/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 726.
    +3
    fala inanmam..

    ama tesadüflere inanırım..

    azize-şeytan ve ölüm..

    içimdeki melek-içimdeki şeytan ve kırık kalpler..

    ve hakkımda neredeyse hiç bir şey bilmeyen, bildiklerinin de yarısını bilerek ters söylediğim, karşımda oturmuş beni çözdüğünü düşünen dev bir kedi *..

    kadın düşünceli hallerimi görünce gülümsedi tekrar,

    "peki.. peki, sana bir kart daha çektirelim bakalım hadi madem (:"

    ne bu, zavallı kontenjanı filan mı? acıdın mı la bana yoksa, al hadi al deyip sadaka verir gibi kartları uzatıyorsun..he he heyy allahım ya..

    salak lan bu insanlar..

    elimi uzatıp bir kart daha çektim,

    "büyücü"

    cadının gözleri parıldadı..

    "iştee... aslında tam senin durumuna uygun düşen bir kart yine.. fala inanmıyorum mu demiştin? (:"

    "yani..pek fazla dikkate değer bulmam (:"

    "hımm.. inanmaya başlasan fena olmaz, çünkü kartların seni sevdiğine dair bir öngörü oluştu içimde (:"

    yeme beni aç karnına aq..

    "öyle diyorsanız :p"

    "(: evet..bu kart iyice netleştirdi ki, sonuç olarak iş yine senin karakter yapında bitiyor, yani o başarıya, hedeflerine ulaşmada göstereceğin azim, gayret ve kafa karışıklıklarına karşı göstereceğin direnç.. tamamen senin elinde.. geleceğini şekillendirecek olan sensin ve bunun için de gerekli tüm vasıflara sahipsin (:"

    gülümsedim..

    görünen o ki artık randevumuz sona ermişti..

    ona, işini iyi yaptığını düşündürtecek şekilde mutlu görünmeye çalışarak boncuklu perdenin diğer tarafına geçtim.. oysa aklımdan geçen tek şey şuydu;

    "fal mı? bullshit.."
    http://fizy.org/#s/1ahopl

    içeri ilerleyip, çiğdemin oturmakta olduğu sedirimize doğru yaklaştım, beni görünce kafasını telefonunun ekranından kaldırdı,

    "kız kardeşim mesaj atmış da, ona bakıyordum (: ..ee nasıldı? (: çok merak ediyorum neler dediğini"

    "aman, klagib safsatalar işte :p.."

    "aa anlatmayacak mısın?"

    "anlatırım canım..tabi seninkini dinledikten sonra ;)"

    "olurr (: tamam ben anlatayım önce" dedi ve 10 dakika boyunca gözlerini irileştire irileştire, elleriyle heyecanlı jestlerini de katarak belli ki fazlaca ciddiye aldığı, az önce bir benzeri bana fısıldanmış olan safsataları anlattı..

    beyler,

    yemin ediyorum benim ilgimi çeken hiç bir şey..yani babam anlatsa dinlemezdim aq 10 dakka..

    ama çiğdemi, dinlemekle de kalmayıp, gerekli yerlerde ünlemler bile koydum araya, kız tatlı beyler..kız tatlı..tatlı kızları dinlemezsek olmaz..

    bu kuş gibi cıvıldaya cıvıldaya kendi fal hikayesini anlattıktan sonra, soran gözlerle bana bakmaya başladı,

    "şey diyorum ya çiğdemcim..kalkalım mı? yürürken anlatırım ben de?"

    "olurr..ben de onu diyecektim aslında, geç kalmayalım, program 21.30 da başlıyor, biz 21.00 gibi orada olsak iyi olur, güzel masa kaparız (:"

    "öyle yapalım madem"

    kalktık, kafedenin bohem atmosferinden çıkıp kendimizi, artık nispeten serinlemiş olan havaya, yıldızların göğü işgal etmiş bulunduğu berrak nisan gecesine attık..

    "üşüdün mü?"

    "yok ya..öyle biraz serin geldi sıcak yerden çıkınca (:"

    "hırkamı vereyim?"

    "yok ya valla (:"

    "cidden? bak sonra hasta oldum, bana iyi bakamadın, nerden çağırdın? deme (:"

    "der miyim hiç öyle ya..iyi ki çağırdın..fena mı oldu (:"

    ortam biraz slowa bağlamıştı yine..

    hırkamı çıkardım,
    yok mok demesine rağmen sırtına örttüm, daha fazla itiraz etmedi, hafifçe düzeltim üzerine oturttu hırkayı, sonra bana döndü,

    "çok saol..ama şimdi de sen üşüme :/"

    "üşümem ben :p kahraman erkeğim şu anda :p"

    güldü, yine çok fena kalakaldık beyler, göz göze..zaman iyice yavaşlamaya başlamıştı..
    http://fizy.org/#s/1ajdwi

    şu, konuşup gülüşüp, sonrasında fena halde sessiz kalmalar için bir şeyler bulmam lazım..yoksa bu anlardan biri yakacak beni..

    çok güzel bakıyor..gülümsemek ister gibi, ama belli bir heyecan ve ciddiyet oturuyor yüzüne o anlarda..burun deliklerinin titreştiğini görebiliyorum..nefes alış verişini düzenlemeye çalışıyor..

    ben de farklı değilim ya..kim bilir yüzüm ne halde..

    adımlarımız iyice yavaşlamış durumda..

    bir şeyler yapmam lazım..

    kaçmam lazım o sahneden..

    ama içimden gelmiyor..

    anılar, duygular çarpışıyor zihnimin içinde..ne oluyor?..aşık filan olmuyorum ya?..yok canım..öyle bir yeteneğimin olmadığını öğrendim ben..acı vermekten başka bir marifet gelmez elimden..

    koluma giriyor yeniden..yan yana yürüyoruz..vücudumuzun yan tarafları, ısınmaya çalışan yavru penguenler gibi, her santimi birbirine değecek, üzerindeki sıcaklığı, sevdiğiyle eşit pay edecek biçimde yakın..
    bir an önüme dönüyorum..

    derin bir nefes alıyorum..yeniden gülümsemeye çalışarak yan tarafıma bakıyorum..tatlı gözler..bal dudaklar..elma yanaklar karşımda..epey yakınlar bana..eğilip öpmek..uzanıp dokunmak..işten bile değil..

    büyülü bir an..

    bozulması gereken bir büyü..konuşmak ise elimdeki en etkili şey olsa gerek..konuşuyorum..

    "çok huzurluyum şu an.. (:" diyorum salak bir gülümseyişle..

    bir şey demeden gülümsemeyi sürdürüyor..çok güzel bakıyor be beyler..içim gidiyor resmen... ama yapamam... dokunamam..bir yangın çıkacaksa bile, onu ben başlatamam..
    http://fizy.org/#s/1ajdwa

    canlı müzik yapan bir yerin önünden geçiyoruz..

    o ara şarkıya eşlik edermiş gibi mırıldanıyor biraz..

    sonra ben de başlıyorum mırıldanmaya..hemen kulak kabartıyor bana..

    onun dinlediğini farkedince, bu kez söylemeye başlıyorum..içimden gelerek söylemeyeli epey zaman olmuş..ağzımdan çıkan nağmeler benim de hoşuma gidiyor..insan, kendi şakıyan sesini özler mi?..ben özlemişim..mutlulukla ötmeyeli ne kadar oldu a bülbülüm?..1 yıl? 2?..

    senden mutluluğunu çalanlar, şimdi çok uzaklarda yapılmış bir beste gibi..sen ise, onu ağzıma alırım diye, korkudan tüm şarkılara küsmüşsün..

    küsme be bülbül..

    bırak artık geçmişinin acılarını da..intikamlarını da..hırslarını da..sevmek, aşık olmak..kendini o sakin sulara bırakmak o kadar mı zor?..

    kasma be bülbül..

    "süper.." diyor çiğdem.. "e çok güzelmiş ya senin sesin (:?"

    "hım..bilmem..saol (:"

    "bahsetmedin ya hiç? (:"

    "ee ne bileyim..kendimi övmeyi pek sevmem :p"

    "şu banka oturalım mı? daha epey vaktimiz var?"

    anlaşıldı, bugün banka oturtmadan bırakmayacak beni (: lan zaten duygusallığın dibine doğru düşüyoruz..zorla öpüştürecek misin kızım bizi?..

    oturuyoruz bu kez..

    arkamızdan canlı müziğin sesi hafifçe gelmeye devam ediyor..

    önümüzde deniz ve koyu lacivert bir gök yüzü..

    ben yeniden başlıyorum şarkıya eşlik etmeye..o beni dinliyor..

    öyle geçiyor biraz zaman..hala kolumda olan kolu arada kasılıyor..parmaklarının hareketini hissediyorum..dirseğimden bileğime doğru iniyor..

    ortada bir dana varsa şayet, işte onun kuyruğu, kolu, bacağı, neyi varsa kopmak üzere..

    kopamaz...

    bırak kopsun!

    olmaz..unutmadın mı?

    unut gitsin!

    karar vermek için bir, bilemedin iki saniyem var beyler..ve bu hamle, tüm geleceğimi etkileyebilir..

    bakalım falcı cadının dediği gibi dirayetli miyim?

    yoksa haftalardır kendine bile rol yapan ve bu aşamada günden güne abazalaşan bir pekekent miyim?
    kararım, beynimin içinden şimşek gibi geçiyor.. öyle ki sanki istemsizce titriyorum.. ekran şöyle bir gidip geliyor.. aşırı voltaj dalgalanması..

    kolumu kızın kolunda kurtarıyorum kibarca..ona dönüp gülümsüyorum.. yüzünde, az önceki zamansız geri çekilişimin yansıması olan hayal kırıklığını görüyorum, mili saniyeliğine de olsa.. sonra hemen o da gülümsüyor..

    "kalkalım mı?..seni daha fazla üşütmeden bir an önce mekana gidelim ;)"

    "yaa..sen de üşüdün.. deseydin ya demin? ne kadar düşüncesizim, seni oturttum burda :/"

    "yok be canım (: ben senin için diyorum cidden.. benim üzerimdeki diğer şeyler de kalın, kendini suçlu hissetmene gerek yok..ama eğer geç kalır ve masa kapamazsak o zaman suçlu hissedebilirsin :p"

    "(: tamam hemen gidelim"

    yeniden yola koyulduk.. biraz hızlı adımlarla, merkeze ve dolayısıyla yurtlara oldukça ters bir tarafta kalan mekana doğru gitmeye başladık..

    20 dakikalık bir yolculuktan sonra kapının önündeydik..

    saat dokuza geliyor..

    içeri girdik..

    bar işte..

    her zamanki loş ve gürültülü mekanlar..
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster