hayat dediğimiz şeyin akışkan bir madde olduğuna inanıyorum..
evet pek stabil, sağlam pabuç sayılmaz..ama onu da fazla suçlayamayız... sonuçta biz neyin içine koyarsak onun şeklini alıyor sadece..
cuma gecesi, ebruyla mesajlaştığım sırada, bana hayatımın ne kadar akışkan olduğunu ve benim ne kadar da unutkan olduğumu bir kez daha kanıtlayan bir başka mesaj daha aldım,
"tsigalkocum, nerden alırsın beni tam olarak?"
ayşen...
pazar günü buluşacağız, öyle anlaşmıştık, takıldığımız günün gecesi. bunun ilçede, elbette merkezdeki kadar çok seçecek olmadığından ötürü, o merkeze gelecek, orada takılacağız.
ama durumlar biraz değişmişti...
bir süre ebrunun son attığı mesaja ve ayşenin mesajına bakıp durdum... bir şey düşünemiyordum.
tamamen içgüdüsel olarak hareket ederek, ebruya,
"canım, arkadaşlar çağırıyor 10 dakka filan cevap veremeyebilirim tamam? * " yazdım.
ardından ayşen için kafamdan tasarladığım mesajı yazmaya koyulmuştum ki, ebrunun cevabı olması muhtemel bir mesajla titredi telefon, herhalde "tamam" diyor olmalıydı, ayşen in mesajına devam ettim,
"ayşencim, ya biz merkez de buluşuruz diye konuşmuştuk ama, ben düşündüm de, seni buraya kadar neden yoralım? * oralarda da takılabileceğimiz yerler yok mu? ben gelebilirim istersen?"
yazdım,
cevabı geldi,
"aşkolsun ne yorulması ya * ). fark etmez benim için, burada da var mekanlar, ama sen merkez daha iyi deyince ona da uydum yani"
"tamam madem, ben geleyim olur mu? sen gezdirmiş olursun beni ;)"
"peki o zaman * . xxxx durağında inicem dersin, zaten orada da epey inen oluyor, ben seni ordan alırım ;)"
"tamam cnm, 5 gibi oradayım o zaman?"
"tamamdır * "
"iyi geceler * "
"tatlı rüyalarr,yarın görüşürüz * "
ayşenle, yarın saat 5 te, onun bildiği yerlerde, ve benim bilemediğim bir şekilde, bir randevumuz vardı artık.
ebruyla mesajlaşmaya devam ettim,birbirimize huzur ve sevgi dolu bir şekilde iyi geceler dileyinceye değin...
takip eden panpalarıma iyi geceler, görüşmek üzere *
iyi geceler arkadaşlar,
bu akşam biraz erken başlıyorum, gece iş var malum.
http://fizy.com/tr#s/1ah040
pazar günümü yurtta, arkadaşlarımla geçirecektim (ebruya yazdığım bu). ama işin aslı öyle olmadı tabi,
buluşmam akşam, ve ben fazla kasıyor sayılmam..yani öyle saatler öncesinden kalkma, hazırlanma, saç düzeltme filan yok (ki o saçı nereye düzeltiyon zaten aq, iyice çarşambaya döndü uzadıkça)..
öğleden sonra uyandım, bir şeyler atıştırıp bir posta attırdım, sıcak bir duş aldım..temiz iç çamaşırları, güzel bir gömlek, onun içine gidecek uyumlu bir tişört, altıma klagib kotlarımdan biri..sırtıma zengin işi bir ceket *, altıma taba rengi, spor-klagib arası bir görünüm arasındaki ayakkabılarımı çektim. hafif kirli sakalımın da etkisiyle, küçük-casual bir beyefendiye dönüşmemem için hiç bir sebep yoktu, ama kabaran uzunca saçlarım öğrenci olduğumu fazlasıyla kanıtlar nitelikteydi,
tipik yavşak üniversiteli,
kusura bakmayın bunu ben değil, esnaf filan söylüyor böyle, sağolsunlar mezun olup "adam" olduktan sonra onların da öğrenciye ne gözle baktığını öğrendik(dedikoduya ortak olan sekonder müşteri rolünde)..alışverişte yüzüne gül, arkasından salla..ne muallakliği kalsın ne yavşaklığı ne binliği...
neyse..
evet dediğim gibi, öncesiyle kıyaslanınca pek kastığım söylenemez, ama tabi hepten de salmak olmaz, güzel bir hatunla, şaşalı olması pek muhtemel mekanlarda uzun bir gece beni bekliyor, en azından yanında sırıtmayalım da "kim lan bu lavuk" demesinler..
saat beşi biraz geçe minibüs beni kavşakta bıraktı, inip kızı göremeyince mesaj attım,
2-3 dakika içinde geldi, yanında 2 fıstıkla daha.. o zaten 3-4 den beri oralardaymış, yakınlardaki bir kafede kız arkadaşlarıyla oturmuşlar, e yani e5 huurları gibi saatlerce yol kenarında bekleyecek değildi ya *
ayşen yine harika görünüyordu,
beyaz, dar bir pantolon üzerine, hafif dökümlü,lacivert bir bluz giymiş, bunu da şık, yine beyaz bir kısa ceketle tamamlamıştı. beyaz topuklu ayakkabılarına, yine beyaz tonların ağırlıkta olduğu, üzeri bolca yazılı, amblemli, küçük, tiki bir çanta eşlik ediyordu..
bir bahar akşdıbına göre iddialı bir seçim diyebilirim..yazı biraz erken getirmiş.
diğer kızlarla da tanıştım, onları sadece benimle tanıştırmak için getirmiş oraya zaten, kızlar daha sonra bizden ayrıldılar..onlar da ortalamanın üzeri güzellikteydiler, ya da o anki atmosfer, giyim kuşam, makyaj filan öyle gösterdi gözüme bilemiyorum.
e zaten güzel kızlar, genelde yine kendi klasmanına yakışan başka güzel hatunlarla takılırlar..böyle gruplar, hele hele bar-kafe-okul gibi ortamlarda tam "spice girls" lük bir hava yaratıp, etrafındaki, kız olsun erkek olsun hemen her insanın ilgisini üzerlerinde toplarlar.
biz, yan yana kalınca, zaten aramız sıcak ve ben de yeterince yavşak olduğumdan ötürü, baştan ortamı yumuşaklaştırmak adına bir kaç espri yaptım buna,
"yunan bayrağı gibi olmuşsun"
"kızlar kalsaydı fena olmazdı aslında"
gibi laflarla ince ince alaya aldım, gülüp şakadan trip atarak karşılık verdi,
"ee ayşen hanım? ne ısmarlıyorsunuz bana bu akşam?"
"yemek yedin mi sahi ya? yemediysen yiyebiliriz * "
"yedim de, sen bilirsin, rehberim sensin ;)"
"hımm, tamam o zaman, ilk önce gidip bir şeyler yiyelim, gece uzun, acıkırız ;)"
bu böyle gece uzun filan deyince, ben "hadi yauuw?" dercesine yavşak bir bakış attım,
"yani, senin işin yoksa tabi" diye gülerek ekledi.
lan benim işim sensin bu gece be *..karşılığında ben gülümseyerek,
"varsa bile erteledim ;)"
koluma girdi, normalde nitro basılmış ferrari gibi yürümeye alışkın olan ben, onun topuklularına ayak uydurmak zorunda kaldım, bu arada aramızda şöyle 3-4 santim filan fark bariz oluşmuş durumda..dıbına koyayım ne diye giyiyorsun ki o topukluyu? görende şakil oniyılla buluşucan sanar... aslında içten içe beni geren bu durumu da espri konusu yaptım,
"topuklu giymen iyi olmuş ya, öbür türlü çok kısa kalıyordun yanımda ;)"
utanmış numarası yapıp "ya canım onu ben de düşündüm de, çok güzel oldu böyle ne yapiyim, kıyamadım çıkarmaya * "
hee güzel oldu tabi, abla kardeş gibi geziyoruz işte..
gülüp geçiştirdik gene,
bu böyle kalabalık, sağı solu dükkanlı, kıpır kıpır bir sokağa soktu beni, etraf daha çok kafelerle dolu, yani yemek yenecek doğru düzgün bir yer yok gibi geldi, ama varmış. oturduk otantik görünümlü bir kafe-restoran arası çizgide dans etmekte olan bir mekana,
körili tavuk diye bir şey tavsiye etti bana, tavsiyesini dinledim, o da aynından söyledi,
lan bir tabak geldi, resmen bütün tavuğu kesip koymuşlar, yanında da dünyaa abur cubur, oha..kim yiyecek onu?
neyse,
epey doymuş halde ordan kalktık, "biraz yürüyelim?" dedi.."rehber hanım nasıl isterse * "
yarım saat filan yürüdük, o ara laflıyoruz, ben her cümle içinde bir geyik kovalama merakına düşmüş haldeyim, yani illa dakika başına 2 espri ortalamasını tutturmak zorundayım..evet bazen böyle salaklaştığım oluyor fazla rahat olduğum insanların yanında,
bu da benim kadar salak olduğu için bana ayak uydurdu, güle konuşa midemizdekileri erittik biraz, turumuzun ardından gene o kalabalık sokağa geldik,
ilçenin "öğrenci sokağı" ya da "barlar sokağı" tabirini yakıştırabileceğimiz bir yer, fena değilmiş bence, merkez gibi olamaz ama burası da gayet renkli,
hayat akıyor,
barın birine soktu beni, epey loş bir mekan.
http://fizy.com/tr#s/1ajewf
"bugün güzel bir grup çıkıyor burda" dedi.
fark etmez dercesine omuz oynattım, iç tarafa geçtik,
şimdi mekan şöyle,
bar kısmı ortada, onun ön tarafı boşluk, pist gibi, onun biraz daha önü sahne,
bu orta kısmın iki yanı boyunca da yol var, o yolun kenarlarında yükselti var, yani 2-3 basamaklık bir kat gibi düşünün, oralarda da masalar var sık aralıklarla,
girişten sol tarafa doğru olan kısmın basamaklarını çıktık, sahneyi yakın tam açıyla çaprazdan gören, barmenlerin olduğu kısımla da hizadayız, atmosfer neredeyse karanlık, sadece bar bölgesinin ışıkları ve onun haricinde sahneyi aydınlatan neon lambalar var, efes in neon lambası filan var duvarlarda, duvarlar o barlara özgü tuhaf yalıtımla kaplı,ahşap, yuvarlak küçük sayılabilecek masalar, etraflarında yine ahşap, arkalıklı yüksekçe sandalyeler.