/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1051.
    +1
    dediği yeri biliyorum... ama hiç oturmamıştım daha önce, parkın içindeki şu "bistro tarzı" (: mekanlardan biri.. canlı müziği de var, ortam da pek bi hoş, böyle eski tip kandil gibi süslerin içinde mumlar yanıyor masalarda filan..

    "nasıl? (:"

    "valla güzelmiş (:"

    "gelmiş miydin daha önce?"

    "cık, ilk defa senle geliyorum (: ... önünden çok geçmişliğim var ama oturmak hiç kısmet olmamıştı"

    "bu geceyeymiş artık (:"

    "öyle (:"

    mutlu mesut oturuyorum.. arkadan müzik sesi..her yandan yayılan pozitif, aşk dolu bir aura.. çok güzel be..insanın içi kaynıyor.. sebepsiz yere gülümseyesi geliyor.. aldığın nefesin bile tadı şekerli oluyor..

    çalışan çocuk masaya gelip ne istediğimizi sorunca buse 50 lik söyledi, oo..şaşırdım.. eşlik ettim kendisine..bir de ortaya fıstık...

    içen yönünün de olduğunu görmek güzel oldu tanımak açısından... eyvallah..her türlü muhabbete, ortama varım diyorsun yani..her hareketinde, ve hakkında öğrendiğim her yeni şeyde de, beni kendine daha da aşık ediyorsun (tabi artık bu ne kadar mümkünse)..

    saat 03.00 gibi, hafif yalpalar vaziyette onu yurduna zütürüp, ayrılırken kocaman bir sarılış aldığım o gece, tek bir olay haricinde mükemmel, mükemmelden de öte, rüya gibi geçmişti benim için..

    ama, her zaman olduğu gibi, sinirimi yerinden oynatacak, bana gerçek-acımasız-anlamsız dünyada olduğunu kanıtlayacak bir kanıtla da yüzleşmekten geri bırakmamıştı beni melankolik kaderim..

    ha, peki ne mi bu sinir bozucu olay?

    pek de ciddi bir şey değil canım?..

    alt tarafı, 14 şubat gecesi, saat gecenin bilmem kaçında, ve tesadüfün böylesi ki, nilay hanımla necati beyi aynı masada baş başa eğlenirken görüverdim o kadar..

    bunda moral bozacak ne var yani allasen?..

    aah..ah.. gidi ah..

    sorucam ikinize de..hele bir yarın olsun..
    hepinize iyi geceler panpalarım, güzeldi bu gece, teşekkür ediyorum, epey de yazdım valla (:

    görüşmek üzere, yorumlarınızı esirgemeyin..
    selamlar panpalar, yarım saate başlarız, biraz erkene alalım bu gece (:
    tekrar selamlar, başlamadan evvel @vurucu tim panpamızın küfürler de katarak samimi olmaya çalıştığı eleştirisine yorum getireyim ;)

    tsigalko karakterinin bir takım boşluklarda ve duygusal açlıkta olduğunun hikayenin başlarından beri farkındasınızdır diye düşünüyorum,
    sorunları, maddeler ve materyaller üzerine değil, tamamen manevi-pgibolojik temellere dayalı bir karakter..(lan insan kendi gemişinden böyle bahsedince de bir garip oluyor ha). zaman zaman duygusallaşıp, sahip olduğu maddi değerler ve sağlığı için şükrettiğine, minnettarlık duyduğuna da şahit oldunuz pek çok sefer..

    panpamızın yaptığı eleştirinin tamamen yanlış bir güzergah üzerinden olduğunu düşünüyorum, neden mi? çünkü kendisi, tsigalkonun zengin babası, kalabalık arkadaş ortamı, bazı yetenekleri ve kadınlarla ilişkilerinin fazla olması nedeniyle mutlu olması gerektiğini, şikayet etmeye hakkı olmadığını düşünüyor?

    ne büyük yanılgı..

    bir insan için (hele ki tsigalko gibi duygusal derinliği ve ruhsal dejenerasyonu fazla olan biri için) para, kadınlarla aşk olmaksızın yatıp kalkmalar , bir takım yetenekler, mutlu olabilmek için yeterli sebepler mi?

    gerçekten bu kadar maddeci miyiz? para-ciks-şöhret, insanın doyuma ulaşması için yeterli mi? hayattaki en büyük, yegane amacımız bunlara sahip olmak mı?

    sanmıyorum.. bunlara sahip olmasına rağmen mutsuz olan, ve bu mutsuzlukları onları intihara-ölüme kadar zütüren pek çok şahsiyet tanımıyor muyuz tarihte? duymuyor muyuz?..

    hayırr.. hayır..

    bizim aradığımız, tamamen başka bir şey.. bambaşka.. ister şımarıklık deyin buna, ister tamahkarlık..ama inanın madde de gözümüz yok.. zaten onlara sahip olduğumuz anda anlıyoruz ne kadar anlamsız, geçici ve maketten şeyler olduklarını.. elde edene kadar gözümüze ışıltılı görünen o ambalajların içinin aslında boş olduğunu fark ettiğimizde, daha da büyük oluyor düş kırıklıklarımız..

    işte bu yüzden, aşka, insana olan aşka, allah a olan aşka, aşka olan aşka sarılıyoruz.. bulduğumuza inanınca, kaybetmek istemiyoruz, her an üzerine titriyor, elimizden kayıp gidecek diye de korkuyoruz.. agresifleşiyoruz bu yüzden, "insanlar beni anlamıyor" culuğa başlıyoruz,bu sefer de "şımarık" damgasını yapıştırıveriyorlar.."oohoo bunun derdi yok da işte, kendine dert çıkarıyor" diyorlar,

    gerçekten bu kadar basit mi?

    zengin olduğumuz için,
    ciks yapabildiğimiz için,
    herhangi bir alanda biraz iyi-yetenekli olduğumuz için,

    arkamıza yaslanmalı ve "dünyadaki misyonumuzu tamamladığımıza inanıp" teslim mi olmalıyız?..

    bence bu kadar değiliz biz.. bizde daha fazlası var..

    @ vurucu tim, eğer bir insanı mutlu edebilecek şeylerin gerçekten bunlar olduğunu düşünüyorsan, ya fazla materyalistsin, ya da henüz insanın dünyadaki misyonu hakkında hiç bir şey anlamamışsın. hangisi olduğuna karar ver, ve bence de, bunu içinde çözene kadar hikayeyi okumaya devam etme,
    çünkü henüz buncacık şeylerle kontrolünü kaybediyor ve gaza gelebiliyorsan, hikayenin önümüzdeki kısımları sana ağır gelebilir,

    ne demiş şair?

    "öyle bir hayat yaşadım ki, cenneti de gördüm, cehennemi de.."

    şayet içindeysek eğer, cennetin keyfini çıkarmaya bakalım panpalar, ne de olsa hayatta her şey geçici, öyle değil mi?
    gelelim bu geceki kısma, ama ondan önce kısa bir hatırlatma daha yapayım, özelden sorularını yanıtladığım ve muhabbet halinde olduğumuz pek çok panpa var, bir o kadar da henüz cevap yazamadığım var, çünkü yazdıklarım baştan savma olsun istemiyorum, anlattıklarına değer veriyorum zira, elimden geldiğince yeterli cevaplar yazmaya çalışıyorum kendi çapımda,

    başlık altında da bazen sorular oluyorsa da kaçırıyorsam affola, hikaye konusundaysa, beynimi zorlayarak ve kalın kahverengi-turuncu kapaklı günlüğüme sarılarak, mümkün olduğunca her şeyi anlatmaya, karanlık noktalar bırakmamaya çalışıyorum. günlüğün hepsini geçirmem mümkün değil zaten, yazmak konusunda nasıl bir deli olduğumun farkındasınız zaten (: o zamanlar da bundan farklı değilmişim belli ki, o günlüğün hepsini geçirmeye kalkarsam 2015 de biter bu hikaye x)

    şimdi kaldığımız yerden, yani 15 şubat perşembe gününün öğleninden, yatağımdan devam edebiliriz hikayemize (:
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster