/i/Siyaset

Saygı Çerçevesinde Özgür Siyaset Platformu
  1. 126.
    0
    I. Dünya Savaşı Öncesi Yerel Ayaklanmalar

    ingiliz derin devletinin Doğu Anadolu’daki çıkarları, Ermeni toplumunun Osmanlılara karşı kullanılması stratejisi üzerine kuruluydu. Bu gerçek, şu ana kadar pek çok Batılı ve Ermeni tarihçi tarafından da dile getirilmiştir. Ancak Osmanlı yönetiminden hiçbir şikayeti olmayan ve yıllardır barış içinde yaşayan halk üzerinde bu girişimler ilk başlarda etkili olmamış ve provokasyon amaçlı kurulan teşkilatların büyük bölümü zaman içinde yok olup gitmiştir. Söz konusu teşkilatlar, Osmanlı toprakları içinde başarılı olamayınca bu kez farklı ülkelerde faaliyet göstermeye başlamışlardır.

    Ermeni propagandasının bugünkü önde gelen kişilerinden Louise Nalbantyan, kurulan bu komitaların amacını, “Ermeni halkının duygularını harekete geçirmek için tahrike ve teröre ihtiyaç vardı. Halk, düşmanlarına karşı kışkırtılacak ve aynı düşmanın misilleme faaliyetinden yararlanılacaktı… Komite, Osmanlı Hükümeti’ni terörize etmeyi amaçlıyordu” şeklinde tanımlıyordu.171 Yani Anadolu’da isyanlar çıkartmak için ingiliz derin devleti tarafından kışkırtılan bir kısım Ermeniler, kendilerine yöntem olarak “terörü” seçmişlerdi. Nitekim bu komitaların kurulmasını takip eden yıllarda Anadolu’nun dört bir yanında isyanlar çıkartılmıştır. isyanlarda pek çok masum insan hayatını kaybetmiş ve bu isyanlar nedeniyle Anadolu topraklarında huzur sağlanamamıştır.

    Ermeniler, Osmanlı yönetimi altında ağırlıklı olarak sanat ve ticaretle uğraşan özgür bir milletti. Dini özgürlükleri tamdı; kendilerine ait kiliseleri olup istedikleri gibi ibadet edebilirken, kendi din adamlarını yetiştirdikleri manastırları da bulunmaktaydı. Askere gitme zorunlulukları yoktu. Bu çerçevede Osmanlı Devleti, onlar için, yüzyıllarca huzur ve güven içinde yaşamalarını sağlayan bir otorite olmuştu. Ancak Osmanlı’nın parçalanma süreci içinde onlara da bir rol biçildi. Osmanlı’ya başkaldırarak ayrı bir devlet olmaları teşvik edilecekti. Ancak ingiliz derin devleti, Ermenilerin böyle bir niyetlerinin olmadığını çok iyi biliyordu. Yapılacak şey, onları provoke edecek yollar bulmaktı.

    Doğu Anadolu’yu gezen Amerikalı gazeteci George H. Hepworth, hatıralarında Ermenilerin kendisine şunları söylediklerini aktarır:

    Ah! Biz önceleri çok mutlu bir halktık. Vergimizi öder, işimizle, gücümüzle uğraşır, huzur ve refah içinde yaşardık! ingiltere’nin işi karıştırması yok mu? Eğer, Avrupa bizi yalnız bırakmayı isterse iyi bir geleceğe sahip olabiliriz. Fakat halk olarak bizim kötü bir duruma düştüğümüz görülüyor. Zavallı Ermeniler! Avrupalılar bizi Türklere karşı fena bir hırsla tahrik ettiler, Yazık…! Memleketimiz harap oldu.

    işte bu rahat ortam, Osmanlı yönetiminin zayıflığında yerini, ingiliz derin devleti önderliğinde bir isyan ve zulüm ortdıbına bıraktı. O güne dek ırkçı ve milliyetçi akımlardan hiçbir zaman etkilenmemiş olan Ermenilerin ırk ve din farkı, ingiliz derin devleti tarafından bir anda ön plana çıkarılıyordu. Bu amaçla, önce Hristiyan Ermeni toplumu Müslümanlara karşı kışkırtılmalı, haksızlığa uğratıldıkları görüşü yayılarak sözde “ezilmiş toplumun” başkaldırışı sağlanmalıydı. Çatışma ve kan dökülmesi bu sinsi planın olağan bir sonucu olmalıydı.

    Rusya’nın Van ve Bitlis Genel Konsolosu General Maywesky, özellikle ingiltere tarafından yürütülen bu cesaretlendirme ve kışkırtma sürecini şöyle aktarır:

    Türkiye Hristiyanlarının –bu sefer de Ermenilerin–, Türklerin zulüm ve baskısına maruz kaldıklarını Avrupa’ya göstermek icap ediyordu. Fikir pek doğru. Sırbistan ve Bulgaristan’da da böyle olmuştu. Ermenilerden de bu suretle istifade edeceklerdi… Propaganda şu şekli aldı: “Ancak ve ancak kan dökmek lazım ki, Ermeniler serbesti kazansınlar. Kan dökünüz, Avrupa sizi himaye eder.” Mutlaka kan dökülmesi lüzumuna kani idiler. Ermeni kanı dökülünce, hemen Avrupa’nın gelip Ermenistan’ı yakında ihya edeceğine iman etmişlerdi. Başka türlü bu derece vahşet irtikap edilemezdi. Muhtariyet idaresi emeli kuvvetli olmasaydı, Londra’nın emriyle binlerce hayat telef olur muydu?

    ingiliz derin devletinin bölücü kışkırtma politikası, yıllar sonra artık açık ve net bir şekilde ifade ediliyordu. 1880’de iktidara gelen ingiliz Başbakanı Gladstone, “Ermenilere muavenet (yardım), insaniyeti hizmettir” diyor, Osmanlı’dan ayrılmaları hususunda ise “Doğu’yu ilerletip aydınlığa kavuşturmak isterseniz Ermenilere istiklal veriniz” diyerek ingiliz resmi devlet politikasını açıklıyordu. Gladstone kabinesi, Ermenileri bir araya toplayıp organize ediyor ve kuracakları yeni bağımsız devletin ingiltere himayesinde olacağını vaat ederek onları cesaretlendiriyordu.

    Tarihçi yazar Süleyman Kocabaş, tarihin belgelediği bu gerçeği şu sözlerle açıklamıştır:

    Doğu Anadolu’da Ermeni şiddet olayları başladı. Bölgedeki yabancı görgü tanıklarının yazdıklarına göre, Ermeni komitacıları, ingiliz konsoloslarıyla gizlice temasta idiler. Bunu, Rusya’nın Van konsolosu General Maywesky eserinde yazar. Ermeni isyanlarının en civcivli zamanı olan 1896’da Doğu Anadolu’yu gezen Amerikalı gazeteci George H. Hepworth da hatıralarında, ingiliz-Ermeni ilişkilerinden bahseder. Bölgede Müslümanlarla Ermeniler arasındaki kanlı olayların asıl sebebinin yurt dışından gelen Ermeni komitacıları olduğundan bahsettikten sonra şöyle devam eder: “Arada bir Ermeni komitacılarının tecavüzlerini yenilemeleri mümkündür. Onlar, maksatlarını açıkça söylüyorlardı. Kendileri olayların gerisinde, Türklerle Ermenileri birbirlerini öldürmeye teşvik ederlerse, Avrupa’nın kuvvete başvurarak müdahale edeceğine ve ondan sonra kendilerinin Ermeni Krallığı’nı yeniden kuracaklarına inanıyorlardı… ingiltere, onları yeni çabaları için övüyor ve teşvik ediyordu. ingilizler, gece karanlığı ortalığı sarınca, şehirlerin içindeki yollardan gizlice hareket ederek, kendilerini destekleyeceklere söz vermeleri halinde, hükümetlerinin onların yardımına koşacağını söylüyorlardı.”

    Nitekim 1896’da söz konusu Ermeni komitaları, Liverpool’da büyük bir miting düzenlemişler, mitinge katılan Gladstone, uzun bir konuşma yaparak Ermenileri tahrik eden ifadeler kullanmıştı.176

    Harvard Üniversitesi Tarih bölümü kürsü başkanı William L. Langer’e göre, Türkiye’de “hunharca akıtılan kanlardan, daha ziyade ingiltere sorumluydu”.177

    Anadolu’daki ingiliz konsoloslarının himaye ve yönetimindeki Ermeni komitaların faaliyetleri, 1895 yılı Temmuz ve Ağustos aylarında iyice yoğunlaşmıştır. 1895 yılı içerisinde çıkan bu Ermeni isyanları; 29 Eylül Divriği, 2 Ekim Trabzon, 6 Ekim Eğin, 7 Ekim Develi, 9 Ekim Akhisar, 21 Ekim Erzincan, 25 Ekim Gümüşhane, 25 Ekim Bitlis, 26 Ekim Bayburt, 27 Ekim Maraş, 29 Ekim Urfa, 30 Ekim Erzurum, 2 Kasım Diyarbakır, 2 Kasım Siverek, 4 Kasım Malatya, 7 Kasım Harput, 9 Kasım Arapgir, 15 Kasım Sivas, 15 Kasım Merzifon, 16 Kasım Antep, 18 Kasım Maraş, 22 Kasım Muş, 3 Aralık Kayseri ve 3 Aralık Yozgat isyanlarıdır.
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster