-
1076.
+2yok lan.. benim hastalıklı, her şeyin olumsuzunu görmeye, bardağa boş tarafından bakmaya alışmış beynim de böylesini hayal edemez ki?Tümünü Göster
böylesini hayal bile edemem ki ben..
"beğendiğimiz bedenlerin içine, hayalimizideki ruhları koyuyoruz ve adına aşk diyoruz" demiş vilyım şekspir...
hacı.. beğendiğim beden konusunda haklısın, eyvallah, sonuna kadar... ama... hayalimdeki ruh?
yok..bu, benim en güzel hayalimden bile daha güzel bir mevcudiyet..
o yüzden benim aşkım,
bambaşka bir aşk..
orta parmak iyi sağ olun, aman nazar değdirmeyelim, epey iş görüyor o biliyorsunuz :p
http://fizy.com/#s/20jru0
bahçeye çıktım..
biraz sağa sola bakındıktan sonra, kuzguni saçları rüzgarda uçuşan, çardağa oturmuş elindeki neskafesini dalgın dalgın yudumlamakta olan nilayı gördüm..
adımlarımı hızlandırıp yanına doğru ilerliyordum ki, geldiğimi görüp, oturduğu banktan kalktı, bana ters bir paralelde, umursamaz adımlarla ilerlemeye başladı..
koşar adım yetiştim ona..kolunu yakaladım..
"nilay?"
bir şey demeden elimden kurtulmaya çalıştı..giblemeyen modda..
"nilay..özür dilerim.." dedim kelimeleri ağzımdan fırlatarak..
şöyle bir döndü, gözleri kısık, küçümser bir gülümseme attıktan sonra yeniden uzaklaşmaya niyetlendi ki, öbür elimi de devreye soktum, omuzlarından biri kavradım..tam güreş pozisyonundayız şu an, el ense çekicem x)
"nilay!!! özür dilerim!!!..biraz beni dinleyecek misin?"
alçak ama öfke dolu bir sesle,
"abuk subuk konuşuyorsun..sinirimi altüst ettin sabah sabah.." dedi..
hah..en azından tepki verdi..
"özür dilerim..oturup konuşalım biraz gel.."
"bırak ya..ayıp senin yaptığın tsigalko.."
"ya nilay?..bak..sürekli aynı şeyi yapıyorsun ama sen de bana..gel diyorum, konuşalım diyorum, ""özürr dilerimm" diyorum..inadına işi yokuşa sürüyorsun..hep böyle bir dönüp gidesin var yani, ne zaman tartışsak..bir gün gerçekten kaybedeceksin beni, ondan sonra ne halin varsa görürsün artık.."
yüzünü buruşturdu,
"sen beni kaybedersin!" dedi hırslı bir şekilde..
"e iyi..evet, ben de seni kaybederim? sen de beni kaybedersin..birbirimizi kaybedelim mi yani?..bu mu istediğin..bak, az önce ağzımdan fazla ağır şeyler çıkmış olabilir..bunun farkındayım ki, gelip senden özür diliyorum işte..yeniden konuşalım diyorum... şu dönüp gitme, bırakıp kaçma huyundan vazgeçmen lazım..cidden bak, bir olur, iki olur, en sonunda arkandan gelmem..sen de inat eder gelmezsin..taku takuna biter arkadaşlığımız.."
biraz sakinleşip titreyen gözlerle yüzümü inceledi..
"ne demek istedin, niye çıktı o laflar ağzından?" dedi miyavlar gibi..
üff..işte gene iki ucu taklu değneğin orta yerindeyim..bakalım üzerime bulaştırmadan bu işin içinden çıkabilecek miyim..
http://fizy.com/#s/20js24
iç çektim sıkıntıyla..
"nilay..sen benim en iyi arkadaşımsın değil mi?"
şaşkın şaşkın baktı,
"öyle mi? ee öyledir öyle diyorsan?" deyip omuz silkti..
"en iyi arkadaşım mısın değil misin??" diye üsteledim..
"tamam öyleyim?" dedi, nereye varmaya çalıştığımı anlamaya çalışarak...
"peki, ben senin kötülüğünü ister miyim? bırak ağladığını, üzüldüğünü, yüzün biraz bile asılsa bana dokunmaz mı?"
buruk buruk güldü,
"onun için mi paso çemkiriyorsun..kaçıncı ağlatışın bu beni.." dedi mimikleri dalgalanarak..
elimi yüzüne zütürdüm, yanağını, saçlarını okşadım sevgi ve pişmanlıkla,
"nilay... inan bana şu dünyada, senin üzüldüğünü görmek isteyen en son kişilerden biriyim..ben ne yapıyorsam senin iyiliğin için yapıyorum... şimdi sen de bana ona göre cevap ver, ne işiniz vardı o gece necatiyle barda :/"
dedim yüzümü acıyla büzerek..
o da kederli kederli baktı..sonra konuştu,
"ne işimiz olur?..oturuyorduk işte, neden bu kadar büyük problem oldu ki bu?"
"kim teklif etti o gece dışarı çıkmayı peki?" dedim bir yandan hala saçlarını okşayarak..bir yandan sakin tutmaya çalışıyorum, bir yandan da mecbur, sorduğum sorularla üzerine gidiyorum..
"ben söyledim?" dedi gözlerini irileştirerek.."ne var ki bunda?..sana söyleyecektim aslında, ama sen o ara beni pek sallamadığın için necoya söyledim ben de..ne var bunda?..nesi battı..o da arkadaşım benim? kesin gene tolgayla molgayla ilgili meseleler demi? senin kuruntuların... ya, tolganın kendisinin bile umurunda değil bunlar? adam sevgilide yaptı, oooh, gününü gün ediyor..sen niye kasıyorsun ki bu kadar?.."
bir şeyler söylemek istedim ama müsaade etmedi,
"ya ben senin odanda bile sabahladım..senin trip atmadığın zamanlar zaten her taku birlikte yapıyoruz..şikayet de etmiyorum bundan, ama sen de arkadaşımsın, neco da arkadaşım yani benim... senle yaparken iyi de, onunla yan yana gelince mi kötü oldum? resmen kaşar dedin sen bana sabahki imalarınla.."
sıkıntıyla ofladım..
"nilay... sen, ben, neco meselesi değil bu... ben de farkındayım senin yalnızlık çektiğinin? yanında olmaya çalışıyorum çoğu zaman? tolga umursamıyor diyorsun ama, gayet de umursuyor..erkekler önem verir böyle şeylere... ben bile tedirgin oluyorum zaman zaman, çocuk yanlış anlar mı diye? allahtan bana çok güveniyor... ama sen hiç düşünmüyor musun yanlış anlaşılmalar olursa bizim arkadaşlıklarımızın halinin ne olacağını?"
hayretle güldü,
"oh... oh..yani ben burada sizin grubunuzu bozan, arkadaşlıklarınızı tehdit eden huur rolündeyim öyle mi?..vay vay vay... tolga sana güveniyor allahtan demek... heaaa... ama ben güvenilmez huurnun tekiyim, bir tek seni ayartamam iraden çok sağlam olduğu için (burada alaycı bir mimik yaptı) ama geri kalan kiminle iki muhabbet etsem, iki yan yana takılsam sizin gruptan, hemen üzerime atlayacak, ya da ben onun üzerine atlayacağım öyle mi?..yuh..yuh diyorum sadece... senin bu kadar bağnaz olduğunu bilmiyordum tsigalko..resmen gerikafalıymışsın sen ya?.."
böyle anlaşılacağımı biliyordum... ama başka çarem de kalmamıştı..son kozumu oynayabilmek için, muhabbetin buraya gelmesi şarttı..yoksa zaten bir önceki konuşmamdaki cümleleri hiç kurmazdım... salak mıyım ben aq? öyle anlaşılacağını bilmem mi sanıyorsunuz..
en sonunda kendimi saldım, omuzlarım düşmüş, yüzüm çökmüş bir vaziyette, cılız bir sesle,
"bilmediğin şeyler var be nilay.." dedim..
hemen ardından ise, biraz rahatlama oluvermişti... sanki, üzerimdeki büyük bir yükün, bir kısmını atmışım gibi..biraz belimi doğrultabilmiştim..
az önceki sitemli havası kayboldu..yerine kaygılı, meraklı bir nilay gelmişti şimdi,
"ne... nen..nasıl bilmediğim şeyler var?"
"var işte" dedim sitem ederek..
"nasıl..kimle ilgili? necatiyle mi ilgili?"
omuz silktim..
"ne var necatiyle ilgili bilmediğim?" dedi gözlerini şişirerek, yakama yapışmak üzereydi..
"ayak üstü konuşulacak şeyler değil" dedim sıkıntıyla..
"hayır söyle.."
"söyleyeceğim zaten dıbına koyim!" diye patladım.."söylücem..gece gelirsin bana, anlatırım tamam mı?..yeter be.."
kolumu, parmaklarının arasından kurtardım,
"yeter artık" dedim tekrar.. "daha fazla dayanamıyorum bu sıkıntıya da, hassas dengelere de... "
nilay kaygıyla,
"anlat o zaman işte? :/" dedi.. "anlat, sen de kurtul, ben de ne demek istediğini anlayabileyim... "
"anlatıcam..ama burda, böyle olmaz..akşam benim işim var..gece bana gelirsin..ya da yarın gelirsin acelesi yoksa.."
"acelesi var!" dedi hemen..
"iyi o zaman..gece görüşürüz.."
dudaklarını sıktı.."ne var şimdi anlatsan sanki?"
"olmaz dedik ya kızım?..ayak üstü muhabbeti yapılacak şey değil bunlar... "
"iyi..o zaman gece.."
"tamam... ben kantine geçiyorum..görüşürüz sınıfta.."
bir şey demeden geçip gitti..
ben de yeniden kantine yöneldim..sevdiceğimin yanına... onun sakinliğine ihtiyacım var şu anda..şubat havasında, ter içinde kalmıştım sıkıntıdan zira..
ne zor şu gönül işleri aq... ne zor arkadaş...
başlık yok! burası bom boş!