+8
-6
Son zamanlarda karşımıza çıkan vatansız, solcu, marksist, komünist güruhun suratına taktığı “Atatürkçülük maskesi” üzerine birkaç söz de ben yazacağım. Atatürk’ün hayatı boyunca karşısında durduğu bu fikir ve ideolojilerin savunucuları, “Atatürkçülük” üzerine kurdukları sömürge ile şirin ve sempatik gözükme peşine düşmüştür. Bunlara ek olarak “Türk Solu” ve “Milli Komünizm” gibi yaklaşımlarla, solun bataklığına “Türk” ve “Milli” sözlerini de çekmeye çalışmaktadırlar. Atatürk’ün büyük adını, küçük ve kirli ağızlarına sakız edip, buldukları her fırsatta Türk’e düşmanlık etmeyi ihmal etmeyen bu güruhun asıl kimliklerini Türkçüler çok iyi bilmektedir.
“Aranıza alacağınız arkadaşların mümkünse kanını tahlil edin.” diyen, “Türk ırkından olmayan askeri mepteplere giremez.” şartını yıllarca uygulamada tutan Atatürk’ün ırkçılığını görmemek sadece 3 maynuna oynamak değil midir?
“Bir Türk cihana bedel.” diyen Atatürk’ün, Türk’ü diğer tüm milletlerden üstün tuttuğunu görmemek sadece safa yatmak değil midir?
“Muhterem milletime şunu tavsiye etmek isterim ki, başına geçireceği insanların kanındaki cevher-i asliyi tayin etmekten bir an fariğ olmasın.” diyen Atatürk’ün maskesiyle, sınırlarımız içinde barınan etnik unsurları Türk ile eşit tutmayı savunan Atatürk maskesi giymiş kızıllar aptal değil de nedir?
“Kanını taşıyandan başkasına inanma.” diyen Atatürk’ün arkasına sığınıp, halkların kardeşliğinden bahsedenlere salak değil de ne denir?
1923 senesinde, Adana istasyonu’nda trenden inmiş, esir bulunan iskenderun ve Antakya halkının “Bizi de kurtar!” seslerine “Kırk asırlık Türk yurdu yabancı elinde kalmaz!” diye karşılık veren Atatürk değil midir?
Vekillerin “Şarktan, iran’dan, Türkistan’dan Anadolu’ya Türk kabileleri getirelim” teklifine “Hayır onları yerinde bırakın.” cevabını Atatürk vermemiş midir? Aynı Atatürk Japon büyük elçisiyle vedalaşırken “Sizinle bir gün Çin’de karşılaşacağız.” dememiş midir? Bu iki olay arasında bağın “Türk Birliği” olduğunu inkar etmek hangi akla hizmettir?
Gençliğe hitap ederken “Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur.” diyen Atatürk Türkçü değil de nedir? “Türk aleminin en büyük düşmanı komünistliktir. Her görüldüğü yerde ezilmelidir.” diyen Atatürk’ü solun gayri meşru çocukları temsil edebilir mi?
1924 yılında Samsun Muallimler Birliği’nde yaptığı konuşmada “Efendiler, bizim milletimiz derin, amik bir maziye maliktir. Milletimizin hayati asarını düşünelim. Bu düşünce bizi elbette altı yedi asırlık Osmanlı Türklüğünden çok, asırlık Selçuklu Türklerine ve ondan evvel bu devirlerin herbirine muadil olan Büyük Türk Devlerine kavuşturur.” diyen Atatürk’ü moskof çocukları temsil edebilir mi?
“Efendiler, ben de bazı arkadaşlarım gibi garp milletlerini, bütün dünyanın milletlerini tanırım. Fransızları tanırım. Almanları, Rusları ve bütün dünyanın milletlerini tanırım ve bu muarefem de harp sahalarında olmuştur. Ölüm karşısında olmuştur. Yemin ederek size temin ederim ki, bizim milletimizin Kuvve-i Maneviyesi bütün milletlerin Kuvve-i Maneviyesi fevkindedir.” diyen Atatürk’ü gayri milli davaları güdenler temsil edebilir mi?
Türk askerine olan sevgisini “Dünya’nın hiçbir ordusunda yüreği seninkinden daha temiz, daha sağlam bir askere rast gelinmemiştir.” sözleriyle belirten Atatürk’ü, kendi sınırlarında 12 ay askerlik yapmaktan aciz kişiler temsil edebilir mi?
Atatürk hiç şüphesiz Abbasiler’in, Endülüs’ün, Osmanlı’nın sonlarını ve bu sonlara temel hazırlayan hususları biliyordu. Bunun için yeni devletin temelini “Türk ve Türkçülük” taşının üzerine kurmuştu.
“Kahraman ırkıma bir gül!” ve “Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlal.” sözleri istiklal Marşı’nda geçmiyor mu?
“Türküz, bütün başlardan üstün olan başlarız.” sözü Onuncu Yıl Marşı’nda geçmiyor mu?
“Yıldırımlar yaratan bir ırkın ahfadıyız.” sözü Harbiye Marşı’nda geçmiyor mu?
“Türklüğün özcevheri taşar temiz kanından.” sözü Yedek Subay Marşı’nda geçmiyor mu?
“Hayat umar Vatan tatlı sesinden; Miras kalan asil kanla ceddinden.” sözü Kuleli Marşı’nda geçmiyor mu?
“Alnımda ırkımın hilali..” sözü Piyade Marşı’nda geçmiyor mu?
Bütün bu sözleri toparlarsak, Atatürk’ün özünü anlayan tek kitle Türkçüler değil de kimlerdir?
1944 yılında Sabahaddin Ali ve Atsız arasındaki dava, bir bakıma komünistler ve Türkçüler arasındaki davaydı. Bu dava Türkçülerin kesin zaferiyle sonuçlanmış, sol güruh büyük bir yıkıma uğramıştı. Fikri bakımdan Türkçüler ile yarışamayacağını anlayan komünistler de yalan ve iftira yoluna başvurmuş, Türk düşmanlığı ile besledikleri kinlerini Türkçülerin üzerine salmıştı. 1944 Irkçılık Turancılık Davası tutanaklarında geçtiği gibi, çoğu Türkçü de savunmalarında Atatürk’ün sözlerinden de örnekler verip, bu fikrin suç teşkil ettiği kararına varılırsa Atatürk’ünde zan altında kaldığını dile getirmişti. ismet inönü ve dönemin Chp’si güdümündeki mahkeme heyeti de sorgu kısmında yönelttikleri suçlamaların savunma kısmında çürümesiyle ters köşe olmuştu. Nitekim bu davada yargılananların tamamı beraat etmiş, Türkçüler bir saldırının daha altından yüzlerinin akıyla çıkmıştı.
“Ulu Gazi! Sen bize hakikat yolunu gösterdin. Sen bize milletimizi, benliğimizi tanıttın. Sen bize kendimizi öğrettin. Türk milleti sana minnettardır!” diyen Yusuf Akçura gibi, “Eğer Türkleri Türkçülük mefkuresi etrafında birleştirerek büyük bir inkıraz tehlikesinden kurtarmaya muvaffak olan büyük bir dahi zuhur etmeseydi! Bu büyük dahinin ismini söylemeye hacet yok. Bütün cihan bugün Gazi Mustafa Kemal Paşa ismini mukaddes bir kelime addederek her an hürmetle anmaktadır. Evvelce Türkiye’de Türk milletinin hiç bir mevkii yoktu. Bugün, her hak Türkündür. Bu topraktaki hakimiyet Türk hakimiyetidir. Bu kadar kat’ı ve büyük inkilabı yapan zat Türkçülüğün büyük adamıdır.” diyen Ziya Gökalp gibi, “Millete hız verebilmek için en mühim olarak iki vasıta vardı: Milli dil, milli tarih.. Ölünceye kadar bu iki hamle yolunu ele alarak çıkar yollar arayan, yeni araştırmalar yapan ve yaptıran, milli tarihimizi mekteplerimize sokan büyük Atayı biz en büyük Türkçü olarak görmekteyiz.” diyen Hüseyin Namık Orkun gibi, “Atatürk’ü şahsiyetinin en büyük iki cephesinden sıyırıp, başka cephelerine de istedikleri manaları vererek, gerçek kimsenin haddi olmamalıdır. Fakat yıllardan beri bu ters ve çirkin yol üzerinde olanlar, istiklal Savaşı baş kumandanının bu iki cephesini adeta unutturmuşlardır. Asker Mustafa Kemal ile milliyetçi Atatürk’ü bu cepheleriyle tanıtan eserlere şiddetle ihtiyaç vardır. Çünkü bu en mühim iki cephesini bilmeden Atatürk’ü tanıdığımızı söylemek, kendimizi kandırmaktan başka bir şey olamaz.” diyen Nejdet Sançar gibi. “Atanın elimizde son sözü olarak bir vasiyetnamesi var. Bu vasiyetnamedeki teberrülerden yalnız ikisi milli ehemmiyette bir manaya işarettir. Ebedi önder servetinin bir kısmını yarı yarıya Türk Tarih Kurumu’na ve Türk Dil Kurumu’na veriyor. Atanın son ve öz çehresi.. Öz Türkçü Atatürk. Ölmez önderin ebedi işareti.” diyen ismet Tümtürk gibi. Günümüz Türkçüleri de “Atatürkçülük maskesi” giyip, “Türk düşmanlığı” yapan bu güruhun karşısında olmaktan çekinmeyecek ve bu güruh ile mücadele etmeyi vazife bilecektir. Tıpkı geçmişte olduğu gibi. Tıpkı gelecekte olacağı gibi.
“Hayattaki yegane üstünlüğüm, Türk doğmaktır!”
Türk’ün son Başbuğ’u Atatürk’e özlem, sevgi ve minnetle..