0
Part 24
Çekoslovakya ve Polonya gibi I. Dünya Savaşı'nın ardından Almanya topraklarını kazanan ve Alman etnik kökenlilere karşı gerçek ve fark edilir bir ayrımcılık yapan Doğu Avrupa ulusları da nasyonal sosyalist propagandaya maruz kaldı. Bu propaganda, Alman etnik nüfusu içinde, politik sadakat ve ırkçılık bilinci olarak isimlendirilen bilinci sağlamaya çalışıyordu. Aynı zamanda, yabancı hükûmetleri de -Avrupa Büyük Güçleri dahil- Nazi Almanyası'nın adil ve anlaşılabilir imtiyaz ve istila talepleri olduğu şeklinde yönlendirme çabasındaydı. Almanya'nın, Sovyetler Birliği'ni işgalinden sonra, nasyonal sosyalist propaganda, hem evdeki sivillere hem de askerlere, polis memurlarına ve işgal edilen bölge idarelerinde hizmet veren ve Sovyet komünizmini Avrupa Yahudiliği ile birleştirerek Almanya'yı, “Yahudi Bolşevik” tehdidine karşı “Batı” kültürünün savunucusu olarak sunan ve Sovyetler’in savaşı kazanması sonucunda olabilecekleri kıyamet gibi resmeden Alman olmayan destekçilere vurguladı. Bu, özellikle Almanya'nın Şubat 1943'teki Stalingad bozgunu sonrasında ortaya çıkan bir durumdu. Bu konular nasyonal sosyalist ve nasyonal sosyalist olmayan Almanları olduğu kadar yerel işbirlikçilerin son ana kadar savaşmasını sağlamak için etkili olabilirdi.