+1
chapter geriye donus;
sene 2009 gold coast tayiz tony ile, kiraya verdigi evinin terasinda, devasa bir ev, hersey ultra luks, okyanus ayaklarimizin altinda, 27. katta fish and chips yiyoruz. bu ev benim diye gulumsuyor. mutfakta bulagib yikayan tony, benimle bir terasta ufka bakip konusuyor. kafam almiyor almak da istemiyor. o zamanlar es gececegim seyler soyluyor bana. butun bunlari nasil elde ettim ogrenmek istiyormusun diyor. ben he olur ama biraz karnimi doyurayim su manzaraya bakayim diyorum.
5 tane tarlam vardi diyor. ne tarlasi diyorum, cevap vermiyor ellerini belinde baglayip okyanusa bakip, ben nasil ferrariye bindim saniyorsun diyor. durum ciddi, elimi papates ve baliktan cekmem gerektigini anliyorum. karsimda ki mutfaktaki tony degil, gecmisten birseyler fiskiriyor tony nin icine. duymak istemiyorum ama, anlatma sirasi onda. suclunun sucunu itiraf etmesi modunda, zaten o da dinleyip dinlemedigimi umursamiyor. okyanusa bakip daliyor, eeee diyorum. bak diyor burasi benim, ama ben burda kalabilecek kadar huzurlu degilim, o ferrarilere binerkende kendimi huzurlu hissetmiyordum. hikaye ilginc bir hal almaya basliyor. hayirdir tony diyorum, bak diyor asagidaki yola, bakiyorum; f1 i izlemek icin millet yer kapisiyor ben burdan kus bakisi izliyorum diyor.
aklindan neler geciyor bilmiyorum ama konusmalarimizin bir itirafa denk geldini anlayacak konumdayim. sana demistim ya diyor. hani night club in kapisini actigim da zengindim, iste o yalan diyor. aslinda ben ondan once zengindim. nasil yani diyorum bana hikayesini anlatmaya basliyor.
kotu adamlarla nasil tanistigini anlatiyor. satmasi gerekenin kaynagina ulasmak icin neler yaptigini anlatiyor. aklima knight online da nasil da kaynaga ulasmak istedigim geliyor. senden cok daha gencken bir adamla tanistim dag basinda yasiyordu, bize ot ve magic mushroom getiriyordu diyor. cok gucluydum, ozamanlar burda olsan sana vatandasligi 10 dakika da cikaririrdim diyor. sonra bir cadi avi basladi, ben kactim 2 yil. arkadasimdan biri de 20 yil yedi. tony nin icin de bir huzun vardi, 20 yil yiyen ise arthur du. bu geziden once bunu bilmiyordum. simdi esyalarimi toplarken, baska seyler vardi kafamda
sarmagiblarla kapli eski bir evin kapisini zorlayarak aciyordum, orumcek aglari bulasiyordu bana, ama icerde ne olduguna dair merak, herseyi esgeciyordu. bu koca malikane cok ilgincti, ve ben bazen kapidan bazen pencereden deniyordum sansimi. tony okyanusa bakarken ben dudaklarimi duyumsadim, ruzgarla kurumus. icecek birseyler yok mu dedim. dedi sana sarap vereyim, ben araba kullanacagim icemem sen benim yerime icersin. bilmiyordum ki, sarap arthur reyise ait. ayni tadi duyumsayana kadar da bilmeyecektim. yasam garipti yani.
evin hizmetcisi bile vardi, 60 kusur yaslarinda aborjin bir kadin, gozleri icine cokmus, su yasami tamamlasamda gitsem der gibi bakiyordu. ama hic yabanci gelmiyordu, ben o bakislari gun ortasinin sicaginda, koyun sagan anadolu kadinlarinda gormustum cocukken. agizlarinda rengarenk tullerle koyunun kicina kafalarini yaslayarak, tak duserse elleri ile ayiklayarak, koyun sagan anadolu kadini. agizlarinda ki tuller sus olsun diye degildi. kumacik denen seyden kurtulmak icindi. koyun sagarken agzini sarmazsan eger, sinek agzina girer bogazina yumurtalarini birakir, o kurtcuklar orda buyur, ve sen en az 1 hafta cigerlerin cikarcasina oksurursun. gunduzun koleleri, aksam yatakta cariye olmak zorundadir. yatmadan once son bir sey kalmistir yapilacak, kocaya hizmet etmek. onu da sessizce yapip uyurlar. aborjin kadin iste oyle bakiyordu, yediklerim bogazima dizildi. gozlerimi kadindan kacirmaya calisiyordum. sadece kendimizi mutlu hissedelim diye neleri yikiyorduk. aciyi tatmamis insan, mutluluk icin gozunu kirpmadan acimasiz olur.
mutlu insanlarin ulkesindeydim, ama bu mutlulugun arkasinda neler gizli, bu mutlulugu daim kilmak icin kimlerin cani yaniyor, biliyordum. neden irak’a komsu olan ulkemdeki petrol burdan 3 kat daha pahaliydi, neden heryer yesil ve cimendi, neden kimsenin gelecek kaygisi yoktu. cunku birileri uzaklarda bedellerini oduyordu, bunlarin. ilk basta bunlar icin kafamda bir aciklama olusturmak zorluyordu beni. ama irak’tan 17 bin km uzakta olan bu ulkede petrol neden 1 aud idi? ulkemizden boru hatlari gecse de petrol kuyularimiz olsa da durum degismeyecekti. bu bir dunya politikasi idi. birilerinin refahi icin birilerine kiyilacakti. orda cabaladiginiz her dakikanin bir kismi burdakileri mutlu etmek icin. paraniz yoksa buralara ancak televizyondan bakarsiniz. tek bir kosul var o da para! paran yoksa, boyle bir dunya gercek mi? test bile edemezsin bunu.
tony nin de gecmisi temiz degildi. bu durdugumuz yerleri almak icin kimbilir kac can yakmisti. ne tarlasi diye sordum, dondu bana bakti, domates tarlasi degildi onlar dedi. simdi anladim mutfakta bulagib yikayan tony nin dokunulmazligini. hatta onun hatalarinin fircasini ben yerdim. ama kimse birsey demezdi ona. bana ilk kalp krizini anlatirdi hep, defalarca dinlemistim. nasil kolu uyusmus, terlesmis basi donmus. doktorun cok sanslisin dedigini bana defalarca anlatirdi. seviyordu gecirdigi ilk krizini, o beni durulttu diyordu. bunlari az kisi biliyor, bunlari sana anlatiyorsam bil ki seni kendimden hissettigimdendir diyordu. basina birsey gelirse, ilk arayacagin kisi benim diyordu. dostluk boyle birseymis, mekan ulke dil din irk tanimazmis. calistigimiz yerin patronunu bile patron yapan, mutfakta benle bulagib yikayan zengin biri vardi karsimda. ozamanlar sehirdeki gokdelenler de kac tane dairesinin oldugunu bilmiyordum. zaten anlamak da zordu, okyanusa karsi bu evin varsa bulagib niye yikiyorsun diye sorular soruyordum. heyecan denen herseyi tatmisti, harley motoru bile vardi. bana donup, su korktugun konumda olsam keske diyordu. lan bi gibtir git, malmisin sen diyecek gibi oluyordum ama, konusmasini kesmiyordum. yasamdan aldigim en buyuk zevkleri senin yasinda iken gelecek kaygisi icinde bogusurken almisim diyordu. herseyi satin aldim ama o dakikalara bir daha donemedim. adamin fantezisine bak, taka batmak istiyor yine. sahip olmak istediklerime sahip biri olmak istemedigim su anki konumuma ozlem besliyordu, anlasilacak birsey degildi. dur dedi sana yemek yapayim, o sefleri adam saniyorsun, birde benim yemegimi ye. aklima bir tas icinde ordek eti yedigimiz gun geldi. sefler yagli kisimlari kesip derin bir tas icine toplamisti. bu da o tas i kacirip gelmisti yanima. localardan birine oturup yemeye baslamistik ordek etini, ya tony bunu cope atacaklar ne diye yiyoruz diyordum. onlar anlamaz etin neresi guzeldir diyordu. biraz yedikten sonra icinde plastik eldiven bile bulmustuk. ulan bu ne tony dedigimde bosver copten yiyenlerden kotu durumda degiliz diyordu. stadyumun localarindan birindeydik, stadyum ayaklarimizin altinda. senesine 25 bin dolar odedikleri 12 kisilik bir locadayiz. menu plastik eldivenli ordek eti.
Tümünü Göster