/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    +21 -2
    Dostlarım öncelikle herkese hayırlı geceler dilerim. Uzun süredir fırsat bulamadığım sözlüğe üniversite yıllarımı anlatarak geri dönüş yapmak istedim. Beni bilen bilir gibisinden cümleler sarfetmenin lüzumu yok. Anılarımdan bir nebze olsun pay çıkaracak olan varsa ne mutlu bana.

    izninizle başlıyorum...

    YGS ve LYS derken koca bir seneyi heba etmenin pişmanlığını herkes yaşıyordur içten içe. Kimileri daha çok çalışsa daha iyi yerleri kazanabilceğinin üzüntüsünü yaşasa da bir süre sonra hayatın istesek de istemesek de devam ettiğini görürüz. Artık ihtiyacımız olan önümüze bakabilmektir oysa en zoru budur aslında. Geçmişin pişmanlıklarına keşke demeksizin yaşayabilmek. Düşünsenize 12. Sınıf zamanlarını. Gençliğin belki de en deli dolu zamanlarını kitap başında geçirmek. Mecburduk açıkcası. Güzel bir hayat, güzel bir gelecek. Aman ne gelecekmiş. Kazandık da ne oldu?

    işte tüm yazı bu düşüncelerle geçirip tercih listemi yapmıştım. Lisenin ilk günlerini hatırlıyorum da 9 ları ne ezerdi üstler. Açıkcası üniversitede devrecilik olmaz diye düşünüyordum. Oysa adamlar ilk günden tepemize binmişti.

    Öncelikle şu yaşadığımız süreci biraz dile getirip duygularınıza tercüman olmalıyım. Yaptığınız tercih listesinde ilk tercihten kabul görmek saçma bir tebessüm yaratır insanda. Can yoldaşım Ayberk öyle yapmıştı mesela. Sonuçlardan sonra evin içinde koştururken ayaklı askılığa takılıp kolunu kırmıştı. Neyse ki dönem başlayana kadar alçı çıkmış, kolu eskisinden daha kaslı olsun diye egzersiz toplarıyla günlerini geçirirdi.

    Rüya'ya gelirsek, o daha farklı bir durum. Mühendislik isteyen nadir kızlardan biriydi. Güçlüydü ve sanırım en çok bu yönünü sevmiştim. Neden diye sorarsanız, ben biraz duygusal biriydim. Açıkçası sadece yakınlarıma bir şey olduğunda üzülürdüm, en çok da o zamanlar kendimi bitmiş hissederdim. Rüya öyle değildi. Asıl o zamanlarda güçlü durur koluma girerdi. Bir kız eğer güçlü görünüyorsa, aslında içinde fırtınalar da kopsa ayakta durmaya çalışıyor demektir.

    Bense tıp fakültesini bir hevesle yazmıştım. Ayberk ile Ankara yolcusu olacaktık. Üniversitelerimiz uzak da olsa Ayberk bunu takmıyordu. "Aman be adamım, kilometrelerin ne önemi var altımda leon olduktan sonra." derdi. Herkes bilir hani şu Seat Leon modeli. Hayalindeki arabaydı.

    Ailelerimiz okuduğumuz okuldan olsa gerek derece beklerken, biz anca 4 haneli sıralamalara girebilmiştik. Ayberk mutluydu. Üniversiteli tanıdık abilerimize güvendiğinden ortam sıkıntısı çekmeyeceğimizi düşünürdü.

    Ama Rüya.. O istanbul'a gidecekti. Belki de istediği hep buydu. Sanırım uzaklaşmaktı niyeti. Mesafeler özletir diye umut ederken annemin "Yemek hazııır." Diye bağırmasıyla tüm düşüncelerim dağıldı.

    Yatağımdan doğruldum. Odada yalnızdım. Güneş batarken ki o kızıllığına bürünmüştü. Salona yöneldim. Babam balkonda oturmuş sigarasını içiyordu. Biraz düşünceli gibiydi. Karşısındaki koltuğa geçip babamı uzun uzun izledim. Yaşlanıyordu artık. iş güç derken yorgun düşmüştü. Mutfağa gidip babama bir bardak soğuk su getirdim. Omzuna elimi koydum. Bana dönüp gülümsedi. Suyu yudumlarken babamı izledim. Genelde hep kız çocukları babalarını hayran hayran izler derlerdi. ilk aşık oldukları erkek babaları olurdu çünkü. Sigarasından son bir nefes çekip söndürdü.

    Filmlerde olur baba çocuk vakit geçirir uzaktan evin annesi izler ya hani. işte annem tam tersidir, sulu gözdür biraz. Babamla beni öyle görmeye pek alışkın olmadığından yine ağlıyordu boncuk boncuk.

    "Hadi sil göz yaşlarını a-cık-tııım."

    "Tüm servetimizi bunun boğazına yatırdık hanım." diye araya girdi babam.

    Masaya geçtik. Telefonuma gelen bildirimi görünce annem "Ayberk mi o?" diye sordu. Tipik yemek yerken ki kanka sohbetleri hani şu ellerimizden telefonun bir türlü düşmediği.

    "Oğlum bu kadar konuşacak şeyiniz var bari çağırsaydın yemeğe gelseydi.." diye haklı bir sitem etti babam.

    "Gitmem gerek." diyip gönüllerini almak için ikisinin de yanaklarından öptüm. Apar topar giyinip dışarı çıktım.

    Ayberk kapıda bekliyordu. Telaşlı gibiydi.

    "Rüzgar kanka bir şey oldu ama bak hemen telaşlanma tamam mı?"

    "Oğlum hasta etme adamı söyle noldu?"

    "Rüya.. Kaza geçirmiş."

    insanın bazen sağır olsaydım da duymasaydım dediği şeyler olur ya. Keşke olsaydı. Hissizleştim. Kollarım karıncalanmaya başladı. Ayberk'in sesi buğulu geliyordu duyamadım bile gerisini. Omuzlarımdan tutup beni silkeledi. Gözümden 2 damla yaş süzüldü.

    "Rüzgar atla gidelim hastaneye anlatırım yolda. Toparlan oğlum ne karı kılıklı adamsın."

    Bir özel hastanenin önünde durduk. Ayberk kapımı açtı çekiştirerek çıkarttı arabadan. Hareket edemedim. Bir iki adım ilerledikten sonra geri döndü.

    "Korkuyorsun dimi kanka?" Kim korkmazdı ki, onu sinek ısırsa benim canım yanardı. Artık eskisi gibi değildi.

    "Yapamam Ayberk. Yaşanan onca şeyden sonra.. içeri girip merhaba ben kızınızın eski sevgilisiyim hatırladınız mı? Hayatını tak ettim. Vicdan rahatlatmaya geldim mi diyim?"

    "Ne olursa olsun, yaşanan yaşandı. Şimdi sana ihtiyacı var. Bana klagib abuk subuk cümleleri söyletme. Naz yapma küfür ettirme beni. YÜRÜ."

    Ayberk böyle biriydi. Dışarıdan bakıldığında görebileceğiniz en şirin adamlardan biridir ama yeri geldiğinde sert olur. Tatlı sert.

    Ayaklarım geri gidercesine yoğun bakımın önüne geldim. Rüya'nın abisi oradaydı. Göz göze geldiğimizde sanki kaza yapmasına ben sebep olmuşum gibi nefret kusuyordu bakışları. Haklıydı belki de. Hayatına hiç girmesem belki şuan orada yatıyor olmazdı. Derin bir nefes aldım.

    "Can abi, durumu zorlaştırmayalım. Olay çıkartmak değil niyetim. Beni hiç sevmemiş olsan bile bugün varlığımdan rahatsızlık duyma olur mu?"

    Kurabileceğim en uzun cümleyi kurduktan sonra cevabını dinleyecek halim kalmamış gibi hissettim. O da bir cevabı çok gördü her zamanki gibi. Duvara yaslandım. Gözlerimi kapattım. Keşke tüm bu yaşananlar sadece bir rüya olsaydı...
    ···
   tümünü göster