Gittik, bol limonlu mercimeğin yarısını zorla içti, yerin sahibi bizi geçen geceden hatırlamış olmalı ki ekstra iyi niyet gösterdi, bir tane de kahve yaptırdım ayçaya, onu da içti.. yarım saat filan orda oturduk, az açılır gibi oldu salak.. kendisi yürümeyi becermeye başladı, “artık eve gidebiliriz” dedi mayhoş mayhoş.. gene taksinin birine atladık, bu bilerek erken indi biraz, “biraz yürüyelim, hava güzel hem açılırım” dedi,
Neyse.. apartmana doğru ilerliyoruz..iyi güzel de, şimdi ben sorucam, soramıyorum.. evde kimse var mı? varsa kim var? Filan diye.. ailesiyle mi kalıyor, arkadaşıyla mı kalıyor.. bilelim yani.. ailesiyle kalmak gibi bir durum olamaz diye düşünüyorum, zira ben kızları eve gecenin iki buçuğunda sarhoş gelen ailenin te dıbına koyayım afedersin..
Apartmana iyice yaklaşınca bu kendisi söyledi, pencerelerden birini gösterip, “işte bu da benim evimm (:”
“güzelmiş” dedim konuşmak olsun diye, “kimle kalıyorsun?” diye sorabildim hafiften utanarak,
Tip tip baktı, “kendim?... benim evim olumm burasııı (:”
“oo..iyimiş o zaman (:” dedim bu sefer daha gerçekçi duygu ile.. gülmeye başladı kendi kendine.. nedenini sormadım.. zaten artık iyice azmışım aq..bir an önce girelim şu eve de..sonrası malum zaten..
Kapının önüne geldik, bu apartmanın girişindeki duvara yaslandı..”off..dur az dinleniyim.. başım dönüyor valla..”
“peki” dedim kibarca, sabırsızlığımı çaktırmamaya çalışıyordum..
http://fizy.org/#s/1d7av2
Biraz durdu orda, ofladı pufladı, sonra yüzüme baktı..güldü gülecek..o tipi benimde komiğime gitti..zaten ben de ona sarhoş diyorum ama, kendim de baya güzelim hani..kafam gevşemiş durumda..öyle güldük..sonra bu gülüşlerinin arasından zorla,
“kah..kahve içer misin? Diyecektim” dedi der demez yine koptu..lan bazıları sarhoşken çok tokatlık oluyor ya..böyle ota taka gülüyorlar, helva gibi yumuşuyorlar, çok komiğime gidiyor anasını satayım..acaba ben sarhoşken nasıl olurum? Asabi mi? yoksa muzip mi?..
Derler ki, insan sarhoş olduğunda, ama gerçekten sarhoş olduğunda, derinlerde, içindeki gerçek kimliğini ve kişiliğini ortaya çıkarırmış..bir anlamda, bilinç işlevini yerine getiremediği için söz sırası, bizlerin en temel iç güdülerini ve en gizli karakteristik özelliklerini barındıran bilinç altına geçer ve işte o andan itibaren de, bizlerin gerçekte ne denli ilkel hayvanlar olduğumuzu gizleyen bütün toplumsal ve geleneksel örtülerden sıyrılıp, özümüze, taa en dibimize dönermişiz..
Gördüğüm kadarıyla, ayçanın özü, salak salak gülen, saftirik bir kız..bağıran çağıran, ortalığı ayağa kaldıran bir şırfıntı olmadığı için teşekkür ediyorum..
“olur içeriz” dedim gülerek, “yapmayı becerebilirsen tabi?” diye ekledim yarı alayla,
“oohoo…süper kahve yaparım ben..sarhoşken hele..ha..bu arada kabul ediyorummm “ben, sarhoşum!” deyip el çırptı..
“ahaha..tamam tamam deli..hadi, taşıyalım seni yukarıya..”
Koluna girdim, bu elini çantasına attı, dış kapının anahtarını arıyor..ona kalırsa sabaha kadar bulamayacağı için bel aldım çantayı, sağını solunu yokluyorum,
O ara telefonum titredi..valla kimse kurusa bakmasın, şu anda hiç mesaj cevaplayacak durumda değilim aq..giberim, kimse kim..
Lakin telefonum mesaj geldiğindekinin aksine, 2. Seferden sonra bir kez daha titredi..sonra bir kez daha..lan..bu mesaj değil, arama?
“tut bakayım şu çantayı bi, biri arıyor”
Elimi cebime atıp telefonu çıkardım, bir yandan da kendi kendime soruyorum, “lan bu saatte kim, niye arar ki? Kötü bir şey olmuş olmasın lan? Annem, babam, anneannem, kardeşim?? Hayırdır inşallah ya..”
Neyse, çıkardım teli bir baktım, anaa..arayan,
Nilay?
Ayça şaşırdığımı görünce durdu beni izlemeye başladı.. neyse, sonuçta arama bu, açıcaz, hem, belki de tolga ya da nilaya da kötü bir şey olmuş olabilir Allah korusun..her ne kadar nilay benle küs olsa da, böyle durumlarda ilk olarak araması gereken ailelerden sonra elbette benim..
Telefonu açtım kaygıyla,
“alo? Nilay??”
ilk birkaç saniye cevap yerine hırt hurt sesler geldi.. iyice kıllandım, “nilay??” dedim yüksekçe bir sesle.. göz ucuyla ayçaya baktım.. deminki haline oranla gayet ayık bir şekilde ve şaşkın bir halde beni izliyor..
Nihayet karşıdan ses geldi..
“alo.. tsigalko..” dedi ıslak ve miyavlayan bir ses..
“nilay?..ne oldu, iyi misin?”
Burun çekilmesine benzer bir sesin ardından,
“hayır.. çok kötüyüm tsigalko.. konuşabilir miyiz?” dedi ağlamayla karışık bir şekilde.. sonra kulağıma hıçkırıklar geldi,
Hay anasını yaa..lan ne oldu?..
“ne oldu, kötü bir şey mi oldu? Nilay!!!”
Karşıda ağlamaya başladı.. çaresiz bekledim konuşana kadar,
“konuşmamız lazım…uygunsa senin için.. lütfen” ama bunu öyle bir sesle söylüyor ki, hani “uygun değilim” desen orada hönkürmeye başlayacak tekrar..
Ben böyle işin kemiğine sokayım sayın seyirciler.. harbiden debriyajına sıçayım böyle manevranın…bu nasıl bir zamanlama, nasıl bir şans.. nasıl bir talih?...