-
51.
+1karga takunu yemeden uyanmisti mark, bende uyandim. etrafimdaki daglari ormanlari yeni yeni farkediyordum. bocekler hala susmamisti. kuslarda katilmisti onlara. beraber yuruyorduk, calilarin arasindan. bana bak buralari nasil adam ettim diyordu. kafam guzel degildi, dislerimi gicirdatarak dinliyordum onu. oysa alkolluyken anlatsaydi olmazmiydi. sallana, sallana sindire, sindire dinlerdim. bana sabirdan bahsediyordu. aklima kayisi agaclarini sulamak zorunda kaldigim gunler geldi. bilenler bilir her kayisi agacinin buyuk bir goleti vardir. ve siz o goleti su ile doldurmak zorundasinizdir. dedem herseyi anlatti bana. ok dede yapacagim dedim. hortumdan gelen su cok az di. ve golet dolmak bilmiyordu. ergenligin verdigi heyecanla hortumun basina gittim. oha su az geliyordu hortumun onunu actim. 1 saat sonra zaferler kazanmis gibi koydeydim. dedem bana bakti. niye geldin dedi. hepsini suladim dede dedim. iyi dedi dogruldu yola dustuk. bahceye vardik. hepsini suladin mi dedi. evet hemde hepsini. he iyi dedi. biraz ilerledi bir kayisi agacinin dibinde durdu. kendinden emin bir sekil de bah hele buraya dedi. bastonunu soktu camurun icine, eseledi, madem suladin bu agacin alti niye kuru dedi. bir baska agaca gectik ayni sonuc. camuru kaldirinca altindan kuru toprak cikiyor. iyi bir sey yaptigimi saniyordum ama yeterince sabirli degildim. beklemelisin toprak suyu eminceye kadar. yoksa suladigin sey gozlerin olur dedi. 1 agac icin 1 saat beklemem lazimdi. ciftcilik dedikleri sey buydu. hortumla 1 saat golgesinde durmazsam kayisi meyve vermiyordu. yas 13 idi. ama ders alinmisti. usul usul sulayacaksin. yoksa suladigini zannedersin.Tümünü Göster
kendini yasayamayan baskasina goz kulak kesilir. bu yuzden her ayrinti, belki benim kontrolum disinda isleniyordu beynime. baskalarinin yasamlarini onlardan iyi biliyorum diye kendime bir pay cikariyordum. oysa ne zavalli bir avuntu, kendi olamayanin, baskalarinin yasadiklari ustune analizler yapmaya calismasi. mark in tarlalar da yetisen meyve ve sebzeleri vardi. benim neyim vardi? ne uretmistim. bakip ta iste bu da bana ait diyebilecegim neyim vardi. ev araba almaktan degil, ne urettim den bahsediyorum. o koca tarla icinde kuculdukce kuculdum. dunyaya biraktigim bir domates bile yoktu. onumde yuruyen yasli amcayi hayranlikla izledim. sabrin cennetindeydik, elimi bir domatese attim, cekinme kopar dedi. isirdim, mutlu oldu. cenemden domatesin suyu akarken, isirdigim seyin, mark in var olusunu oldugunu hissediyordum. kendini bedenine hapsetmemis, bir ot gibi yasamamis uretmisti. domates de olsa mark in yarattigi mark disinda var olan seyler vardi.
minubus teydim yine, tavugun borcunu odememistik, ama belki yalnizliklarini paylasmistik az da olsa. yiyecek bir seyler de vermislerdi bize. onumuzde bir kasaba vardi. dagdan sehire indikce insanin hayvanlasacagini test etme firsati bulmustum. dagda olan paylasirken, sehirde olan karsilik istiyordu. surgulu kapi birden acilinca, bizim elemanlardan biri uyan ulan geldik dedi. uyku mahmurlugu ile kalkip etrafi kolacan ettim. esnaf ayni bir tr kasabasinda ki gibi, kapida sandalyelerde oturuyordu. ve hepsinin gozunde biz burda yabancilari sevmeyiz bakislari vardi. yabancilarin sevilmedigi yerde, ev sahipleri ile iletisimi kuran tek bir sey vardi o da para. biz alisverise baslayinca hepsi sever oldu bizi. ben alkol zulama baktim. ne olur olmaz diye biraz daha almaya karar verdim. elemanlardan biride bar da bulunan kumar makinasinda para kazanmaya calisiyordu. bar buram buram esrar kokuyordu. zaman durmustu sanki kasaba da, insanlar bize bakip bir sey soyleyecek olsalar bile soylemiyorlardi. kollarini kaldiracak halleri yoktu sanki. insaat izleyen turk gibi bize bakiyorlardi. usuldu hersey, cok usul.
kizlar el isi hediyelik esyalar aldilar, ben alkolumu aldim. biraz yiyecek ve benzin aldik. bir sureligine dondurdugumuz yasama geri donuyorduk.
başlık yok! burası bom boş!