(bkz:
Part 11)
Sözleştiğimiz gün gelmişti, moda tarafındaki zeytin barda buluşacaktık, Bense herzaman ki gibi geç kalmıştım. içeriye girdiğimde, Aydemir ve gamze oturmuş beni bekliyorlardı. Yanlarında ise 40-45 yaşlarında kirli sakallı takım elbiseli bir adam oturuyordu. Bense aklımdan, "bu yaştada muallakliğin ne lüzumu var" diye geçirdim. Yanlarına gidip selam verdim;
Şükrü (ş)
(ben)-merhaba.
(g)-hoşgeldin thefucking naber?
(ben)-iyilik, aydemirin lafıyla geldik işte, sizden naber
(a)-o kadar mı güvenmiyorsun bana?
(ben)-valla ne yalan söyliyeyim, pek içime sinmedi.
(g)-tanıştırayım sizi bu şükrü abi geçen bahsetmiştik sana.
(ben)-hatırladımda, pek bahsetmemiştiniz aslında.
(ş)-merhaba genç adam.
(ben)-memnun oldum, konu neydi?
(ş)-biraz iş biraz muhabbet.
(ben)-sizi dinliyorum.
(ş)-çağrı merkezi işletiyormuşsun sanırım.
(ben)-evette, konumuzla ne alakası var?
(ş)-bende çekmeköyde aynı sektördeyim, çocuklar senden biraz bahsetti.
(ben)-ee
(ş)-birlikte çalışarak çok daha iyi kazanabiliriz.
(ben)-nasıl olacak o iş, neden seninle ortak olayım ki?