0
Rus Uyku Deneyi;
Denekler, 2. Dünya Savaşı’nda düşman olarak
kabul edilmiş siyasi tutsaklardı. Oksijen
seviyesinin dikkatlice kontrol edildiği odalarda
kalıyorlardı. Kamera sistemleri kapatılmıştı, Yani
onları izleyebilmek için sadece mikrofonlar ve 5
inçlik kamara penceresine benzeyen gözlem
camları vardı. Oda kitaplarla, yataksız
karyolalarla, su ile, ayrıca 5 kişiye 1 ay yetecek
kadar yiyecekle doluydu.
işte gün gün korkunç deneyin ayrıntıları:
Denekler 30 gün boyunca uyumadan teste
dayanırlarsa serbest bırakılacakları konusunda
anlaşmışlardı.ilk 5 gün her şey iyi gidiyordu.
5. günden sonra, koşullar hakkında şikâyet
etmeye ve onları yönetenlerin nerede olduğunu
araştırmaya başladılar. Birbirleriyle konuşmayı
kestiler ve mikrofonlarla tek taraflı camlara
fısıldamaya başladılar. işin garibi, bu deneyi
diğer deneklerin üzerlerinden kazanabileceklerini
düşünmeye başladılar. Araştırmacılar başta
bunun gazın bir yan etkisi olduğunu düşündüler.
9. GÜN: ÇIĞLIKLAR BAŞLIYOR
9 günden sonra ilk denek çığlık atmaya başladı.
3 saat boyunca, odanın içinde koşarak bağırdı.
Denek bağırmaya devam ediyordu ama çoğu
zaman çıkan ses gürültüden ibaretti.
Araştırmacılar, deneğin ses tellerini parçaladığını
ileri sürdüler. Daha ilginç olan şeyse diğer
deneklerin buna nasıl tepki verdiği idi. ikinci
denek de çığlık atmaya başladı, geri kalanı ise
mikrofonlara fısıldamaya devam etti. Diğer çığlık
atmayan denekler kitapları parçalara ayırdı,
sayfaları tek tek yüzlerine sürüp sakince gözlem
camlarına yapıştırdıklarında, çığlıklar hemen
kesildi.
3 gün daha geçti. içerideki 5 deneğin sesi
kesildiğinde araştırmacılar mikrofonların çalışıp
çalışmadığını kontrol etti. Mikrofonlarda sorun
yoktu. Odadaki oksijen seviyesi, hepsine yetecek
düzeydeydi. 5 denek ağır egzersizler yapınca
oksijen seviyesi düşüyordu.
14. GÜN: "ARTIK ÖZGÜR OLMAK iSTEMiYORUZ"
14. günde araştırmacılar deneklerden hiç bir veri
alamayınca odaya girmeye karar verdiler.
Onların ölmüş olmalarından endişeleniyorlardı.
Veya bir tür bitkisel yaşama girdiklerinden…
Anons ettiler: “Mikrofonları kontrol etmek için
içeri giriyoruz, kapılardan uzak durun ve yere
yatın. Aksi hâlde vurulacaksınız. itaat
edeninizden birisi özgürlüğüne hemen
kavuşacak.”
içeriden sakin bir Ses cevap verince şaşırdılar:
“Artık özgür olmak istemiyoruz.” Askeri güçler ve
araştırmacılar arasında bir tartışma patlak verdi.
Daha fazla tepki alıp kışkırtmamak için 15.
günün gece yarısı odanın kapısının açılmasına
karar verildi. Oda birden temiz havayla doldu ve
uyarıcı gaz dışarı boşaldı. Mikrofonlar anında
çalışmaya başladı. 3 farklı ses yalvarmaya
başladı; dışarıda onları bekleyen aileleri,
sevdikleri olduğunu yakarıyorlardı. Askerler
denekleri almak üzere odaya gönderildi. Şimdiye
kadarki en yüksek çığlık, içeriye giren
askerlerden geldi. 5 denekten 4'ü hâlâ
yaşıyordu, tabii buna yaşamak denirse.
15. GÜN: SAĞ KALAN DENEKLERiN ETLERi
PARAMPARÇA!
Yiyecek erzaklarına çok
dokunulmamıştı. Deneklerden birisi ölmüştü.
Kalçasına ve göğsüne topaK topak et
doldurulmuştu. Odanın ortasındaki giderin
üstünde duruyordu, suyun geçmesini engellediği
için oda 10 cm suyla kaplanmıştı. Su sandıkları
sıvının kan olduğu o an farkedilemedi. Sağ kalan
4 deneğin sakalları uzamış, derileri paramparça
olmuştu. Tırnaklarındaki parçalar bu yaraları
kendilerinin yaptıklarını gösteriyordu.
Araştırmacıların düşündüğü gibi dişlerle değil…
Yaralar ve oyukların açıları, konumları hepsini
kendilerinin yapmadığını gösteriyordu.
Birbirlerine de saldırmışlardı.
4 deneğin de karın bölgesindeki organlar ve
kaburgaları hemen hemen yok gibiydi. Kalp,
akciğerler ve diyafram yerine, deri ve kaburgaya
bağlı kasların çoğu akciğerlerle beraber göğüs
kafesinin dışına sarkmıştı. Kan damarları ve
organlar sağlam kalsa da, diğerlerini çıkarıp yere
atmışlardı. Fakat denekler hâlâ ”yaşıyorlardı”.
Dördünün de sindirim sistemleri çalışıyordu.
Günler sonra istifra ettiklerinde, aslında
yediklerinin kendi etleri olduğu ortaya çıktı. Çoğu
asker Rus özel servisinde çalışmıştı fakat hiçbiri
odaya girip denekleri kaldırmaya cesaret
edemedi. Askerler odadan çıkarılmaları için
yalvarıp bağırırken gaz geri geldi, uykuya
daldılar.
Deneklerin odadan çıkarılmamak için verdikleri
mücadele herkesi çok şaşırttı. Bir Rus asker
boğazına saldırılması sonucu öldü, bir diğeri ise
testisleri koparıldığı ve deneklerden biri bacağını
dişleriyle kemirdiği için yaralandı.
Yaşayan 4 denekten birinin dalağı patladı ve
dışarı doğru kanamaya başladı. Tıbbi
araştırmacılar onu sakinleştirmeye çalıştılar ama
bu imkansızdı. Bir insanın alabileceği morfinden
daha fazla almasına rağmen hâlâ mücadele
ediyordu. Bir doktorun kolunu ve kaburgasını
kırdı. Deneğin dolaşım sisteminde kandan çok
hava vardı. Kalbi durduğunda bile bağırmaya
devam etti 3 dakika boyunca kendini dövdü.
Herkese saldırıp “Daha fazla!” kelimelerini tekrar
ederken gittikçe güçsüzleşti, yavaşladı ve sessizce
yere yığılıp hayatını kaybetti.
Sağ kalan 3 denek tam donanımlı bir tıp
merkezine taşındı. Sağlam ses telleri olan 2
denek uyanık kalabilmek için daha fazla gaz
talep ediyorlardı. Deneklerin organlarını tekrar
yerleştirme aşamasında sakinleştirici ilaçlarına
karşı bağışıklık kazanmış oldukları keşfedildi.
Deneklerden biri bağlanmış olduğu iplere
rağmen, öfkeyle etrafa saldırıyordu. Deneği
sakinleştirmek için normalin üzerinde anestezi
kullanıldı ve gözleri kapandı. Kalbi durmuştu…
Otopsi testlerinin sonuçları kanın içindeki oksijen
miktarının olması gerekenden 3 kat fazla olduğu
gözlemlendi.
AMELiYATTAKi DENEK GÜLÜMSEYEREK
MIRILDANDI: "KESMEYE DEVAM ET"
Hayatta kalan 2. kişi ise 5 kişinin arasında ilk
çığlık atanlardandı. Ses kayıtları yok
edilmişti. Yalvaracak durumda değildi, tek
yapabildiği kafasını düzensiz bir şekilde haraket
ettirmekti. Bunlar anesteziden doğan sonuçlardı.
Bir sonraki ameliyatta yeniden anestezi verildi.
Organlarını yerleştirirken 6 saat boyunca hiç
tepki vermedi. Bir hemşire, birkaç kez, hastanın
ameliyat esnasında gülümsediğine şahit oldu.
Ameliyat bittikten sonra hasta mırıldanmaya
başladı. Doktorlardan biri, hastanın önemli
birşey söylüyor olabileceğini var sayarak kalem
ve not defterini alıp yanına gitti. Hastanın
dudaklarından dökülen kelimeler sonucunda
odadakilerin dehşeti katlandı: “Kesmeye devam
et.”
Komutan hayatta kalan 2 deneğin tekrar
mühürlenmesini emretti. Yanlarında olan 3
araştırmacıya mühürleme emri verildi.
Araştırmacılardan birisi silahını çekip komutanı
vurdu. Sonra sessiz olan deneğe silahı doğrulltu
ve beynini dağıttı. Silahı son kalan deneğe
doğrulttu ve sordu: “Nesin sen? Bilmek
zorundayım!”
Denek gülümsedi: “Bu kadar kolay mı unutun?
Biz siziz. Biz sizin içinizde yatan deliliğiz, her an
serbest olmayı bekleyen çılgın hayvanlarız. Biz
yatağınızın altında saklananlarız…”
Araştırmacı durdu. Sonra silahı deneğin kalbine
doğrultup ateş etti. Denek ölmek üzereyken,
“Nerdeyse özgür... ” dedi.
Tümünü Göster