+11
-1
Hayatımızın belli dönemlerinde sıkıcı durumlarla karşı karşıya kaldığımız zamanlar olmuştur.
Bu dönemlerde hepimizin genelde yaptığı şey içimizdeki fırtınayı gün yüzüne çıkartacak çareler aramaktır
Bunu yaparken farklı taktikler kullanırız. Kimimiz yürüyüşe çıkar kimimiz müzik dinler, kimimiz ise karşımıza bizi dinleyecek bir şey bulup içini döker.
Bu demek değildir ki illa karşımızdaki insan olsun.
Bir çok arkadaşım vardır sıkıntısını dağa taşa, suya ağaca anlatır.
Eğer maddi durumumuz iyi ise pgiboloğa gider anlatırız.
Ev hanımı isek çok samimi komşumuz yetişiverir ve günlük dedikodu malzemesi elde etmenin inanılmaz mutluluğu içinde anlattıklarımızı " vah vah, boyu posu devrilsin, yaa, bak sen, cık cık cık, hepsinin köküne kibrit suyu anacım, görüyor musun sen" gibi kendi efektleri ile sizi dinler.
Aman siz siz olun paylaşımınızı cahille yapmayın gidin parktaki bir ağaca anlatın.
Neden mi ? Bunu anlatmadan evvel size bir soru sorayım.
Bir cahile dert anlatma ile ağaca dert yanma arasında ne fark vardır?
Cevap:
Ağaçlar sözünüzü kesmezler.
Ağaçlar anlattıklarızla ilgili en alakasız soruyu bulup sormazlar
Ağaçlar en azından anlamasa bile yanlış yorum yapıp sizi çileden çıkarmazlar...
Sıkıntı itibari ile de anlaşılacağı üzere cahil insanla konuşmanın ona bir şeyler anlatmanın faydası maalesef ağaca laf anlatmanın faydasından çok da fazla değildir.
Cahil insanlara haksızlık etmemek için öncelikle cahilliğin tarifini yapmamız gerekir
konumuzda muhatap aldığımız arkadaş, bilgi sahibi olmayan, pek de bilgi sahibi olacakmış gibi durmayan, bilgi sahibi olmadığı halde sanki konunun olma sebebi kendisiymiş gibi hareket eden, kendini direkt konunun muhattabı gören, konuyu en çok ben bilirim diyen zat-ı muhteremdir.
eğer tarife dikkat etti iseniz okumak ya da yazmak kelimesi geçmemekte. insan ne kadar çok okursa okusun muhakkak bilmediği konunun cahili olduğu bir şey vardır. önemli olan cahilliği kabul edip, tanımımızdaki cahil modeline dönüşmemesidir.
Cahile laf anlatmak gerçek bir sanattır.
Peki cahil insana nasıl laf anlatmak gerekir??
insanın yapısı soğan gibi kat kattır.
En içte özbenlik vardır sonra sırası ile, inanış, davranış, durum ve çevre gelir.
Cahile çevresi ile ilgili yapacağınız her ifade onu kendi özbenliği ile anlamasına neden olur.
Misal işte çalışan işçinin sağlığını düşünerek işi ile ilgili bir uyarıda bulunabilirsiniz.
Amir: aman bak Hakan Usta makinenin şu parçasına dikkat et yanlışlıkla bir yerini sakatlayabilirsin (çevresel faktör)
Hakan Usta: ne yani ben Sakar mıyım ki bir yerimi sakatlayayım (inanış)
Amir: hayır nerden çıkardın ben sadece seni düşündüğüm için söyledim (davranış)
Hakan Usta: düşüncesizim ben yani!!! (özbenlik)
Amir: muhasebenin yolunu tarif edeyim hemen idari binada soldan 2. kapı.!!! (çıldırma anı)
koca: canım şu tuzluğu uzatır mısın? (çevre)
karısı: yemeklere ben yeterince tuz koyuyorum? (davranış)
koca: biraz tuzsuz olmuş (durum)
karısı: ne yani ben tuz miktarını ayarlayamayacak kadar beceriksiz miyim? (özbenlik)
koca: beni onu demedim ki sana. başka bir şey anlatıyorum (durum)
karısı: anlayışsızım birde öyle mi? (özbenlik)
koca: avukatın numarası kaçtı??? (çıldırma anı)
eğer cahile laf anlatmak istiyorsanız;
çevresel faktör ile sıkıntıyı çevresi ile ilgili olduğunu kavramasını sağlayın.
yapılan eleştirinin kişiliği ile ilgili olmadığını mevcut durumu ifade ettiğinizi anlatın.
kesinlikle sakin olun.
ifadenizi duygusal, görsel olarak zenginleştirin. dediklerinizden anlamıyorsa el hareketlerinizin ahenginden ya da mimiklerinizden etkilenebilir.. bu göstereceğiniz yüz ifadesi en azından gerçekten durumun ne ile ilgili olacağını anlatır. en kötü ihtimalle samimi ifadeniz doğruyu söylediğinize inandıracaktır.
asla konunun çarpıtılmasına izin vermeyin. konuyu dağıtmayın.
sabırlı olun.
ya da siz de benim yaptığım gibi ağaç kenarında derdinizi anlatmak için kendinize bir bank edinin.