0
Gerçekten, gece ile gündüzün art arda gelişinde ve Allah'ın göklerde ve yerde yarattığı şeylerde korkup-sakınan bir topluluk için elbette ayetler vardır.
(Yunus Suresi, 6)
Darwinizm, yalan üstüne kurulmuş, baştan çöküntüye uğramış bir teoridir. Zaman içinde taraftar toplamış olsa da, tüm yalanlar, tüm sahtekarlıklar gibi Darwinizm aldatmacası da uzun zaman gizli kalmamıştır. Yüzyılımız, evrim teorisi aldatmacasının tüm dünya tarafından anlaşıldığı yüzyıl olmuştur. Darwin döneminden beri, sayısız iddiayla ortaya çıkan evrimcilerin, iddialarını destekleyecek yalnızca bir tane delil getirmesi beklenmiştir. Bu delil ortaya çıkmamıştır ve hala beklenmektedir. Darwinistlere, çok uzun zamandır, eğer varsa "tek bir tane" ara fosil kalıntısı sergilemeleri çağrısı yapılmaktadır. Ama bu bir türlü gerçekleşmemektedir. Kuşkusuz gerçekleşmesi de mümkün değildir. Çünkü evrim teorisine kanıt oluşturması gereken "tek bir tane bile" ara fosil kalıntısı bulunmamaktadır. Darwin'in, "Eğer gerçekten türler öbür türlerden yavaş gelişmelerle türemişse, neden sayısız ara geçiş formuna rastlamıyoruz?" sözünü söylerken bahsettiği çaresizlik, günümüz evrimcileri için de aynı şekilde geçerlidir. Yüce Allah, Kuran'da, inkarcıların asla Allah'a karşı bir delil getiremeyeceklerini haber vermiştir:
De ki: "Gördünüz mü haber verin; Allah'tan başka taptıklarınız, yerden neyi yaratmışlar, bana gösterin? Yoksa onların göklerde bir ortaklığı mı var? Eğer doğru sözlüler iseniz, bundan önce bir kitap ya da bir ilim kalıntısı (veya bir eser) varsa, bana getirin." (Ahkaf Suresi, 4)
Ayette işaret edildiği gibi, Darwinistlerin teorilerini dayandırabilecekleri tek bir "ilim kalıntısı" bulunmamaktadır. Çünkü Darwinizm'in iddiası çürüktür, son derece yüzeysel bir mantığa dayanır. Akıl ve bilim dışı formülü ise şudur: Çamur + zaman + kör tesadüfler = medeniyet. Darwinistlere göre bu formül var olduğu sürece, gezegenler, güneşler, uçsuz bucaksız evren, hayvanlar, fotosentez yapan bitkiler, dağlar, denizler, atmosfer, mikroorganizmalar, ağaçlar, kelebekler, balinalar, çiçekler, profesörler, cerrahlar, biyologlar, teknoloji, gökdelenler, uçaklar, uydular; projeler çizen, hesaplar yapan, bir uzay roketini inşa etmek için matematiği kullanan, sevgi duyan, fedakarlık yapan insan; istanbul, Londra, New York gibi şehirler ve buralardaki medeniyet kolaylıkla oluşacaktır. Etrafta biraz çamur birikintisinin olması, tesadüfi, kontrolsüz, rastgele olayların gerçekleşmesi ve yeterince zaman geçmesi yeterlidir. Ne kadar bilimsel kelimelerle süslü olursa olsun, ne kadar kimya formülü gösterisi yapılırsa yapılsın, bu inanışın bir mantık zafiyeti olduğu açıktır. Hiçbir eğitimi olmayan, okuma yazma bilmeyen bir insan, hatta okul çağına henüz gelmemiş bir çocuk bile bu iddiayı komik bulacaktır. Ne var ki tüm evrimci kaynaklarda aslında anlatılmak istenen tam olarak budur.
Tümünü Göster