+1
eğer ki hadisler uydurmaysa bu söze inanman mantıksızdır, yok sayman gerek.
yok eğer bu rivayet doğru ise aynı sahabenin naklettiği aynı alimin derlediği diğer hadislere de inanman gerek.
şöyle ki hadiste "benim dediklerimin hiç birini yapmayın, hiç bir zaman dediklerimi yazmayın" diye bir anlam yok.
"Abdullah ibnu Amr (radıyallahu anh)
Der ki:
"Ben Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'den işittiğim şeyleri ezberlemek arzusuyla yazıyordum.
Kureyş beni menederek: "Sen Rasûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'tan her duyduğunu yazıyorsun, halbuki Rasûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bir insandır, öfke ve rıza, her iki hâlde de konuşur" dediler.
Bunun üzerine yazmaktan vazgeçtim.
Ancak durumu da Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'e arzettim. Rasûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) parmağıyla mubârek ağızlarına işâret buyurarak:
"Yaz, dedi. Nefsimi elinde tutan Allah'a kasem ederim, buradan haktan başka bir şey çıkmaz".
Abdullah ibnu Amr, (radıyallahu anh)'ın sistemli şekilde hadîs yazdığını te'yid eden bir rivâyet Ebu Hurayra (radıyallahu anh)'ye aittir ve üstelik Buhâri'de kaydedilmiş bulunmaktadır. Ebu Hurayra (radıyallahu anh) şöyle buyurur:
"Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'den çok hadîs (bilmede) Abdullah ibnu Amr hâriç, bana yetişen yoktur. O, beni geçer, zira o yazardı, ben ise yazmazdım".
Hadîslerin yazılması hususunda ruhsat ifade eden rivâyetler bundan ibâret değildir.
Hâfızasından şikâyet edenlere Rasûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın: "Sağ elinizi yardıma çağırın", "ilmi yazı ile bağlayın" gibi tavsiyeleri, bazı konuşmaların yazılı metnini isteyenlere yazılı verilmesi, hepsi de hadîsten ibâret olan -uzunluğu birkaç satırdan bir kaç sayfaya ulaşan- ve sayısı 300'ü bulan pek çok "mektup (yani yazılı vegiba)"ların varlığı Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'in, hadîslerin yazılması hususundaki ruhsatına yeterli delillerdir. Sadece mektuplar değerlendirilse bile Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'in Kur'ân'dan başka bir şeyin yazılmasına sistematik, ısrarlı bir muhalefette bulunmadığı, tam tersine, medenî hayatta yazının geniş çapta kullanılmasına büyük ehemmiyet verdiği anlaşılır.
(ibrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 1/27-28.)