+1
Sınıfta bir hüzün vardı, Babası Yusuf'u şehir dışında bir medreseye
yazdırmış, okuldan almıştı... Yusuf'un okulda geçirdiği son gündü... Okuldan ayrıldığına değil Sevgi'yi bir daha göremeyecek olmasına üzülüyordu...
Henüz ilim öğrenmenin aşk'tan üstün olduğunu kavrayamamıştı... Çünkü aşk iliklerine kadar işlemişti... Hatta babasına içten içe kızıyordu... Medreseye gitmek de istemiyordu... Herkesle vedalaşmış, Ayrılık zamanı gelmişti.. Kitaplarını çantasına koyarken yine bir not bulmuştu... Ve bir ayetti bu:
"Sizin hayır bildiklerinizde şer, şer bildiklerinizde hayır vardır... ALLAH bilir siz bilemezsiniz... "[ Bakara / 216 ]
Bu ayet kendine getirmişti Yusuf'u... Evet bunda da bir hayır vardı... Başını eğdi ve kimseye göstermediği gözyaşları içinde çıktı sınıftan...
Şehirdışındaki yatılı medrese hayatı başlamıştı Yusuf'un... Hocaları ona ilk günden edebinden ve saygısından dolayı hayran kalmıştı..
Herkes Ona geleceğin büyük bir hocası gözüyle bakıyordu... Yusuf'un içi buruktu... Sevgi'den ayrılmak zor geliyordu Ona... Ama dayanmalıydı... RABB'inin bir bildiği vardı elbet...
5 yıl sonra...
Hocası Yusuf'u yanına çağırmıştı...
-Yusuf! Sen şimdiye kadar gördüğüm en iyi talebemsin... Birkaç aya kadar aramızdan ayrılıp ilim hayatına atılacaksın... Evlilik çağın geldi de geçiyor... Bir abimizin kızı var.. Kur'an kursu hocalığı yapıyor... Onu sana uygun gördük, ne dersin... ?
Yusuf Sevgi'den başka kimseyi düşünmemişti evlilik için... Ama o çoktan evlenmişti belki de... Hem hocalarına karşı boynu kıldan inceydi:
-Siz nasıl uygun görürseniz efendim... Anneme babama söyleyelim...
Anne babanın da rızası alınarak gidildi kız istemeye... Yusuf'un içi kan ağlıyordu... Evleneceği kişiyi sevemezse Onun hakkına gireceğini düşünüyor ve kahroluyordu... Konuşma ve tanışma faslının ardından sıra kahve ikrdıbına gelmişti... Odaya doğru güzeller güzeli bir kız geldi... Yusuf Sevgi'yi öylesine hayal etmişti ki, gelen kızı Sevgi gibi görüyordu...
Hayır, hayır... ! Hayal değildi bu... Sevgi'ydi...
-Bu nasıl bir tevafuk ALLAH'ım! dedi..
Demek Sevgi okulu bitirmiş, hoca olmuştu... Yerinde duramaz oldu Yusuf... Kendisine uzatılan kahveyi alırken elleri tir tir titriyordu... Fincan tabağını kaldırınca küçük bir kağıt gördü altında... Sevgi'nin gözüne baktı... Sevgi ise hiç bakmadan "Al" dercesine başını salladı...
Kağıdı elinde sımsıkı tutuyordu... Kahvesini bitirince lavaboya gitmek için izin istedi... Odadan çıkar çıkmaz, kağıdı açtı... Okulda kitabının arasına koyulan yazının aynısı ile yazılmış bir hadis vardı:
"Birbirini sevenler için nikah kadar güzel şey görülmemiştir... " [ ibn Mace ]
Yusuf şaşkınlık üstüne şaşkınlık yaşıyordu... Meğer o notları yazan Sevgi' ydi... Yusuf fark etmesin diye hep arapça dersinde ve öğretmenin yazısını taklid ederek yazıyordu... Yusuf hadis'i tekrar okudu "birbirini sevenler" diyordu... Demek ki Sevgi de Onu seviyordu... Ve yıllar sonra kavuşma zamanları gelmişti...
Söz ve nişan'ın ardından düğün günü gelip çatmıştı... Çok sade bir düğün programı hazırlamışlardı... Yusuf heyecanından yerinde duramıyor, oradan oraya volta atıyordu...
Bir ara elini cebine attı Yusuf... Ve yine bir hadis buldu:
"Evleniniz, çoğalınız... " [ Beyhaki ]
Sevgi'nin bu sürprizleri Yusuf'u Ona daha çok bağlıyordu... Ve tekrar tekrar aşık oluyordu Yusuf...
Artık evlenmişlerdi...
Yusuf evin içinde kendisi için hazırlanmış ayet ve hadisleri bulmaya devam ediyordu... Evlilikle, kadının kocası-erkeğin karısı üzerinde hakları ile, anne baba hakları ile ilgili ayet hadis yazıp bırakıyordu kenara köşeye...
Ve hep içinde bulundukları durum ile alakalı oluyordu bunlar...
3 ay sonra..
Yusuf talebelerinin yanından gelmişti... Ceketini çıkardı, askıya asacakken bir hadis ilişti yine gözüne:
"Evlat kokusu, cennet kokusudur.." [ Taberani ]
Bu demek oluyordu ki baba olacaktı.. ALLAAAAH diye bağırdı birden...
Sevgi başkaları gibi "Ben hamileyim" demektense, her zaman ki gibi hadisle bildirmişti bunu eşine... Hemen Sevgi'nin yanına koştu ve alnından öptü... Artık çocuğunun annesi olacaktı sevdiği kadın...
1 ay sonra...
Yusuf uyandığında başucunda bir not buldu yine... Bir hadis vardı:
"Lezzetleri yok eden, ağız tadını bozan, ümitleri kıran ölümü çok anın.." [ ibni Hibban ]
Neden yazmıştı ki bunu Sevgi... ?
Yusuf'un dünya zevkine daldığını mı düşünüyordu acaba... Mutfakta kahvaltı hazırlayan eşinin yanına gitti...
Nedenini sordu...
Başını eğdi Sevgi, üzgündü:
-Bu gece rüyamda senin öldüğünü gördüm, ben de bu hadisi yazmak istedim...
-Merak etme, seni geç buldum hemen öyle bırakıp gitmem, dedi Yusuf..
Eşini teselli için kurmuştu o cümleyi... içi ürpermişti aslında... Şaka yapıp ortamı yumuşatmak istedi...
Bir hafta sonra...
Sevgi kurstaydı... Yusuf ise kitap okuyordu evde... Birden kalbine bir sancı girdi... Nefesi daraldı... Kalp krizi geçiriyordu Yusuf...
Okuduğu kitabın arasındaki kağıdı eline almaya çalıştı... Ve birkaç saniye içinde canını teslim etmişti meleğe...
Sevgi eve geldiğinde Yusuf'un cansız bedenini görünce düşüp bayıldı...
Kendine geldiğinde yaşlı gözlerle yanına gitti... Dokunamıyordu hayat arkadaşına... Öldüğüne inanmak istemiyordu... O sırada elindeki kağıdı gördü Yusuf'un...
Bir hadis vardı ve altında da bir not:
"Çocuğa güzel bir ad koymak, evladın baba üzerindeki hakkıdır... " [ Beyhaki ]
Oğlum olursa Yusuf, kızım olursa Fatıma...
Anlaşılan o ki, Yusuf ölümle ilgili hadis'i okuduktan sonra ölümün kendisine yakın olduğunu düşünerek bu hadis'i yazmış, kitabının arasına hazır etmişti...
Artık Yusuf yoktu...
Sevgi anne babasının tüm ısrarlarına rağmen kayınvalidesi ve kayınbabasının yanından ayrılmadı... Yusuf onların tek çocuğuydu...
Kendisi de onları terketse kimsesiz kalacaklar, acıları daha da artacaktı... Hem onların torunlarını taşıyordu karnında...
6 ay sonra...
Yusuf'un oğlu dünyaya geldi... Tıpkı Yusuf gibi pek güzeldi... Dedesi onu kucağına aldı...
Ezanını okudu kulağına...
Yaşlı gözlerle ve titrek bir sesle fısıldadı kulağına :
Hoşgeldin oğlum...
Hoşgeldin torunum...
Hoşgeldin ikinci YUSUF'UM...
YUSUF'UM...
Tümünü Göster