/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    0
    Gülüp geçerken düşünebilen insanları için akla gelebilecek bu tür çok şey var. Bu tıpkı ölümün; sadece yaşlıların başına gelen bir şey olarak görülmesi gibi. Şahsen ben nasıl anladım bunu? En mutlu anınızda, en sakin anınızda; belki ilkokuldan-liseden arkadaşlarınızla buluştuğunuz güzel geçen bir günün akşamı.

    Belki rutin günlük işlerinizi yaptığınız bir anda veya çok sıkıntılı olduğunuz bir dönemde. Fark etmez. iki gün önce konuştuğunuz, "Doğum gününde ne hediye alsam?" diye düşündüğünüz, Fenerbahçe yenilince mesaj atıp sinirlendirdiğiniz, sinirlenmesini bile çok sevdiğiniz birinin karnında 4 aylık ve kucağında 3 yaşındaki oğluyla ölüm haberini aldığımda mı? Orada ufak bir fark var. Dışarıdaysanız eve çağırırlar sizi. "Bişey yok sen gel eve. Annenle baban karşıya geçtiler, gel konuşuruz." benzeri birşey söylerler donuk, sakin bir sesle. Benim acil çıkmam lazım dersiniz kimseye birşey çaktırmadan - ki siz de bilmiyorsunuz ne olduğunu. Cebinizde 20 lira para vardır. 15 liralık mesafeye gidersiniz, taksiciye "abi lütfen acele" der, gelince de 20 lirayı verip kendinizi atarsınız taksiden. Para üstünü alacak kadar vaktiniz yoktur. Tek düşündüğünüz; Acaba hangisi? Dedem mi, büyükannem mi?

    ikisi de yaşlı, dedemin kalp rahatsızlığı var, geçen sene bypass oldu. Büyükannemin de şekeri var. Acaba hangisi? Gülüp eğlendiğiniz, hasret giderdiğiniz arkadaşlarınızı, yaptığınız işi gücü bırakıp gidersiniz eve. Haftada bir gördüğünüz akrabanız falan evin salonunda oturmuştur. Yüzler asık.
    Biri bişey desin diye beklersiniz. içinizden de aynı soru, hangisi? Size biraz bakıp içinden an aklı selim olanlardan biri "Bi otur sakin ol.Üzülme." diye başlar. Bir yandan konuşmasını istersiniz, bir yandan da istemezsiniz. Biraz kendinizi hazırlayıp cesaretinizi toplayıp sakin olduğunuzu karşınızdakine hissettirirsiniz.

    Ben işte o cesaretimi topladığım anda, kendime "bir ölüm haberini kaldırabilirim, doğanın, hayatın kanunu ölüm, insanlar doğuyor, yaşlanıyor ölüyor" dediğim anda anladım. Diğer dedem öldüğünde küçüktük, kuzenlerimle Kemal Sunal izliyorduk.Ev kalabalıklaşınca biraz biraz anlar gibi olduk ama bizi televizyonun olduğu odadan çıkarmıyorlardı.Bir yandan aramızda konuşup "dedeme mi birşey oldu?" diye tartışırken diğer yanda Kanal7 de oynayan Kemal Sunal ın filmine bakıyorduk. Hep güldüğümüz yerler biraz daha az komik gibiydi. Kardeşim doğduktan birkaç saat sonra öldüğünde de evde duvarları yumrukluyordum. Biraz daha büyüktüm tabi. Ama sonuçta doğum esnasında veya anne karnında çocuklar hasta olabiliyor, hasta doğabiliyordu, bağışıklık sistemleri, organları tam gelişmemiştir falan. Yani normal, olağan, ihtimali olan birşeydi.

    Bakınca o zaman da anlamamışım. Sakatlığın, hastalığın, en ciddisi de ölümün yaşa bakmadığını, ben o 15 liralık taksiye 20 lira verdiğim gece; kendimi bir ölüm haberini mantıklı karşılayabilir ve bunu kaldırabilirim diye inandırdığım andan birkaç saniye sonra anladım.

    Feberbahçe nin hep yenmesine razıydım. Veya çocukluğumda bana tavada sucuk yapmasaydı, ne bileyim bir yaz günü 5 kuzen için aldığı o iki kornet dondurmadan daha az yalasaydım, 15 tatilde kalmaya gittiğimizde bulaşık yıkamasına daha çok yardım etseydim. Genç kızdı ben çocukken.Top oynamayı çok severdi, erkek gibiydi; çatıda, parkta top oynarken ayağına daha az vurup daha çok gol yeseydim, top çatıdan aşağı düştüğünde 3 kat aşağı koşup sokaktan ben alsaydım topu hep. Onun hoşlanmadığı halde ona aşk mektubu yazan elemanı toprak top sahasında bizden 6-7 yaş büyük yaşıtlarıyla top oynarken bulduğumuzda; o gib kadar boyumuzla posta koymaya giderken ayaklarımı daha fazla kaldırıp, göğsümü daha çok kabartıp daha büyük göstermeye çalışsaymışım kendimi...

    Çok değil birkaç yıl oldu. Musalla taşında ölünün başında durma gibi bir gelenek vardır. Tabut musallada durur, 1-2 kişi başında bekler. dedemin de başında durmuştum. Ama hiç böyle hissetmemiştim. O zaman kat mezar denen şeyi yeni görmüştüm. Nasıl yani diye soruyordum bizimkilere; üst üste mi gömüyorlar? Neden yapıyorlar dediğimde "mezarlıklar dolduğu için daha fazla kişi gömebiliyorlar, veya bir mezar yeri alınıyor, sonra biri daha öldüğünde o aileden; mezarlığın yanındaki yer alınmışsa üstüne gömüyorlar" demişlerdi. Nasıl üst üste gömüyorlar peki dediğimde gömüyorlar işte diye geçiştirmişlerdi. Ben o günün ertesi gördüm nasıl gömüldüğünü. En son o zaman gördüm zaten.

    6-7 yıl geçti. Ben şuan onun öldüğü yaşa geldim. En son o gömüldüğü gün gittim mezarına. Bir daha da gitmedim. Bilmiyorum beni, bizi bıraktığı için küstüm mü, dedem veya büyükannem yerine oğluyla beraber zamansız öldüğü için kızdım mı, şimdi gidersem "niye gelmedin kaç yıldır, noldu da şimdi geldin pezevnk, özledin mi?" diye sorar diye mi, ağlarım da görür diye mi,veya gidersem mezarını bulamam, utanır yetkiliye soramam, bulana kadar tüm mezarlığı dolaşırım, dolaşırken neler düşünürüm diye mi? 45 numara ayağım kadar olan kardeşimin yerini ezbere biliyorum, onunkini bilmiyorum. Gitsem elimle gömmüş gibi bulurum belki...

    Çatıdaki çardakta sigara içtiği ikimizin arasında sırdı. O sırrını hiçkimseye söylemedim.Çok heyacanlanırdım o zamanlar. ilk defa çok sevdiğim birinin sırrı vardı bende. ilk sırrımdı. O zamandan beri çok iyi sır tutarım. Bir tek futbolu sevemedim gitti. Zaten pek de iyi oynayamıyordum. Beşiktaş Fenerbahçe maçlarını o yüzden pek izlemiyorum. Olur da bizimkilerin yeneceği tutar, kime mesaj atayım... Ölümü ben çocuk ve yaşlılar için normal görüyordum. Uzun zamandır öyle olmadığını düşünecek çok vaktim oldu.

    edit: hikaye sonrası ölüm ve sonrası için inançların etkisi olmadan ölüm üzerine
    ···
   tümünü göster