+2
(girilen entrylerin hepsinin kör oldum!, destan mı yazzzdın dq vs. olmasını bekliyorum.)
"Şimdi birinin düzgün düşünüp, birinin kötü amaçlı düşündüğünü nasıl ayırt edebileceğiz? Ayırt edemezsin.
Sen de bakıyorsun o kıza ama senin yan sıranda ki adamda bakıyor. Anladın mı? Birisi, aklında başka biri var aslında ama gözleri dalmış bakıyor. Birisi aşık olmuş, sevmiş bakıyor. Birisi aklında belki de en lanet şeyleri geçirip bakıyor. Kız, o üçünün ayrımını yapamaz.
Seni tanıması lazım. Ruhunu bilmesi lazım. Kalbini bilmesi lazım ki senin ona nasıl baktığını anlaması lazım. işte o kız seni tanımazsa senin ona nasıl baktığını anlamaz."
işte böyle demişti yakın bir arkadaşım. Haklıydı..
Anlatamıyordum kendimi sade bakışlarımla. Neler neler söylemek istiyordum da hepsini gözlerime dolduruyordum. Nedenini bilemediğim bir şekilde göz kapaklarına kadar yüklemiş olduğum bu değerli yükü sessizce orada taşımaya karar vermiştim. Güneşe her baktığında bu yükün üstüne bir de yaş dolan gözlerim, Güneş Yüzlü(maşuk)'ye her baktığında ne var ne yoksa boşaltmayı hedefliyordu. Bazen beni uyarıyordu beynim; "Başardın, başardın!!" diyerek... Umuduma umut ekliyordu bu tepki. Bu ne umut ama, bu ne sevgi böyle aman yarabbi.. Artık ayaklar koşmalı, ne var ne yoksa dil söylemeli, beden bütünüyle hareket edip; "Benimsin!" değil; "Seninim!" demeliydi... Yapamadı, yapamadım...
Ve belki de artık her şey için çok geç. Yine kendime yenik düştüm. Susturucu takılmış bedenim sadece içten içe kendini üzerek, türlü türlü hayallere kapılarak bitirmişti kendini. Ve kalan son gücüyle yine uzaktan uzağa sana; "Mutlu ol, mutluca kal" diyerek susmaya devam edecekti...