/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 651.
    +4
    Daha fazla dayanamadım yanlarında, ikisine de sarıldım, ellerini öptüm, hafifçe dolan gözlerimi çaktırmadan elimin tersine silip, başında küçük bir kalabalık toplamayı başarmış, etrafındakileri güldürüp duran tonton bir amcanın yanına doğru ilerledim, boş gitmedim tabi, bir yandan da kurabiye tabaklarını servis ettim,

    Askerliğini “topçu” birliğinde yapan ilhan dede, atıcılığını oldukça marifetli şekilde sergiliyor, hem kendisi tok bir sesle kahkaha atarken, bizim iyilik meleklerini de kıkırdatıyordu..

    Yaşlı adam, umulmadık şekilde esprili ve geyikçi çıkmıştı, hikayelerinin bazılarını aklıma kaydettim, sonra birkaç hafta bizim tayfayla bu geyik aramızda devam etti (:

    Az önceki duygusal halimden sıyrılıp, mezarlığa ya da ölü evine değil, belli bir yaşın üzerindeki insanların, sakin ve mutlu bir yaşam sürdüğü bir yere geldiğimi hatırladım, kendime telkin ettim.

    Bir süre bu hal hatır sorma, dert ve neşelere ortak olma faslı sona erdi, ömerin klarneti ayyuka çıktı,

    Bazılarını benim de bildiğim, ama çoğunun ne olduğunu anlamadığım eserleri icra etmeye başladı, eleman ciddi anlamda profesyonel diyebilirim, enstrümanı resmen konuşturuyor.. sözlerini bildiğimiz bestelere hep bir ağızdan eşlik ettik, slow başlayan bu mini resital, şen şakrak son bulmuş, biz de yaklaşık 2.5 saatin ardından, arkamızda mutlu ve muhtemel sevgi ekgibliği, bir süreliğine de olsa önemli ölçüde giderilmiş bir kadife yürekli insalar topluluğu bırakmış şekilde huzur evinden ayrılmıştık..
    http://fizy.org/#s/1302x8

    Herhangi bir gününüzün öğleden sonra maksimum 3 saatine mal olacak olan ama vereceği huzur ve vicdani rahatlamanın bu kadar kısa sürede pek az şey tarafından verilebileceği bir etkinlikti.

    Benden de size tavsiye beyler, arada bu tarz etkinliklere katılın, insana, unuttuğu, yoğun (!) hayatının karmaşalarında kaybettiği insanlığını hatırlatması açısından son derece etkili, son derece faydalı.

    Ve o gün, ben de insanlığımı yeniden hatırlamıştım adeta..harbi, niye ki bütün bu savaşım? Kendimi zorlayışlarım? Kimden intikam almaya çalışıyorum? Kimi kandırıyorum?..

    Gönül oyunları ve pgibolojik savaşlardan ibaret olan ikili ilişkilerimi gözümün önüne getirdim tekrar, sonra bir vuruşta paramparça ettim hepsini..

    Daha fazla oyun, yalan, intikam, savaş yoktu…bu hayat benimdi..ve ben, kendim için yaşayacaktım..başka kimse için, başka kimseye zarar vermek ya da mutlu etmek için değil..kendim için..ve, beni mutlu edeni, beni seveni sevecektim..sırtını döneni değil..

    Gruptan ayrıldıktan sonra tolga ve nilay kibarlık olsun diye beni de davet etti, birazdan gidecekleri kafeye, ama örnek çiftimizin, bu duygusal günün ardından biraz yalnız kalması gerekiyordu bence..o yüzden ben de kibarca reddettim tekliflerini, bahanelerimi sıraladım, “peki madem (:” deyip salıverdiler beni..

    Ruhum gibi, bedenim de azat olunca, o tanıdık yola düştüm yeniden..yurda doğru, uzun ve arındırıcı bir uyku çekmek için ilerlerken, geleceğimi yeniden ve daha insani şekilde biçimlendirmeye karar vermiş ve buna binaen, ilk iş olarak da bana sadece manevi ve cinsel tatmin sağlayabildiğini artık açıkça görebildiğim Ceyda dan ayrılmayı kafama koymuştum..

    Bu iş 1-2 gün içinde bitmiş olacaktı..

    Sonra..

    Sonrası kader..kısmet..şans..
    O günü ve sonrasındaki ikinci yüzleşmeyi nasıl anlatırım bilemiyorum.. günlüğümde de epey saçmalamışım zira.. elimden

    geldiğince yazmaya çalışacağım..ama epey zor..

    çok zor beyler..

    birini sevmek zor, evet doğrudur,

    birinin sizi sevdiğinden emin olmak zor..

    sevdiğinizin sizi reddetmesi.. daha da zor..

    ama inanın bana, en zoru, ama en zoru,
    sizi seven birini hayatınızdan çıkarmak, sevgisini reddetmek, buna mecbur kalmak..

    ben reddedildim..hem de bir kere filan değil ha! Defalarca.. çok hayal kırıklıkları yaşadım, çok savaş, yarış kaybettim..
    ama hiç biri, sizi seven birini reddetmek ya da bir ilişkiyi bitirmek kadar zor değil..en duygusuz huur çocuğu bile olsanız bir şekilde canınızı yakmayı başarıyor bu durum, felçli sinirleri bile harekete geçiriyor, çürümüş kalpleri bile canlandırıyor..

    bu şeyin zıddı, yani olumlu versiyonu ise, hiç şüphe yok ki gerçek aşktır.
    Ama bugün, benim yüzleşmem gereken kısım, her zamanki gibi olumsuz olan kısım.. madalyonun karanlık tarafı..

    Bu gün yine beni seven birine “git” diyeceğim..eh, alışkanlık oldu artık, “sen bağışıklık kazanmışsındır amın oğlu” diyeceksiniz, ama öyle değil..

    Ve bu sefer son.. söz veriyorum.. kendime, kalbime, beynime, ruhuma.. söz..bir daha asla cellat olmayacağım.. gerekirse o bıçağın altına ben yatarım, ama elime almam..bir daha gönül katili olmak yok..

    Düşünün beyler, daha olayın öncesinde bile böyle kendimi sakinleştirmeye çalışırken, bir de onun gerçekleştiği anı ve sonrasını düşünün..

    Size nasıl aksettirdiğimi biliyorum.. ceyda, bu güne kadar ilişki yaşadığım kızların arasında en “hafif” görüneniydi, şimdi, hepiniz (hepimiz) de bekliyoruz ki, buna oranla, ayrılması, kurtulması en kolay ve sorunsuz olanı da o olacak.

    Ama bazı şeyler göründüğü gibi değildir.. kadınları ve bazılarının “hafif görüntüsünü hafife almayın”, aldanmayın..
    Sevgililer gününden bir gün önceydi..(amma zaman seçmişim değil mi? Ee madem bu son cinayet, o zaman en esaslısı da bu olmalı.. zira artık emekli oluyorum.. tövbe filan edicez..)

    Ceyda ile okulda görüştük, yukardaki çardağa, yani klagib cinayet mahallime zütürdüm onu da..

    Kız, bu aralar biraz uzak kalışımız ve benim ona şu “huzur evi meselesi” nedeniyle kızgın olduğumu düşündüğü için temkinli görünüyordu.. hatta gergin sayılırdı...

    Yo hayır.. sana kızgın değilim Ceyda..sen de bana kızma…lütfen kızma..

    Oturduk, onu yola dik uzanan banka oturtmuş ben de her zamanki gibi çapraza oturmuştum…klagib ritüeller.. daha önce mine ve

    ebrunun sevgilerinin sonunun geldiği yerde, aynı şekilde.. aynı pozisyonda..

    Bütün bu benzerlikler ve tekerrür beni rahatsız etti.. takıntılı bir seri katil gibi hissediyordum..
    “konuşmamız lazım” dedim..

    Kız, kesilmeye zütürüldüğünü anlayan kuzunun huzursuzluğuyla yüzüme bakmaya başlamıştı.. acaba başına gelecekleri anlamış mıydı?

    “konuşalım?” dedi rengini oturtamadığı bir sesle, omuz silkti.. rahat görünmeye çalıştı..

    şimdi yeniden hamle sırası bendeydi.. acaba direkt, bodoslama mı girseydim? Yoksa gene sol elimle sağ kulağımı mı tutacaktım?
    http://fizy.org/#s/2b7d41

    Ceyda, ne olursa olsun, dobra bir kızdı..benim de en azından bu seferlik, sona yakışır bir biçimde dobra olmam gerekirdi sanırım..bunu ona borçluydum..

    “Ceyda..sence ilişkimiz ne durumda?” dedim..

    Dobralık telkini boşa gitmişti..

    Kızın dudakları titredi, “nasıl yani?” der gibi bir bakış attı, başını öne doğru uzatmış, tek kaşını hafifçe kaldırıp soru anlamı yüklemişti..

    “nasıl yani?” diyordu mimikleriyle..”bu da sorulacak soru mu?” “ne demekti şimdi bu?”…

    Ses gelmeyince yeniden konuştum,

    “son zamanlarda..biraz..sıkıntımız var gibi?”

    “bence yok” dedi, adeta laflar ağzından fırlamıştı..yaydan fırlayan ok gibi aceleci ve keskin..

    Beni biraz olsun görememeye hatta benle mesajlaşamamaya bile tahammülü yokken, ona, ondan tümüyle kopmak istediğimi nasıl söylerdim?..allah kahretsin..mine ve ebru, olacakların farkında değildi..bu yüzden bu, söyleme kısmı nispeten kolay olmuştu..

    Oysa bu kız biliyor…başından beri biliyor zaten..bu riski alarak beraber oldu benle..hatta suçlarımdan birine ortak bile oldu..

    şimdi, ben onun her zaman içten içe bildiği, kuşkulandığı şeyi, gözlerinin içine baka baka nasıl söyleyecektim?..nasıl..

    “Ceyda…bizim ilişkimiz..başından beri sağlıklı değil..ben..bunu biraz geç fark etmiş olabilirim ama sonuçta..”

    Devam edemedim..

    Kız yüzünü ellerinin arasına almış, hıçkırmaya başlamıştı…evet..korktuğu başına gelmişti işte..zaten daha fazla söze ne gerek vardı? Tsigalko, yine yapacağını yapmıştı..huylu huyundan vazgeçer mi?

    Durdum biraz..
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster