1. 1.
    0
    Tarihe geçen bu efsanenin asıl adı, Osman Ziya Sülün’dür. 1923 Yılında istanbul'da doğmuş ve yine burada 1984 yılında ölmüştür...
    Mesleğe başladığı ilk yıllarda küçük dolandırıcılıklarla geçinmeye çalışsa da, kısa sürede işin inceliklerini öğrenmiş ve tarihe damga vurmuştur... Tramvaylar, Vapurlar, Saat kuleleri ve hatta Boğaziçi köprüsü gibi kamu mallarını saf vatandaşlara satarak kısa sürede yüksek miktarda para ve büyük bir ün sahibi olmuştur... Boğaziçi köprüsü gibi büyük ve bilinir bir yapıyı satması, onun mesleğinde ne kadar profesyonel olduğunun bir ispatıdır. (Bu olay daha sonra Kemal Sunal filmlerine konu olmuştur)
    Efsanenin yakalanışı da çok ilginçtir. Galata Kulesini satmaya çalıştığı sırada tesadüfen yakalanmıştır.
    Savunmasında Neden dolandırıcılık yapıyorsun diye soran Komisere şu şekilde cevap vermiştir ;
    "Benim dolandırdığım insanlar dolandırıcıydı aslında. Yani bana yaklaşma sebepleri beni dolandırmaktı. On tane bilezikle geliyorum adamın önüne akşam vakti. Kuyumcunun kapısındayız. Ve dükkân kapalı. Karımın hastalığını anlatıyorum, acilen bilezikleri bozdurmam gerektiğini, o an nöbetçi eczaneye gidip hastaneden istedikleri ilaçları almamın şart olduğunu söylüyorum falan. Hakiki olsalar bileziklerin fiyatı bin lira. Diyorum ki 300 liraya ihtiyacım var. Paranın gerisi umurumda değil, yeter ki karım ameliyat masasında kalmasın... Adam sabah kuyumcuya gidip bilezikleri bin liraya bozdurabileceğini ve birkaç saat içinde havadan 700 lira kazanacağını düşünüyor. O arada benim ayakçım da ortaya çıkıyor ve o almak istiyor bilezikleri. Telaşlanıyor adam kazanç imkânı kaybolacak diye. 300 lirayı verip alıyor bilezikleri, be de kayboluyorum ortalıktan. Adam ertesi sabah kuyumcuya gidip de bileziklerin sahte olduğunu öğrenince, dolandırıldım, diye karakola gidiyor. Ben aranıyorum. Demiyorlar ki ona, be adam 1000 liralık bileziği 300 liraya almayı düşünürken aklında ne vardı, diye. Gayet açık ki, beni dolandırmayı planlamıştı. Ben hayatım boyunca beni dolandırmaya kalkışmamış tek bir kişiyi dolandırmadım."
    Bir söylentiye göre, bir zamanlar Fransızlar, sahtekârlığın bilimini yapmaya karar verip, Sülün Osman’ı Paris’te bir konferans vermeye davet etmişler. Ne var ki Sülün Fransızca bilmiyormuş. Söylenti bu ya! Fransız büyükelçiliği, buna bir de tercüman tahsis etmiş… Rahmetli bunu her anlattığında, “e neden gitmedin birader” diyenlere, “Tercümana güvenemedim, sahtekâr birine benziyordu!” demiş
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster