+8
Üstümden öyle bi yük kalktı ki beyler. Kafamı yastığa koyduğumda 'bana zarar vermedin. pişman değilim' sözleri terapi gibi geldi. Aynada baktığımda daha az tiksinmeye başladım en azından. Ertesi gün okula gittiğimde korkumu yendiğimi hissettim. Artık ayşenin anlamasından gram korkum yoktu.
Her fırsatta öyle bi baktım ki ona. Uzaktan seviyorum der gibi. Kaç kere gözlerini kaçırmak zorunda kaldı sayamadım. Bazen derste yanındaki arkadaşına diyor sessiz sessiz o bana bakıyor. Üçümüz gülüyoruz falan. Bu akşam bişeyler değişecek beyler. Hissediyorum. Nasıl açılacağımı düşünmeye başladım. Yüz yüze olmasını istemiyorum. Neden bilmiyorum ama istemedim. Okul bittiğinde hızlıca çıktım okuldan. Gözlerinin beni aradığına adım gibi eminim:)
Eve gittim. Aldım elime telefonu. En az iki saat yazıp yazıp silmişimdir. En sonunda şu mesajı yolladım.
'Hiç bir zaman 16 yaşındaki gibi çarpmazmış bir kalp... gözlerinin içi hiç bir zaman öyle parlamazmış insanın... çiçeklerin kokusunu, yemeğinin tadını hiç bir zaman 16 yaşındaki gibi hissedemezmiş.
Bu kalp sen olursan her zaman 16 yaşındaki gibi çarpacak... sen bakarsan bu gözlerin içi her zaman öyle parlayacak.. seninle kokladığım her çiçek,her yağmur sonrası toprak 16 yaşındaki gibi kokacak bana.. seninle yediğim her yemek annemin yemekleri gibi gelecek, belki de daha güzel..
Ben mükemmel bir adam değilim. Mükemmel yaptığımdan emin olduğum bir şey var... seni sevmek.
Seni seviyorum'