-
476.
+7o gün, hem bir gönül işini bağlama açısından faydalı bir davranışta bulunduğum için, hem de ebru havasında olduğu için çok güzel vakit geçirdim, bu kızla gerçekten çok mutluydu..ya da ona benzer bir şey..Tümünü Göster
peki ya diğerleriyle ne işim vardı o zaman?
ceydanın neden o kadar yaklaşmasına izin vermiştim?
ayşegül e niye yaklaşmaya çalışıyordum?
pff..
dengesiz herifin tekiyim..
umarım gene bir şeyleri devirmem.
bu tarz akıl karışıklıkları yaşadığım dönemlerde, bir numaralı kaçış noktan olan spor, yine imdadıma yetişiyordu.. elim iyileştikten sonra kick taks antrenmanlarıma başlamıştım,
elimde bandajlar, kum torbasına tekme tokat girişirken, havayı ve partnerimin elindeki korumalıkları yumruklarken kendimden geçiyor, hem stres atıyor hem de vücudumun dinamikliğini koruyordum..
basketbolu taparcasına severim, ama bu da en az onun kadar keyifli bir uğraş.. hiyaaaa çattt çuttt *
alper ve tayfasından kaçış yoktu.. gerçi ben de pek kaçmak istediğimi söyleyemem ya, çocuk ekmeğin üzerine yayılan küf popülasyonu gibi, her geçen gün daha fazla yayılıyordu etrafa, ve her yayılışıyla beraber, beni de daha çok istiyordu yanında.. artık haftanın 2-3 akşamı gerek ikimiz gerekse her seferinde yeni insan kalabalıklarıyla, farklı farklı mekanlarda eğlenmeye gider olmuştuk, bu eğlencelerin bir kısmında tolga da bana iştirak ediyor ve ebru, bu yan dal misali gelişen sosyal ağım hakkında hala tam olarak bir şeyler bilmiyordu..
ceyda ile samimiyetimiz, son gittiğimiz barda 10-15 dakika kadar dizlerime oturmasına kadar varmış, sanki tamamen benzine bulanmış bir ortamda, sadece çakmağın yakılması kalmıştı,
o çakmağı ise benim yakmam gerekiyordu, gürültülü müziğe rağmen bana sesini duyurmaya çalışırken, dudaklarına kulağım yerine kazayla (!) dudaklarımı zütürmem, hoplaya zıplaya dans ederken omzuna değil de beline, kalçasına sarılıvermem ya da onun sürekli kovaladığı, göz göze gelme anlarımızı bir kaç saniyeliğine daha uzatmam, bu çakmağı yakmanın pek çok yolundan sadece bir kaçıydı..
önceleri haytalık ettiğimi düşünüp, biraz da ego tatmini meselesiyle bu yakınlaşmadan keyif almıyor değildim, ama iş gittikçe ciddileşmeye ve kontrolümden çıkmaya başlamıştı,
şunu net olarak söyleyeyim, ebruya karşı olan ve benim hala şüpheli kategorisine sokabildiğim hislerimin, 100 de 1 ini bile beslemiyordum ceydaya karşı.. öyleyse bu samimiyet niye?
geçen yılın sonlarına doğru, tuğçe ve seda adlı iki kızla tanıştığımdan bahsetmiştim, hatırlıyorsanız. bizim sınıfın iyi kızlarından, muhabbeti kasmayan, bildiğiniz normal insan evlatları işte..
bir gün ebruyla beraber amfi de bunların arkasına oturduk, güzel muhabbet oldu, sohbet iyi olunca ebru bunlara çıkışta bir yerlere gitmeyi teklif etti, hayret, biz yalnız takılacaktık aslında, o söylemese, ben sonradan bana surat yapabileceğini hesaplayacağımdan dolayı asla böyle bir şey teklif etmezdim yani,
kızlar da arkadaş canlısı tipler zaten, bizim ki gelin ya, oturur ederiz deyince kabul ettiler.
ebrunun bildiği mekanlardan birine gittik, sıradan bir kafe, içkisiz, tuğçe zaten öyle bar-pub vb. mekanlarda takılmaz muhtemelen, başına açık mavi-kahverengi desenli tiki türbanını takmış, kafası alien ler gibi arkaya doğru uzamış bir şekilde yanımızdaydı. inanın o kadar hoş sohbet ve iyi bir kız olmasa asla aynı masaya oturmayacağım bir insan..
insaları dış görünüşle ve bu tarz şeylerle yargılamayı pek sevmediğimi söylemiştim, zira benim anneannem de köylü kadındır, namazında orucunda, başörtülü, klagib ninelerdendir. ama açıkçası bu diğer mesele bana pek samimi gelmiyor..sen bir ton makyaj yapacaksın, sevgilin filan bile olacak..ee? onu takmakla bütün mesele çözülüyor mu yani?
neyse.. dine vb. pek girmek istemiyorum, uçarız muçarız, gerek yok..ama dediğim gibi, ben samimi bulmuyorum bu tarz hareketleri.. namaz yok, niyaz yok, sevgili var, makyaj var..ee ama baktın mı, kapalı, haa o zaman cennetlik aq tamam.
biz böyle 4 kişi güle konuşa oturuyoruz, gayet kozmopolit bir masa, dışardan bakan bir göz asla orada bir çiftin olduğunu farketmez çünkü diğer kızların yanında ebruyla insan gibi davranıyoruz ayıp olmasın diye (yalnızken insanlıktan çıktığımız oluyor evet * )
biz sanki böyle 4 arkadaş gibi otururken, benim az önceki düşüncelerime paralel, bir çift göz, masada çift olmadığını süzmüş olmalı ki, adımı söyleyen tanıdık bir sesle irkiliverdim,
"aa tsigalko? naber * ?"
kafamı çevirdiğimde, yanındaki bir kızla daha, mekana henüz gelmiş olan,ve muhtemelen masa arayışı sırasında da beni fark eden ayşegülle göz göze geldim..
arkadaşlar bu gecelik bu son partımız olsun, ben farkında olmadan saat 2 küsür olmuş bile, yarın iş var malum,
yarın gece görüşmek üzere, artık böyle kısa partlar şeklinde atıcam, daha güzel oluyor sanırım * iyi geceler
:) bölümümü bir kaç kişi biliyor ancak okul konusunda net bir şey söylemek istemiyorum, nasıl hayal ediyorsanız öyle olsun,
tekrar iyi geceler, ilginize teşekkürler. yarın da mutlaka yazmaya çalışacağım *
iyi geceler panpalar, 10 dakikaya başlarız *
güzel düşünceleriniz için de ayrıca teşekkürler
..kafamı çevirip ayşegülü tepemde bana gülümserken görünce küçük çaplı bir şok geçirdim,
dünya küçük.. şehir daha da küçük..
"aa naber ya?" dedim bende gülümsemeye çalışarak,
kız öpmek için bana doğru hamle yapınca ben de hafifçe doğrulup karşılık vermek zorunda kaldım.
sonra bu kızlara dönerek onlara da selam verdi gülümseyerek, bizim kızlar da karşılık verdiler filan..
"ee, takılıyorsun?" dedim yine gülümsemeye çalışarak ama zütüm üç buçuk atıyor, aslında öyle olması için bir sebep yok ama, işte suçluluk duygusu..
"aynen ya, arkadaşımla geldik * "
yanındaki kıza da selam verdim filan.. şimdi benim normalde bizim kızlarla onu tanıştırmam filan gerekir, ama ben "ebru, kız arkadaşım" şeklinde tanıttığım an ortalık karışır biliyorum, fiziksel olarak olmasa bile duygusal olarak.. ayşegül aşırı bozulur bir kere onu biliyorum..
öküzlük etmeyi seçerek, zaten ayak üstü olan muhabbeti kısa kestim,
"tamam, görüşürüz gene * " deyip "hadi artık git sen masa bul" demeye getirdim..o da pek üstelemedi, masaya genel bir selam daha verip gitti.
püfff.. ulan teğet geçtim resmen..
daha onlar gider gitmez, tuğçe bilmiş bilmiş laf attı "e be şekerim insan tanıştırır yani arkadaşlarını şöyle * " deyip yarı şaka yarı ciddi kıkırdadı,
ebru, "onun arada öyle baltalığı tutar ablası (tuğçe bizden yaşça büyük, 84 lüydü sanırım) * ben alıştım artık :p" deyip gırgıra vurdu işi, oradan seda lafa karışıp, "yok yok utandı bu utandı öyle yanında kızlar varken başka kızlara yakalanınca :p" dedi..
iyi iyi, işi gırgıra vurdular.. güzel..ben de saf saf sırıtıp utanmış taklidi yapmakla yetindim..
başlık yok! burası bom boş!