Uçakta indiğimde uzun kalabalıklar ardından dış hatlar terminalinin çıkışında ismimin yazılı olduğu bir kart taşıyan bir kadın gördüm. Sarışın orta boylu hafif ve zarif bir kadındı. Kırmızı bir elbise ve siyah bir etek vardı altında. işin dahada garibi kadını kesen bir allahın kulu yoktu terminalde. Avrupa insanı böyle şeylere alışık olmalıydı. Kadının yanına gittiğimde beni karşıladı. Bozuk ingilizcesiyle kadınla anlaştık öyle böyle. Siyah bir Range rovera bindik. Camları siyah filmdi.Şöföre ingilizce şirkete yolumuz çok var mı diye sorduğumda şirkete gittiğimizi kim söyledi yanıtını aldım. Nereye diye sordum fakat bir yanıt alamadım. Kadında bir şey bilmediğini söyledi. Araba durduğunda malikane gibi bir yere gelmiştim. Malikanenin yanında ise havuz ve dans eden insanlar vardı.Şöför indiğimizde bir adamı işaret edip sana yolu gösterecek dedi. Giyinişe bakılıra koruma olmalıydı. Malikaneden içeri girdik 2 kat çıktıktan sonra bir odanın önünde koruma beklememi söyledi. Geldiğimi haber edicek olmalıydı. Girebiliceğimi söyledi. Biri ayakta biri oturan iki adam beni bekliyordu. Ayakta olan takım elbise giymiş iki elinin karnında birleştirerek dikilirken diğeri koltuğunda puro tüttürüyordu. Ayakta olan konuşmaya başladı.