/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 626.
    +5
    sen bu kadar süslencek zamanı nereden buluyorsun bre imansız? hadi tamam bu zamanı buldun.. okey, peki sınav zamanı bile bulabildiğin bu zamanı, normal zamanda niye bulamıyorsun da ders zamanı çuvala dolanmış bedeviler gibi geziniyorsun?

    bir süre bunun nedenini anlamamıştım elbette,

    bu bir kısım kız ve erkekteki, sınav dönemlerine rastlayan güzelleşme çabaları filan..

    jetonum geç düştü,
    tabi ya..bunu nasıl görememiştim?

    ders zamanı, zaten bildiği, gördüğü ve bir beklentisinin kalmadığı kendi sınıfıyla derse giren kızlarımız/erkeklerimiz, sınav zamanı, nadir olarak rastlaştıkları 2. öğretimlerle ve üst sınıf öğrencileriyle bir araya gelmeleri sonucu oluşan sinerjiyi, mümkün olan en güzel şekilde değerlendirmek istiyordu,

    hem ziyaret, hem ticaret hesaabıı..

    diyorum ya,
    insanoğlunun elektriklenme, diyalog kurma ve kendini pazarlama hevesi, en zorlu durumlarda bile azalmıyor, asla geri planda kalmıyordu,
    bu kendini zeki sanan genç arkadaşlar da, her daim yeni limanlar tanımak, yeni denizlere açılmak adına, full donanımlı, hazır tekneler gibi, bu kaynaşma günlerine, hazır ve nazır geliyorlardı..

    ben mi?

    ben ilk hafta sınava gittiğim dört günde de aynı şeyleri giydim, saçlarımı taramak şöyle dursun, daha da çorba yaptım.. karmaşık halleri hoşuma gidiyor.. tıpkı benim gibiler (:
    beni görüp gülümseyen, selam verenlere, uykulu gözlerimle göz kırpmakla yetindim,
    pek fazla kimseyle konuşmadım,
    necoyla sınav öncesi son tüyoları paylaşırdık sadece..
    arada nilay gelirdi masaya,
    o kadar..
    ilk hafta taşaklı dersler buldozer gibi üzerimden geçip beni asfalt gibi yola yapıştırıvermişti..

    iki tane büt üm olur muhtemelen.. üç olmaz herhalde lan.. neyse.. bütte giberim her türlü de..tatil gibe dönecek gene..

    hafta sonu, sınav zamanı benim tavsiyeme uyarak pek fazla iletişime geçmediğimiz ceyda ile buluştum,

    bebeye zor gelmişti daha ilk yıldan, dur bakalım güzelim.. daha filmin yazıları yazıyor..

    klagib karakterine ters biçimde, oflayıp puflayan, kaygılı görünen sevgilimi teselli ettim, muhabbeti başka yönlere kaydırdım *

    "canım, arkadaşlarımla tanıştırıcam seni ne dersin?"

    "olur, kim onlar? (:"

    "tolga var, zaten onu biraz tanıyorsun, benim oda arkadaşım, bara filan gelmişti bir iki kere benle..bir de onun kız arkadaşı nilay var, o da yakın arkadaşım, bir akşam öyle ikiye iki çıkalım, birbirinizi tanıyın? (:"

    "haa tolga mı.. olurr, bana uyar"

    "neden öyle dedin?"

    "nasıl dedim?"

    "haa filan yaptın böyle?"

    "yok, tolgayı tanıyorum ya zaten, o yüzden şey ettim (:"

    "hee..iyi bakalım.. daha da tanışırsınız.. işte.. nilay seni çok merak ediyor"

    "hımm ben de onu, gerçi görmüşlüğüm var ama, muhabbeti nasıldır bilmiyorum tabi, hoş kız ;)"

    "öyledir, muhabbeti de hoştur, takılırsınız işte"

    "tolga onu nasıl ayarlamış hayret"

    "niye?" dedim yüzümü buruşturup, niye lan, tolga gayet yakışıklı çocuk, karakteri de düzgün, nilayla gayet uyumlular, yakışıyorlar..
    "yakıştıramadın mı?" dedim tekrar, kızdığımı hissediyordum,

    "yok bee, ondan değil, şey ya biraz.. tolga, böyle nasıl diyim, biraz artist :p"

    "allah allah.. hiç de öyle değildir, sen yanlış gözlemlemişsin.."

    "ya iyi çocuktur illaki de, biraz kasıntı gibi, hani, nasıl olmuşta o kıza açılmış, tavlamış filan diye şey ettim.. sanki böyle kimseye yazmaz gibi bir hali vardı da"

    vay vay vay.. tespitlere bak sen..
    evet, tolganın öyle karı kız delisi olmadığını ben de biliyorum..ve evet, nilaydan gerçekten hoşlandığı için, başlarda biraz kastığı da doğrudur,

    buradan okuyan kız varsa eğer, onlar için bir tüyo gelsin,

    biz erkekler, hoşlandığımız (gerçekten hoşlandığımız) kadının yanında asla rahat olamayız, hele ki flört aşamasının girişlerinde, hani sanki böyle "bir etkileşim olacakmış gibi" olan başlangıç aşamalarında genellikle rol yaparız, kendimizi kasarız ve kelimelerimizi de, adeta seçerek konuşuruz,

    buna rağmen, arada laflar ağzımıza dolanır, sesimiz çatallaşır.. sizinkinden fazla çalışmasıyla övündüğümüz aklımız duruverir..

    tabi tüm bunlar, sadece kuvvetli hisler söz konusu olduğunda geçerlidir ve erkeğin ne kadar tecrübeli, ne kadar bin ya da cool olduğunun da bir önemi yoktur..

    diyeceğim o ki, eğer bir adam yanınızda rahat davranıyor, ve yukarıda saydığım şarampollere düşmüyorsa, sakın ola ki sizden hoşlandığı gibi bir yanılgıya kapılıp da havalara girmeyin,
    sizden hoşlandığı filan yok,
    sadece gibmek istiyor,
    diğer tüm erkekler gibi..
    ve bunun için de, yakışıklı yüzünü, kaliteli olduğuna inandığı esprilerini ve ortama hakim cool havalarını üzerinizde kullanmaktan asla çekinmiyor.. kısacası, evet, bu adam size yazıyor.. bildiğin yazıyor lan?

    ama hoşlandığı filan yok..

    zira dün de başka bir kıza yapmıştı aynısını,
    yarın da bir başkasına yapacak gene,
    eğer oyununa ortak olursan, onunla hızlı bir flört ve kısa süreli, cinsel açıdan yoğun bir ilişki yaşarsın,
    aradığın şey, böyle bir şey ise, fazlasıyla tatmin eder seni,
    ama eğer üniversiteye gelince "köyden indim şehire" moduna giren, duygusal kezbanlardansan,
    hayatı masallardaki ya da fransız aşk filmlerindeki gibi filan yaşamaya çalışan cici ev kızlarındansan,
    bu adamın oyununa gelme,
    çünkü sonra "ben bunu hak etmedim, beni kullandı, beni üzdüler, ben de o yüzden böyle oldum, şu an yeni bir ilişkiye hazır değilim, erkeklere güvenemiyorum, biraz yalnız kalmak istiyorum bla bla bla bla.."

    anladınız beni sanırım..
    sırf bazı bin kurularının sizin saf duygularınızla oynamasına izin verdiniz diye, tıpkı sizin gibi saf ve sizi gerçekten sevebilecek genç adamların kalplerini ve umutlarını sonsuza dek kırmaya hakkınız yok..

    akıllı olun..
    ayık olun..
    giberler..
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster