+1
beyler size hayatımda son zamanlarda değişen birkaç şeyden bahsedeceğim. bayadır yazmıyorum zaten. 3 sene olacak neredeyse başlığı keşfedeli. liseli saf bir çocukken ve hayata hala tozpembe bakarken keşfettim. hayat ve yaşam kavramlarını sorgulamaya başladığım bu dönemler arayış içinde olduğum zamanlar, huzursuzdum. mutsuzdum ama memnundum. neden? çünkü annem babam başımdaydı, herşeylerimi onlar karşılardı. çevreme baktığımda bu insanların bildiği ama benim de bilmediğim bir şeylerin olduğunu düşünürdüm. normal bir insan evladı bu süreçleri doğal akışında belki 30 una kadar anca kavrıyor. sonra tcma çıktı çatır çutur anlattı. dedim ya hayata karşı saftım biraz efendi çocuk modunda yani. ulan ben ilk okuyuşta bi gibim anlamadım. ilk defa dürüst olacağım belki zaman içinde başlığın kafamda demlenmesi sonucu böyle bir dürüstlük sergiliyor olabilirim çünkü 3 yıl önceki benin düşüncesi başlığı ergen hissiyatlarıyla anladığı için aylarca konfiçyüs havalarında dolaşmıştı. başlık benim için = assasin creed, crysis acdc ve biraz üç nokta biraz da taqtik ti (ulan gülmekten yazamıyorum dıbını gibeyim :D )). ilk okumamda ne başlığa sadık kalmıştım ne de kendime dürüst olmuştum mal gibi okuyor üzerine düşünmüyor görevleri es geçiyor ve elbette hiçbir detaya dikkat etmeden başlığın sunmuş olduğu çok yönlülüklerden biri olan "hayatı tozpembe görme" hissiyatındaydım. o varya hani ilk okumada gelen gazlanıp "dünya gerçeklerini gördüğünü" sandığın hisle bir 4-5 ay takıldım ki zevkliydi tabi. ve yine tabii ki, gaz sonuçta dıbına koyim bitiyor bu meret :D dolduramıyon da yeniden.
velhasıl, geldiğim yer kapkaranlık ve depresyonla dolu bir dünyaydı. ne başlıktan önceki saf halim kalmıştı ne de başlıktan sonraki bin halim. arafta, depresyonda, kendine "vaadedilenin" yerine getirilmediği düşüncesiyle dolu öfkeli bir kişiliğe bürünmüştüm. hele bir evrem daha var gülmekten çatlarsınız. tcmayı sorguladım. ulan dedim bu adam iyi miydi kötü müydü? ne zaman iyi diye düşünsem hayatım taka sarıyor depresyonum derinleşiyor kafamda intihar düşünceleri tilki gibi dolaşıyor, zihnim ve düşüncelerim kirli, bin ama faaliyetlerim sönük bir yanardağ misali. bi tak yapmıyor yapamıyordum işte dıbına koyim. anca içimde patlıyordu. sonra dedim bu adam kötü. evet bunu yaptım ve ne zaman da kötü diye düşünsem günlük yaşamımın döngüsünde başlığın getirmiş olduğu bilinçten midir bilmem öyle olaylar öylesine tcma nın anlatılarıyla eşleşiyordu ki. kafamın içinde sözleri dönüyordu. her sözünü zaman içinde yaşamaya başladığımı kavradım. mesela her ilişkinin çıkar ilişkisine dayandığı insanların karşılıksız bir tak yapmayacağı ve her olayın uzaktan da yakından da olsa dişilerle ilgili olduğu gibi ,şahit olduklarımın %5 i bu anlattıklarım tabii.
yine düşündüm bunun üzerine, zaman geçiyor artık aile kavramı senin arkanı toplayan ölene kadar ihtiyaçlarını karşılayan bir zümre kavramından yavaş yavaş çıkıp "ne zaman gibtir olup gidecek başımızdan" anlayışına devredildiği bir dönem açıldı. şunu anlamaya başladım. bu adam kötü bir adam değildi çünkü bana bir karşılık beklemeden hayatın gerçeklerini sıralayıp oyunu nasıl oynayacağıma dair şeyler anlatmıştı ama bu, ben bunlarla yüzleşmediğim sürece benim için sadece teoride kalacaktı. peki bu adam iyi miydi? hayır o da değildi. kendisi de der zaten ben kötü bir insanım hiçbir zaman şöyle iyiyim böyle iyiyim demedim istediğin zaman gibtir olup gidebilirsin bu yüzden diye. peki neydi? hiçbir şey. artık onu kişisel almak yerine daha farklı bir boyuttan almaya başlıyordum. şundan da bahsetmek istiyorum; ilk zamanlar şunu düşünürdüm: başlığı oku alfa ol karı kız gib havalı ol, kardeşliğe gir. ne zavallı ve dar bir düşünce sistemi. ve zamanla bu kafadan da çıktım. hayatın içine karıştım eridim. başlık benim için bir fanustu. onu biliyorsam herkesten farklıyımdır! dedim ya karıştım ve çözüldüm artık ne başlığı düşünüyor ne tcma yı ne başka bir şeyi. böyle uzun zaman ona şahit ol buna şahit ol geçerken bir yandan da yaşın da büyümesi ve ortamların sık sık değişmesiyle hayatı keşfeder oldum, insan çeşitlerini tanımaya başladım ve sürekli "ilk"leri yaşadım. ilk iş, ilk para, ilk farklı ortam, ilk kararlar, ilk sevişme uzar gider sanki kilitleri açar gibi.
arada kafam yine başlığa gitti. huzursuzdum. nedenini bilmediğim bir cesaretle belki de en verim alabileceğim şekilde başlığı uzun bir süre sonra yeniden okudum. daha önce kaçırdıklarım, anlatıların tecrübelerimle kafamda eşleşmesi vesaire, daha farklı bir tat alır oldum içimdeki bu huzursuzluk da gitti tabii görevlerin de içinden geçtim ortamların da anasını gibtim artık bir görev yüküyle değil de günümü neşelendirmek için yapar buldum kendimi. beyler, daha önce olmasını istediğim için kastığım şeyler ustanın da tabiriyle bir su içişteki kusursuzluk gibi akıp gittiğini gördüm şöyle bir arkama bakınca. bu demek değildir ki "siqlemiyorum kafası" bu. değil. elbette her insan gibi kaygılarım var korkularım var.
eskiden kaçıp kurtulmaya çalıştığım gerçeklerle yüzleşmek çok garip bir deneyim. o zamana kadar hep kaçtım, korktum, güvenli liman aradım ama hep içgüdüsel. ve hayat bana bunlarla yüzleşmekten başka çare bırakmıyordu çünkü bir yerden sonra aynı yere geri dönüyordum. bunların tamamen algı meselesi olduğunu keşfettim. algılamak. ne kadar biliyorsan o kadar anlarsın işte. uzuunca bir süreden sonra üniversiteye başladım. tabii bunun öncesinde köpek gibi kastım düşündüm ne olurdu benden dıbına koyim. içimden gelen neydi neyi severdim bunları düşündüm ve ona paralel olarak da bir üniversiteye girdim ve size şunu temin edebilirim ki hayatımda en ama en zevk aldığım dönemlerden ilk 3 e rahat girer neyse ünideydim başka bir şehir ve işte çırılçıplağım. ailem yok arkamı toplayacak besleyecek kimse yok, tek başımayım. tek. evet garip bir duyguydu. ayaklarımın üzerinde durmak zorundayım. şehre alıştıktan sonra, ki alışma süreci de biraz kötüydü aslında ama atlattım işte. şuan düşünüyorum da ulan çok farklı bilinç aşamaları atlatmışım ve inanıyorum ki önümde daha sayısız ilkler, sayısız kilitler, sayısız algı boyutları var.
Fakat bunlar, bir öncekilere göre daha sağlıklı bir düşünce yapısı ile göğüslenecek. napıyorum şuan; sevdiğim şeyle uğraşıyorum, insanlarla tanışıyorum farklı düşünceleri tanımaya çalışıyorum ve kafaya koyduğum bir hedefim var, tabii ki kardeşliğe girmek değil, ya da hep "şu" olan kızı bafilemek değil. ben şunu kabullendim: usta yazdı ve gitti. belki bir 10 sene içinde sevdiğim uğraşın alanında gerekli donanıma sahip olduğumu düşündüğümde hedefim gerçekleşecek. bazı hayatlar vardır bir şeylere adanır. atatürk kendini bir milletin istikbaline adamıştır, ilber ortaylı alanında kendini kanıtlamış ve ona adamıştır aynı şekilde halil inalcık, veya bir sinan öyle bir mimar olmuştur ki döneminin en iyisi olmuştur, veya daha nice adanan hayatlar. veya kardeşliğe adanan hayatlar. biliyorum ki benim hayatım kardeşliğe adanmayacak. böyle işte. öldüğünde arkasında sayısız eser bırakmak isteyen biri olmak istedim ve bu cidden zevkli bir uğraşı. bu süreçte yapmaya korktuğum ne varsa yaptım ve yapacağım. tekim. çabalayacağım ayakta duracağım. belki de ilk defa dünyayı daha gerçekçi ve daha sade ve kendimden bir şeyler katmadan görüyorum. daha aşmam gereken tonla şey var ama tek fark var: artık daha sağlamım daha huzurlu ve biraz da korkusuz.
Tümünü Göster