/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 626.
    +4
    ceydayı tolga hakkındaki ön yargılarından ötürü biraz azarladım, söyledikleri hoşuma gitmemişti..

    kankam lan o benim..

    ama nispeten de hak verdim, ilk bakışta hatalı gibi görünen, ama oldukça esaslı bir gözlem yapmıştı yine..
    ayrıca tolganın da ceydadan pek hazzettiğini söyleyemeceğim.. beraber takılacağımız gece belki işleri biraz yoluna koyabilirim,
    en yakın arkadaşımın, sevgilimle hoşnutsuz olmasını istemem (her ne kadar, tolganın kızmak için, ceydanın beni başkasının elinde çalmış olması gibi haklı sebepleri de olsa).

    ilk hafta uğradığım tecavüzün ardında, kalan sınavlardan zevk almaya çalıştım, bu bölüm nispeten daha iyi sayılırdı, eğer kötü niyete ve huur çocukluğuna kurban gitmezsem 3 te 3 gelebilir..

    ikinci haftanın perşembe sabahı ceydayı uğurladım, garajlardaki, klagib "ayrılış öncesi sevgili halleri"nden her zaman nefret etmişimdir, ama utana sıkıla bu senaryonun baş rolünde bu kez ben oynamak zorunda kaldım..

    hüzünlü öpüşmeler,
    uzun sarılışlar,
    mahzun bakışlar,
    el sallamalar,
    daha otobüs kalkar kalkmaz gelen,

    "şimdiden özledim" mesajı..

    fazla klişe değil mi bunlar hayatım?..senden daha iyisini beklerdim..

    akşdıbına da benim arabam vardı bursaya,
    son sınavımın icabına bakıp,
    yurtta gördüğüm tiplere iyi tatiller dileklerimi ilettikten sonra, bavullarımı bagaja atmış,
    kamil koç un cam kenarı koltuklarından birine yerleşmiştim,
    kulaklıklarımı kulağıma takmış, kızıllaşmış havanın laciverte, şehrin betonarmesinin de kırsala dönüşmesini huzur ve dinginlik içinde izlemiştim..

    baba ocağı.. anne yemeği.. aile şefkati..
    yeniden geçmişimden bir parçaya dönüşeceğim günler başlıyordu,
    ben onu artık neredeyse yok olmuş, tamamen çözünüp gitmiş sansam da, içimde kalan o parça, her zaman olduğu gibi ortaya çıkması gerektiği gibi, gerektiği anda beliriveriyor ve bu naif aileyi, biricik oğulcuklarının hala tıpkı yetiştirdikleri gibi saf, pürüzsüz ve kirlenmemiş olduğuna inandırıyordu..

    babam yine garajda karşıladı beni,

    "oo hoşgeldin papaz efendii"

    saç sakal birbirine girmişti malum..

    "naber baba (:" deyip sarıldım, elimdekilerden ağır olan ikisini aldı,

    "iyi oğlum, kestirmemişsin ya saçlarını?"

    "hee, öyle uzasınlar bakalım (:"

    "bir toplattırsaydın üstlerini filan?"

    "amaan boş ver ya, gitsin işte gittiği gibi (:"

    arabaya atladık,
    son gelişimden bu yana, kendi tarafımızda yaşanan maceraları anlata anlata yol aldık.. tahmin edeceğiniz gibi bizimkilerin en büyük macerası, benim en sakin günüm gibi filan kalıyordu,
    ben ise olan bitenleri epeyce kırpmak, sansürlemek zorunda kalarak ve çoğunlukla derslerden bahsederek anlatabildim,

    "evet ya baba, çalışıyorum (nah) bakalım..iyi gelcek sınavlar inşallah"

    "aferin babası.. çalış, çalış da bir an önce bitir okulunu..ona göre hayata erken atılırsın, avantaj olur"

    hee..tak var hayatta.. atılayım hemen..

    harbi lan, daha erken belki ama, şöyle bir düşünüyorum da,
    yarın bir gün bu okul bitince filan ne olacak?
    hayatın kendisi de, böyle okul yaşamı gibi gençlik dizisi tadında geçecek değil ya?
    olsa olsa dram, korku, gerilim filan olur aq bu ülkede yaşayacağın hayattan..

    aklımda, zamanlaması erken de olsa, yeni bir kapı açan babamın, klagib nasihatlerini dinleyerek, aklımda yeşeren yeni sorularla eve doğru yol aldık..

    sahi beyler..ne zaman adam olacaktım ben? okul bitince mi? askere gidince mi?
    adam olur muydu benden?
    daha neyi istediğinin bile farkında olmayan, hayatı dalgalar arasında sürüklenen pet bardak gibi oradan oraya savrulup duran, dengesiz, sadakatsiz, güvensiz, ruhsuz ve gayesiz bir adam mı olur lan.. böyle adamın ben taa dıbına koyayım..
    dönemin sonuna geldik panpalar,
    ikinci dönemden itibaren günlüğümden de yardım alarak yazacağım, öyle şeyler okudum ki beni gülmekten nefessiz bıraktılar, lan ne salak adammışım ya zamanında * (:

    iyi kötü, 1.5 yılımı sizlerle paylaştım, kaldı geriye 2.5..
    sayılı gün çabuk geçer derler, bir gün bir de bakmışsınız ki, tsigalko mezuniyet gecesini, okulunun son günlerini yazıyor.. hayat işte..
    o zaman da akıyordu..
    şimdi de akıp gidiyor..

    akan hayatın sürükleyici etkisine direnip, kendinizi deforme etmeyin..
    akıntıya bırakın ruhunuzu,
    kalbinizi..

    bırakın gitsin, zütürüldüğü yere.. emin olun dalgaların sizi atacağı en kötü kıyı, en berbat liman bile, onlara direnip de parça parça olmanızdan iyidir..

    hayat bir denizse eğer,
    dost olun onun dalgalarıyla.. düşman olmayın.. savaşmayın, sevin birinizi.. sörf yapın kıvrımlarının üzerinde, dibe dalıp altından çıkın, şakalaşın onlarla.. sırf prensiplerinizden taviz vermeyeceksiniz diye, dimdik dikilip de, yüzünüze şamarını yemeyin, aksine, sırtınıza alın, itici gücünü, açın kollarınızı.. bırakın kendinizi.. uçursun sizi.. sonunda kıyıya çakılacağınızı da bilseniz, sırf o özgürlüğün ve teslimiyetin keyfini yaşamak için bile buna değer..

    yarın gece için affınıza sığınıyorum, burada olamayacağım,

    belki sizleri, sizin istediğiniz şekilde seven birileri olmayabilir şu an hayatınızda,
    ama seven birileri mutlaka var,
    aileniz var bir kere,
    sonra, arkadaşlarınız var,
    hatta, bence, şu "bakışlarını bir türlü üzerinize alınmaya cesaret edemediğiniz gizemli kız" da seviyor olabilir sizi?
    ben varım, tabi lan, seviyorum sizi,
    sonra siz varsınız, birbirinize sahipsiniz bu başlığın altında.. sanaldan da olsa, biraz argoyla karışık, baya baya seviyorsunuz birbirinizi *

    hepinizin sevgililer günü kutlu olsun,
    tsigalko sizi seviyor ve sizleri kucaklıyor ;)
    siz de sevdiklerinizi kucaklamak için geç kalmış sayılmazsınız,
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster