-
551.
+4evet.. anneniz, annenizin, yani o kadının çözülmesi zor bir yanı var mı sizce? sizi çok seviyor..siz de onu.. olay bu kadar basit..Tümünü Göster
öte yandan bütün ergenlik dönemiz boyunca, hatta belki de hala, komşunuz berkecanın ın annesi dilay hanım ın kalçalarını düşünüp otuzbir çektiğinizi de biliyorum..
hatta belki de daha iyisi, apartmanınızda güzel vücutlu bir komşu kızı bile varmıştır..o zaman hem onu, hem de dilay hanımı düşünürsünüz ne güzel..
ee? anne diyorduk? kadın diyorduk? çözdük diyorduk?
ne oldu beyler?
ne değişti?
ikisi de kadın değil mi? ikisi de aynı cins, aynı kümenin elemanı.. aynı rengin morciverti..ne oldu?
demek ki o kadar da basit değilmiş.. öyle kategorilere ayırmamak gerekiyormuş..
işte o yüzden, kadın, erkek fark etmeksizin, her bir insana ayrı stratejilerle yaklaşmalı ve onu fethedilmeye değer görüyorsanız, farklı yollar denemelisiniz demektir..
ve işte o yüzden.. sakın bana "kadınları çözmek için 100 altın kural" vb. kitaplarla gelmeyin..
kuralları kendiniz belirlersiniz.. kendiniz uygularsınız..
ve bu kurallar, karşınızdaki her insan için farklılık gösterir.. bunları oluşturmak ve düzenlemek ise zamanla alışacağınız bir şey..
unutmayın, siz kendi annenize karşı katıksız ve saf bir sevgi besleyip, komşunuzu ferre malzemesi yaparken, komşunun oğlu da boş durmadı..
acı ama gerçek..
peki biz, asıl hedefimiz olan, hormonlarımızın ve yaşam felsefemizin gereği kazanmamız gereken dişileri nasıl elde edeceğiz? bu kadar kafa yoracak bir durum var mı ortada? kendimizi bu denli harap etmeye değer mi? bu kaleleri ele geçirmek sahiden bu kadar zor mu?
hım.. elbette her insanın, -en şekerden olanının bile- kendine göre zorlukları vardır..ama en zor kapıları bile açmanıza yardımcı olabilecek, bir takım temel anahtarlar da vardır..
işte biz de bu nedenle, karşımızdaki kadınları özel olarak ele alacak, ama onlarla etkileşimimizi, genel anlamda, her 10 insanın 9 unun üzerinde işe yarayan taktiklerle başlayacağız..
yani önce işin kabasını almak gerekiyor... önce bilindik şekilde bir zımparamızı yapacağız, sonra karşımızdaki insanın karakterine göre bir güzel işleyeceğiz motiflerimizi..
biz erkekler ise, malesef genelde bu kolay olan, genel olan başlangıç-giriş kısmında takılıyoruz..ah..ah..bir tanışabilsek? bir tanıtabilsek kendimizi??
neler yapacağız neler..ama bir türlü o giriş kısmı olmuyor, değil mi beyler?? bizi tanısalar, çok severler oysa ki..
o halde bizi tanımalarını sağlamalıyız..
panpalar, birazdan son partımı da gireceğim,
şu kadınları tanıma ve tanışma kısmına genel bir bakış atalım, gerçi zaten hikayenin başından beri, çaktırmadan bu tip mesajlar vermeye çalıştım, anlattıklarımla paralel olarak, ama bu mevzuyu biraz daha açmak istedim.. zaten yine devam ettikçe bu konular hakkında konuşuruz..
http://fizy.com/#s/1ah03y
peki..onları özel düşünecek ama giriş kısmını genel yollarla aşacağız demiştik..
eh, mektuplarda bile öyle değil midir? her zaman "sevgili bilmem kim" diye başlarız..sonra klagib şekilde hal hatır sorarız..mektubun asıl içeriği ise ortadaki paragraflardan itibaren başlar.
o zaman bizim de insanlarla asıl ilişkilerimiz, yani zımparalanmış tahtanın üzerine motifleri oymaya başladığımız zamanlar, daha sonra gelecek..biz önce bir ağacı keselim, dallarını budayalım hele..
bir kızdan hoşlandığınızı düşünüyorum..bunda utanılacak bir şey yok..ayıp ya da günah değil..suç da değil?
peki, bu kız tam olarak hayatınızın neresinde bulunuyor? size olan mesafesi, ulaşılabilirliği ne?
televizyondaki bir karaktere mi aşık oldunuz?
yoksa metroda gördüğünüz, bir önceki durakta inan sade güzellikteki genç kıza mı?
belki de sadece bir kaç sıra çaprazınızda oturan sınıf arkadaşınıza aşık olmuşsunuzdur, benim gibi.
aynı iş yerinden biri mi?
ya da hep aynı otobüse denk geldiğiniz biri?
bu kız nerede beyler? önce bunu bir görmenizi istiyorum..ona ne kadar uzaksınız? o size ne kadar yakın?
neden bunu sorguluyorum biliyor musunuz? çünkü, genelde bir insan, karşı cinsten birinden hoşlanır ve onun nerede olduğunu anlamak ve aldırmaksızın, kendisini fark etmesini bekler..e iyi de salak, hoşlanan sensin? sence kendini fark ettirmesi gereken de sen değil misin? yani, öylece beklemeyi düşünmüyorsun değil mi? ona baktığını görsün diye..
kesişmek denilen kavramla başım pek hoş değil beyler..kusura bakmayın..ufak ego tatminleri dışında bir faydası olmadı yani bana..ha ben hatunu gözümle giber, boşaltırım, sonra da o benim ayağıma gelip "ne olur beni ye" der diyorsanız, orasını bilemem..
ama eğer bir kızla ciddi ya da gayriciddi anlamda bakışıyorsanız, onun devdıbını da getirmeniz gerek..yoksa onun için, günde en az 10-15 kez rastlaştığı sıradan hıyarlardan farkınız kalmaz.
neyse..
hoşlandığınız kadının nerede olduğunu belirleyin demiştik..benim bu konudaki şansım, etkileştiğim kızların hep yakın çevremde, girdiğim ya da girmek üzere olduğum ortamlarda olmasıydı..
yani hiç öyle uzaktan uzağa bakarak, "aahh ulan ahh" demedim. gerçi..ah ulan ah dediğim de pek olmadı ya neyse..
o yüzden, kusura bakmayın ben uzun menzilli çalışmalardan anlamam..en fazla orta menzil..ki ona da yakınlaşmak gerekir,
yakın çalışmak şart..
ayşegül üzerinden örneklendirmek istiyorum,
ne demiştim en başta onu anlatırken "hoş bir kız, onunla tanışmam gerektiğini bana hissettiren bir kız"
peki o neredeydi? arka sıramda..ben ne yaptım?
etkileşim için fırsat kolladım, bu, o sefer bir imza kağıdı sayesinde oldu..başka sefer yere düşen bir kalemin alınmasıyla ya da derste sorulmuş zor bir sorunun çözümü için ortak fikir yürütürken de olabilirdi..
yakın mesafenizde bulunan ve tanışmak istediğiniz bir insanla milyon çeşit yolla tanışabilirsiniz..o nedenle, yakına girmek şart
uzaktan, her üç erkeğin ikisinin yaptığı gibi, sadece onları kesen saplarız..ama yaklaştıkça görüntülerimiz netleşiyor, bizi dikkate almaya başlıyorlar..
peki bizi fark eden insana biz ne yapmalıyız? (hele de bu kişi hoşlandığımız insan ise!)
çok basit beyler? çok ama çok basit..ufak bir selam, onu fark ettiğinize, onun sizi fark ettiğini fark ettiğinize dair, küçük bir işaret..ama son derece masum..göz kırpma yavşaklığını ilk an için sağlıklı bulmuyorum.
selam verin, deyince, kulağa basit geliyor, ama çok üzgünüm ki bunu şimdiki nesil, hiç biriniz yapmıyorsunuz..zira hepimiz king iz, hepiniz king siniz..
selam verirsek belki fiyakamız bozulur..biz niye veriyoruz ki? o versin...
evet..şimdi anladınız..o kadar da basit değil. çünkü yapmıyoruz..neredeyse unutmuşuz..insanlarla göz göze gelmenin, onlara gülümsemenin, onlara "günaydın!" demenin bile zor geldiği bir zamanda yaşıyoruz..gözlerimiz tv ekranına ve monitörlere bakmaya ve onların tepkisizliğine o kadar alışmış ki, karşımızda canlı bir organizma görünce garipsiyoruz..
selam verin..
gülümseyin..
göz göze gelin.. -
-
1.
0amk bu bölümleri okumaktan gına geldi ne edebiyat yapmış amk bunalttı
-
1.
başlık yok! burası bom boş!