/i/İnanç

İnanç
  1. 1.
    +104 -70
    neden kendinize inandığınız şeye niçin inandığınızı sormayı düşündünüz mü?

    karma veyahut reankarnasyon inanmak yerine niçin kurtulmanın tek çaresi olarak gördüğün muhafazid'e, isa'ya neden inanmaktasın

    budanın 4 asil gerçeğine inanmak yerine niçin Allahın tek gerçek ilah olduğuna, muhafazidin de peygamberi olduğuna inanmaktasın

    bhagavad yerine neden tanrının sözleriymiş gibi tevrata, incile, kurana inanıyorsun ki

    hiç inanmış olduğun cennetin ütopik bir gezegene benzemekte olduğunu ve şuan yaşam sürdüğümüz dünyadaki temel element ve ihtiyaçlara sahip olduğunu hiç merak ettin mi

    hiç inandığın ilahın uzay/zamana benzeyen bir biçimde bir güç yapısı içinde hüküm sürüp kutsal sözler söylediğini/yazdığını merak etmedin mi hiç?

    inanmış olduğun inanç senin geleneğinde/kültürünün en dominantı mıdır birazcık bile olsa? inanan bireylerin çoğunluğu doğup, büyüdüğü toplumun inancına sahip olduklarını ve kendi inançlarının tek gerçek olduğu bunun içinde şanslı olduklarını hissetmeleri hususunda hiç şüpheci davranmadın mı? bu seni birazcık da olsa herkesin belirli bir inanca mensup olmasının temelinin erdemleri, destekçi kanıtları, ahlak yapıları, ibadetlerini ifade şekillerinden ötürü o inancın tam içerisinden doğdukları seni kaygılandırmıyor mu

    neden onlarca, binlerce din arasında yeryüzündeki her insan hemen kendi yanındaki inancı seçmekte?

    Amerikan veyahut avrupalı olduğun için mi hristiyanlığı seçtin?

    Arabistan veyahut afganistanlı olduğun için mi müslümansın?

    Japon veyahut çinli olduğun için mi budistsin?

    hindistanlı olduğun için mi hindusun?

    peki inançları seçmek, her halükarda yalnızca coğrafi olarak bir kaza sonucu, istek dışı olduğu söylenebilir mi? bence evet..

    Eğer başka bir ülkede doğsaydınız, şüphesiz bir biçimde şuan an tereddütsüz inandığın din'e yine sahip olur muydun?

    sevgili suser'lar bağlı olduğumuz dinler anne-baba ve onların anne-babalarının inancı mıdır acaba?

    bize tantılan ilk inanç o mudur, kendini inancına adamakta olan her bireyin, dinlerini ailelerinden öğrendilerini bilmez misin?

    Bir çocuk cumhuriyetçi, marksist, komünist olarak damgalama ideasını, çocukların entellektüel olarak ayrımı kavrayamadıkları, yaşam tecrübeleri olmadığı halde böyle karışık bir tercihi yapma bilgeliğinde olamadıklarını bildiğimiz halde neden saçma olarak görürüz?

    buna rağmen din konusunda çocuklara yapışmış olan etiketlere garip bakmamaktayız?

    Örneğin; hristiyan bir çocuk gibi, öyle ki bu aslında basit bir tercih değil sonucunda.

    Müslüma bir çocuğun aslında olmadığı, fakat yalnızca müslüman bir ailenin çocuğu olduğu söyleyemez miyiz?

    Değerli dostlarım inançlarınız konusunca aşırı derecede eminsin, öyle ki senin doğru olduğunu diğer herkesin yanlış olduğunu söylemektesin. ruhun ve bedenin bunda ısrarcı bir hale gelir. Ancak yine de 2 düzine büyük denebilecek inançların olduğunu, yeryüzünde binden fazla farklı inancın olduğunu bilmiyor musun?

    Yalnızca hristiyanlık içerisinde bile 45 bin mezhep var ve her birinin diğerine göre mutlak gerçeği daha iyi bildiğini iddia ettiğini bilmekteyiz. her inancın her bir bireyi sadık, samimi ve en az senin kadar haklı olduğunu düşündüğünü hiç düşündün mü?

    Onlar da yanlışı olmayan kitap okuduğunu, inançlarını sıkı sıkıya savunmakta olan insanlar olduklarını, mucizelere inandıklarını ve kutsal bir varlığı, tanrıyı hissettiklerini, onun fısıldayışlarını algılayabildiklerini, yaşamları için gerekli olan mükemmel dileğe uyduklarını, aktarılamaz, anlatılamaz bir biçimde onu sevdiğini ve kendi inanışlarını en az senin kadar savunduğunu biliyoruz.

    Tekrardan her inanç karşılıklı olarak özel olmasıyla birlikte ufak tefek veya koca mevzular ile çelişmiş oldukları halde hepsi doğru olamaz... öyle değil mi?

    harbiden gerçekleri bildiğini beyan ediyorsun, hepsi yalan ancak senin inancın bir istisna, diğer dinlerdeki kişiler sen gibi hissediyorsa bu durumda senin haklı olabilme ihtimalin nedir?

    Sevgili suserlar, inançsızlığım mevzusuna gelirsen şahsıma sürekli cennet gibi fevkalade bir mekana gitme fırsatını kaçıracağım dillendiriliyor, cennet yerinde cehennemde yer bulacağım söyleniyor.
    peki size sorarım.. kimin cenneti, kimin cehennemi??

    insanlar güvende olabilmem için tanrıyı/allahı/yehovayı kabul etmem gerektiğini dillendiriyor. kaybedecek neyim var ki?

    sormak istiyorum sizlere hangi tanrıyı kabul etmeliyim?

    onlarca tercih arasında yanlış olanı tercih etme olasılığı daha baskın değil mi? bir yaratıcıya inanmamak! bu daha iyi değil mi? yanlış tanrıyı kabul etmek yerine...

    sürekli söylüyorsunuz, "ya varsa,ya yanılmaktaysan"

    peki ben soruyorum. ya siz yanılıyorsanız?

    ya allah yerine, yahvev, şiva, wooten olsa idi? veyahut ismini bile bilmediğimiz bir tanrı olsaydı?

    asıl olan şudur, kendi inancın dışındaki diğer inançlara göre bir ateist olmanın ne anlama geldiği sen zaten bilmektesin.

    diğer inanışlar, sana göre yalnış, sapmıştır. ya onlarda aynı şekilde senin için böyle düşünüyorlarsa, onlar da seni,sen onları nasıl görüyorsan o şekilde görüyorsa.

    her inançlı hindu, kendi inancını aynı senin kendi inancını koruduğunu gibi koruyor, kucaklıyor. fakat sen onları yine de inandırıcı bulmamaktasın.

    geceleri uyuduğunda huzursuzlanıp, öldüğün vakit o hindu'nun cehenneminde uyanacağını hiç aklına getirmiyorsun.

    bunla birlikte, sizlerden bir tanrı daha ekgib olup daha da ileriye bir adım atıp neden tanrıtanımaz olunduğu anlaşılmamakta mı?

    inançların antik yapıtlar olup, olmadığı ve eski insanoğlunun kaotik gezegeni hakim olup açıklayabilmek için denemelerin olup olmadığını merak edip düşünmekteyim.

    içeriği irrasyonel yani mantıksız olda dahi, inançların çıkması irrasyonel değil.

    atalarımı, dinleri icat ettiklerinden ötürü suçlamamaktayım. körken düşmekte veyahut karanlık bir ortamda bir yapbozu doğru dürüst bir şekilde tamamlayamamak utanılacak bir şey değil. Fakat biliniz ki artık bizler karanlıkta değiliz. Bilim dediğimiz şey günümüzü partlatmakta ve yolumuzu açmakta. gölgeleri parçalayıp derin yarıkları açığa çıkarmakta.

    mağaralarda yaşamıyoruz, vadileri de,dağları da aştık. ve öteki taraftan harika manzaralar görebiliyoruz. güvenli ve değerli olduğumuzu anlatacak bizleri rahatlatacak hikayelere de ihtiyaç yok.

    şimdi inançlarımızı, buluşlarımız ile kıyaslamanın vakti değil midir? artık idealarımızın yeni perspektiflerimizi yansıtmanın zamanı değil mi. Unutmayın ki kurgudan çok realite de, fazla olmamakla beraber dengeli bir seviyede huşu olmakta.

    biz insanoğlunun kendimize bu koskoca evrenin bizler için olduğunu, bizim inanç ve kültürümüzün diğerlerine göre daha iyi olduğunu,bir kabilenin diğerine göre daha iyi olduğunu söylemeyi bırakma zamanı değil midir?

    evrenin aslında nasıl olduğunu öğrenmenin zamanı değil mi, bizlerin güzel olarak gördüğü şeyleri, gururlarımızı söküp atsa dahi, bakışımızı değiştirse de, cevapların aslında bizlerin ellerinde olmadığını kabul ettirse bile, gerçekleri önemsiyorsak iddia ettiğimiz tüm her şeye rağmen bu temel olan sorular ile karşı karşıya gelmek lazım.

    tıpkı carl sagan'ın da belirttiği gibi; güven verici bir yalan yerine,zor bir gerçeği kucaklamak!

    son olarak şunları söylemek istiyorum
    -
    tüm milletler kendi inançlarının en iyi olduğunu beyan eder ve ikna yolları için biribiyle uyumsuz olmakla beraber,hep çelişkili olan sayısız kanıta dayanmakta. bu derin cehaletin içinde bulunuyoruz, peki bir tanrının olduğunu varsayarsak, hangi inanç onun hoşuna gidebilir ki? bizler akıllı insanlarsak ya bu tüm dinleri korumalıyız veyahut hepsini yok etmeliyiz. bence onları yasaklamak en iyi yoldur bilakis hepsi şaklabanlık olduğuna etik olarak inanıyoruz ve olmayan bir kutsal varlığı hiç bir inanç memnun edemez
    ···
   tümünü göster