüşmeyi gökte Allah yerde biz biliriz. Serkis Piskopos’un tekkedeki odasında size verdiğimiz mazbatadan bir fayda göremedik, hâlâ gözlüyoruz. Bize emrettiğiniz gibi hareket ettik. Hem siz de biliyorsunuz ki emrinizden çıkmadık. Siz bize: “Ben buradan gittikten sonra eşkıyalar gelip tekkede rahatça otursun, dağlarda perişan olmasınlar. Bundan sonra hükümetten adam gelip eşkıyaları yakalamaya cesaret ederse karşı koyun ve bana bildirin ki ben de başka yerlere ne şekilde karşı koyduğunuzu bildireyim” diye tembih ettin. Ancak Zeytun’dan dışarı çıkan adamımızı öldürüyorlar. Bu mazbatanın cevabını acele bildiriniz. Ne şekilde hareket edelim?..
Mektubunuzda bizlere Hıristiyan kaymakam geleceğini ve hükümet memurlarının bizden olacağını okuduk. Ancak yeni duyduğumuza göre Müslüman memurlar gelecekmiş. Eğer bu doğruysa biz de ona göre hazırlıklarımızı yapalım. Daha önce olduğu gibi “kör” durumuna düşmeyelim ve sizin emriniz üzere yaşayalım, siz de çok yaşayınız. Tutuklularımızı derhal çıkarmanın bir çaresine bakınız. Ne masraf ederseniz kabulümüzdür. Biz hepimiz çevre köylerimizle beraber sizin milletinizdeniz… Emretmiş olduğunuz gibi vekâleten gönderdiğiniz Patvili Efendi’ye hükümetten aldığımız silahları teslim ettik… Bizler önceki gibi mi hareket edelim, yoksa rahat mı duralım? Bize acele haber bildiriniz.181
Zeytun isyanı, ingiliz Said Paşa’nın aldığı tedbirlerle, genel af ve devletin şahısların zararını tazmin etmesiyle son buldu. Genel af, isyanın elebaşları da dahil tüm Ermenileri kapsayacaktı. Fakat Said Paşa’nın şu sözleri bu isyanın son olmayacağını açıkça ortaya koymaktaydı:
Zeytunluların bu isyankar halleri Avrupa’nın daima Hristiyanların tarafını tutmasından ve özellikle ingilizlerin Ermenileri himaye ederek islamları kabahatli görmesinden kaynaklanmaktadır. Halep ingiliz Konsolosu Mr. Henderson’un Zeytun eşkıyasına gönderdiği mektupla asileri teşvik ettiği ortadadır. Anadolu’da Van taraflarında, Halep vilayetinde Ermenilerin isyanlar çıkarmaları ve yabancı elçiliklere iltica ederek yakınıp sızlanmaları ileride özerk bir Ermeni vilayeti teşkil etmekten başka maksat taşımaz. Bu dahi birden bire gerçekleşmez. Fakat biz önünü alamazsak Van’a bir Ermeni valinin tayin olunmasını Avrupa bizden isteyecektir. Cebel-i Lübnan ve Girit’te olduğu gibi bir Ermeni vali tayin mecburiyetinde kalacağız...
Paşa’nın bu öngörüsü tutmuştu. 1912 yılında Van’da Ermeni bir Belediye Başkanı Bedros Kapamacıyan görev alacaktı. 1915’te ise Ruslar, vali olarak bir Ermeni’yi Aram Manukyan’ı atayacaktı.
Burada tekrar hatırlatalım: Ermeni valilerimizin olması bizim için her zaman bir gurur vesilesidir. Ancak burada yapılan, ingiliz derin devletinin sinsi taktiklerinden biridir; bu nedenle eleştiri konumuzdur. (Rusların Ermeni çeteleri kışkırtmasının da ingiliz derin devletinin bir planı olduğunu hatırlatalım) Atanan valiler, söz konusu bölgelerin Osmanlı topraklarından koparılmasında bir ajan ve araç olarak kullanılmak üzere seçilmişlerdir. Burada bir oyun ve bir tuzak vardır. Söz konusu Ermeniler, Osmanlı’nın sadık vatandaşları değil, ingiliz derin devletinin yancılarıdır. ingiliz derin devleti, tıpkı Osmanlı içinde bulduğu gibi, Ermeniler içinde de yancılar bulmakta zorlanmamıştır.
Tümünü Göster