+17
..cuma günü, haftanın son sınavından çıkmış, yurda varmıştım. nedeni bilinmez bir heyecan duygusu, git gide içimi sarmaya başlamıştı beyler. her ne kadar yağmalanmış, yorulmuş ve yıkılmış olsam da, belli daha yüz üstü yere kapaklanmamıştım. bu buluşma eğer hala beni heyecanlandırabiliyorduysa, içimde aşka, sevgiye karşı hala bir parça inanç kalmış demekti..
cuma günü nilay la da konuştuk biraz, dedim böyle böyle, kızı davet ettim, cumartesi akşamı baş başa (diye umuyorum lan artık!) şu hep beraber gittiğimiz bizim mekana zütüreceğim.
o da “iyi yapmışsın, bu işler fazla uzatmaya gelmez” demiş, beni yüreklendirmeye çalışmıştı. aslında o ara ayşen mevzusu için anahtar olabilecek bir şeylerden bahsetmişti..bu işler fazla uzatmaya gelmez..
yani acele etmek gerekir diyordu, daha tanışalı 1 hafta olmuş olan kızı dışarı çağırmakla iyi yapmışsın diyordu…vay aq..
beyler lisede işler hiç böyle yürümezdi? ben 2 yıl boyunca arkadaş muhabbeti yaptığım hatunla bile çıkmıştım.. orda böyle 1 haftada 3-5 günde olayı bitirmeye çalışanlara “yarak kafaya bak” ya da “amk görmemiş abazası” şeklinde hitaplarda bulunurduk biz.
eh demek ki buralarda racon böyleydi ve belki de ben, ayşen i de o yüzden kaybetmiştim. kim bilebilir?
aklımdan bunları geçirirken yine ayşen i (hala ayşen i) düşündüğümü fark edip içten içe kendime küfrü bastım. “oğlum senin amacın ne lan? yeni bir insanla yeni bir ilişki mi? yoksa eski bir yaranı bantlama derdi mi?”
bütün heyecanıma, içimdeki, sanki kalbim göğsümden yukarıya fırlayacakmış gibi hissetmemi sağlayan mutluluğa rağmen, yine ve yine, tekrar tekrar ve zamansızca aynı acılara saplanıyor, üzerime yapışan bu balçığı bir türlü tamamen silip atamıyordum.
neyse ki yurtta okan ve tolga nın muhabbetleri iyi geldi de yeniden ertesi güne konsantre olabildim..
cuma gecesi yine mesaj attım mine’ye, nasıldı hafta gibisinden, o ara çaktırmadan da yarın ki sözleşmemizi onaylattım filan.
yarın büyük gündü.. belki de artık benim de hakkımın olduğuna inandığım mutluluğa doğru attığım en somut adımın olduğu gündü..
cumartesi,
beyler inanamazsınız ama akşam 6 daki buluşma için öğlenin 11 inde kalkıp hazırlanmaya başladım,
duş, traş, saçlara jöle, aynaya bakış, en güzel kıyafet kombinesinin hangisi olabileceğini arama maratonu, parfüm, aynaya tekrar bakış..
bu şekilde sanırım 1-1.5 saat geçirdim. "çok kasıyorsun be oğlum, diyeceksiniz"..farkındayım. yaşım 18, kasarım ben..
daha sonra, kankalarla son moral motivasyon telkinlerinin ardından yurttan çıkıp çarşıya indim,
saat 2 ye doğru filandı sanırım, bizim mekana gittim,
adamlar artık aşina zaten yüzüme, "hoş geldin kardeşim" filan diyorlar. bizim muhabbetimizin iyi olduğu elemanı buldum hemen, tuttum çektim kenarıya, dedim "abi akşam için bana bir masa rezerve lazım"
kafenin en güzel masası olduğuna inandığım,
içeri tarafta, görüş alanının hem geniş, hem de duruma göre sanki o an orada başka kimse yokmuşcasına bir his uyandıran şekilde olduğu, iki sütun arası, bir tarafı cam, karşılıklı, 2 şer kişi genişlikli bütün koltuklara sahip, yan tarafında yapay sarmaşıklarla örülü bir pervaz, kızı oturtmayı planladığım koltuğun gördüğü duvarın üzerinde de karanlık, yağmurlu bir sokakta el ele yürüyen çift konulu bir natürmont bulunduran masayı seçtim.
tarif biraz garip oldu evet ama başka nasıl anlatabilirim bilmiyorum. neyse,
adam dedi, ne zaman gelirsin, "dedim abi valla 7-7.30 arası gelmiş oluruz en geç, tutabilir misin?"
tamam ya sorun olmaz, deyip göz kırptı.. tecrübeli pekekent işi anlamıştı sanırım, gerçi anlaşılmayacak gibi de değil, adama bir "abi sevgili adayımı getiriyorum bu gece, kral olmam lazım" demediğim kalmıştı.
kafeden çıktım.. işlem tamamdı, aklımda akşam açabileceğim konular, yapabileceğim espriler uçuşa uçuşa aşıklar yoluna girdim..bu soğuk sayılabilecek kış günü, cumartesi öğlen iki de böyle avare avere dolaşan, benden başka deli yoktur sanırım..
itiraf ediyorum ki bir ara aklıma böyle ufakçiçek miçek gibi şeyler ayarlamak geldi ama sonra aniden zınklayıp "lan mallaşma amk salağı" diye kendimi yine payladım.
ne çiceği böceği aq..kabul etmem gerekir ki o aralar cidden pgibolojim bozukmuş biraz. kıza ilk günden evlenme teklif edicez sanki, oldu olacak bir de alyans ayarlayaydım..
akşam muhtemelen yemek yenmezdi, kafe öncesi biraz yollarda geziş, kafede oturuş, çıkışta biraz geziş, yurda bırakış..ana plan bu şekildeydi.
restoranın birine girip bir şeyler yedim. o ara telefonum titredi, hayırdır inş. deyip açtım, mesaj,
ebrudan??
"fizikçinin nereye kadar işlediğini biliyor musun?"
ebenin dıbını biliyorum diye mesaj atacaktım ama vazgeçip telefonu cebime attım tekrar.. ulan sen bana 1 aydır selam bile vermiyorsun, üstüne benle resmen gözlerinle taşak geçiyorsun, sonra da bu mesaj..ya hakikaten bu kadınlar doğuştan ayarı bozuk olarak geliyorlar dünyaya.. başka açıklaması yok.
bu tatsızlık biraz sinirimi bozsa da önümdeki güzel geceye konsatre olmuştum ve hiç bir şey beni bundan alı koyamacaktı.
beyler bir de şu durumu biraz konuşmak istiyorum, hani şu, sapken hepten sap olma, ama bir manita yapınca da sanki tüm kadınların aniden sizi ayartmaya çalışacak gibi hareketler yapması olayı var ya..işte bu yüzde yüz test edilip kanıtlanmış bir gerçek.
eğer aklınız varsa ve sevgililerinizi gerçekten sevmiyorsanız, bu durumu kullanarak tarzan misali, daldan dala, sonsuza kadar sıçrayabilirsiniz..
çünkü kadınlar, güzel erkekleri değil, güzel kadınlarla beraber olan erkekleri isterler..
onu çalmanın, onu ele geçirmenin, o zaferin tadı bambaşkadır onlar için..e tabi siz de gibişinize bakarsınız, bir kaybınız olmaz yani..
ama diyorum ya, sapsanız, sapsınızdır.. forever alone
Tümünü Göster