+1
chapter; derinlik
derinlik; fakir(yoksun) yasayanlarin, avuntusudur, ben farkliyi soluyorum demek aslinda salak bir avuntudur. sonucta bir yasam var ve kimisi cok zevk alacak bundan kimisi kenardan izleyecek. yasadigim taktanliklara ev sahipligi yapacak tek sey felsefe idi. oysa olmeden once degerli olan bir sey degil felsefe. birazdan avustralyanin dogasina dalacagiz.
mutfaktan iki brezilyali elamanla tanismistim. gayet samimiydik. minubus kiralayip dogaya acilacagiz dediler. gelirsen seni de alalim. tamam dedim. 1 haftaligina gidiyorduk. bu yolculukta aslinda neleri es gecmistim, bir resim sergisi gibi izleyecektim. nelerin uzaginda kalmistim bir slayt show izleyecektim. 3 kiz 3 erkek yollardaydik. ben arkada yatak uzerinde sarabimla izliyordum. ormanlar kasabalar, insanlar, minibus ilerledikce resim degisiyordu. bazen yagmurlu, bazen dumanli bir yokusta yolcuyduk. bazen kangurular, onumuzu kesiyordu. telefonlar cekmiyordu artik. ormanlik bir dagin tepesinden, asagida kalan bulutlari o yesili izlemek, ne buyuk coskuydu.
onlar macera gozuyle bakarken, ben kendimi buluyordum, her agacta, her yesilde. kimi zaman inip araci ittirmek zorunda kaliyorduk. ucsuz bucaksiz ciftlikler gerimizde kaliyordu, dogada otlayan inekler, koyunlar ve atlar. kimi zaman tembel bir koala yolumuzu kesiyordu. saygiyla izliyorduk, yolu kat etmesini. panik denilen sey koala da yoktu. uzerinden gecsenizde hizini degistirmiyordu. icimden ulan bir koala kadar olamadim diyordum. tirmandikca, basinc degistigi icin kulaklarim baska bir diyarda idi. 5 duyudan her biri degisiyordu. bazen simsekler anlik resimler ciziyordu karsimizda. bazen, bir ciftlik onunde durup tanri misafiriyiz deyip, muthis yemekler yiyorduk bedavaya. insandan uzak kalmis avustralyililar paylasmaktan cekinmiyordu. 13 yasimda koyde ilk askima hava atayim diye bindigim at a yillar sonra au da yeniden binecektim. koku ayni koku, mekan farkli ama hisler ayni. dejavu dedikleri sey, at uzerindeyken aklimdan gecendi.
kovboy sapkasi ile avustralyali amca gosteriyordu bize, gozunuzun gordugu heryer bana ait diye. sehir de bir apartman dairesi almaktan cok daha cazipti benim icin bu. gozumun gordugu yerler daglarla sinirli idi. su an goremiyorsunuz, asagida bir nehir var, yagmur yagmazsa yarin orda yuzersiniz diyordu. zaten kimse itiraz etmedi. sabah uyandigimizda, atlarla arazideydik, kovboy sapkali amcanin ardindan tin tin gidiyorduk. birseyler anlatiyordu ama kimse tam olarak anlamiyordu, zaten onun derdi dinleyecek birilerinin olmasi idi. ardindan ilerlerken, at arabasi ile tarladan koye ot cektigimiz aklima geldi. her yer sari idi. gozunun alabildigi yer ekindi. eger sansli isen ufukta bir agac gorurdun, sivasti orasi, kumsaatinde arpa buyutenlerin mekani. ama simdi etrafim yemyesildi. liseliler bilmez duvenle otlarin uzerinden gectigimizi bilirim. nereden nereye, hayat neler getiriyor bilinmezdi.
nehrin kenarina gelmistik. atlarini baglayan herkes, nehre kosuyordu, kovboy amca dikkatli olun diyordu. su da stresini atan herkes kiyiya cekildi. gunes altinda diken diken olmus bedenlerini isitiyordu. kovboy amca, nehrin kenarinda bulunun kucuk klubeden oltalari cikardi. kenarda ki balcik da solucan ariyorduk. gayet zevkli idi. herkes birbirine camur firlatiyordu. yeterli solucani bulduktan sonra, oltalari salladik nehre, sallamayla beraber yem baliklarin saldirisina ugruyordu. kizlar bile balik tutuyordu. ilk mangalimizi orda yaptik. malzememiz balik, tuz, sogan ve limondu. boyle bir tad yoktu.
ben kovboy amcaya caktirmadan sormaya calisiyordum, ya bak buraya gidecegiz onumuzde yerlesim merkezi var mi alkol alabilirmiyiz diye. bana dondu tasalanma genc, bu asamadan sonra kimse alkolsuz yapamaz, istemedigin kadarini bulursun dedi. nasil yani der gibi baktim yuzune. sizi babamin hayrina eglendirmiyorum, 2 aydir kendimizden baskasini gormuyoruz burda dedi. yalnizlik comertligin kapilarini actiriyordu insana.
arthur amcayi, istemeyerek de olsa arkada biraktik. bizden sonra kim ugradi oraya allah bilir. aslinda ozendigim ama beceremedigim bir yasam seklini arkamda birakiyordum. agaclardan gokyuzunu goremedigimiz bir yolda ilerliyorduk. yaptigimiz en buyuk aptallik arthur dan benzin almamak olmustu. arabayi suren kiz, benzin bitiyor gencler diyordu. gibimde diil di kafa bir dunyaydi zaten. sonunda durmak zorunda kaldik. benzin bitmisti. iki gonullu eleman 15 km yuruyecekti, elbetteki gonullu degildim. gonulluler yola cikti. ben yanima sarabimi aldim biraz ormanin derinliklerine indim. sirt ustu uzandim. dallar sallandikca gokyuzunu gorebiliyordum. sirt ustu uzandim, ellerimi topraga gecirdim. en ince ayrintiyi duyumsuyordum. nerelerden gelmistim, simdi bir ormanda sirt ustu yatarken topragi duyumsamaya calisiyordum. hersey neden bu kadar zordu. yesillerle dolu bir ormanda, yasamin beni surukledigi yer burasi mi diye dusunuyordum. tirnaklarim toprakla dolmustu. aklima dedem geldi, onunda tirnaklari toprakla dolardi hep, cunku ciftci idi. oldugunde de ciftci idi. boyle uzaklara savrulmusken neden dedem aklima geliyordu, anlam veremiyordum. sarimtirak bir anadoluda 90 yilini gecirmis dedem, anadolunun kurakliginda omrumunu bitirmisti. niye bunu hissediyordum, benim tirnagima dolan topragin emekle ne alakasi vardi. sonra uzum suyundan kacak raki nasil yapilir diye bana anlatisini hatirladim. dede bu yudumda sana olsun diyerek bir firt daha aldim saraptan.
kizlar kaygilanmisti, bagiriyorlardi. tezekk nerdesin diye. biri yanima geldi iyimisin dedi. bende hic olmayacagim kadar dedim. elemanlar gelirse ben burdayim dedim. ok dedi gitti. tirnaklarim toprakta, agaclarin izin verdigi kadariyla gokyuzune bakiyordum. aklima nazim hikmetin bir siiri geldi.
bugün pazar.
bugün beni ilk defa güneşe çıkardılar.
ve ben ömrümde ilk defa gökyüzünün bu kadar benden uzak
bu kadar mavi
bu kadar geniş olduğuna şaşarak
kımıldanmadan durdum.
sonra saygıyla toprağa oturdum
dayadım sırtımı duvara.
bu anda ne düşmek dalgalara,
ne baş aşağı, ne baş yukarı.
bu anda ne kavga, ne hürriyet, ne karım.
sade toprak, güneş ve ben.
bu anda yeter bana bu kadarı
bahtiyarım.
bir daha tutamlama sansimin olmadigi o topraklari tirnaklarimin icine alarak, arabaya geri dondum, cok gecmeden bizim elemanlar bir baska yardimsever ciftcinin arabasiyla geldiler. doldurduk benzini,ve agaclarin golgeleri arasinda, surekli degisen manzara esliginde ilerlemeye basladik. kizlar sarki soyluyorlardi sevincten. benim icimde bir baska sevinc vardi. bir daha asla bulunamayacagim bir noktada, bir daha asla hissedemeyeceklerimi hissetmistim. araba sallandik ca sarabimi dokulmesin diye kolluyordum.
bir ara mola verdik. ben ciftcinin arabaya gectim. konusmaya basladik. hayvanlari nasil koruyorsunuz dedim, neyden nasil koruyoruz dedi. dedim kurt ayi vs. au da ole hayvanlar yok dedi, timsahlar ve kopekbaliklari var ama onlarda burda yasamaz dedi. hay amina koim lukse bak. ben anlatmaya basladim bizde bir kangal kopegi var soyledir boyledir. isterim oyle bir kopek ama kopege pasaport ve vize almak lazim. kopege pasaport alican sonra vize alicaksin dedi. aklimdan ulan ben bana pasaport almak icin kopekten beter oldum dedim. bana aldigim vize gecici ama, kopege alacagim vize kalici olacak. yani adam acikcasi bizim icin bir kopek bile degilsin diyordu. yani neresinden tutarsan tut elimde kaliyordu. au da ucan kuslar kadar, yasama hakkim yoktu burda.
etrafi esrar kokusu sarmisti, buram buram esrar kokuyordu heryer. tereddut icinde sordum, bu koku ne diye. guldu eleman, bana got ayagi yapma der gibisinden. bu dag basinda niye yasiyoruz inek yetistirmek icin mi dedi. elemana soyle bir baktim bastan asagi suzdum, 60 kusur yaslarindaydi. para mi derdin dedim. cevap vermedi, sigarasini cikardi bir tane de bana uzatti. bilmiyorum diyerek soze devam etti. cok param olsa buralari birakirmiyim onu da bilmiyorum dedi. esrar uretiyosun neden cok paran yok dedim. isler dusundugun gibi degil dedi. anlamadim. uyusturucu satmanin en buyuk kazanc kapisi oldugunu biliyordum o gune kadar. bana dondu, uretenler kazanmaz dedi. derdin ne ozaman neden uretiyorsun dedim. hiddetlenerek, soylesene bu dag basinda baska ney bizi heyecanlandirir dedi. yola bakarak dusundum, yanibasimda 60 kusur yaslarinda, urettigi esrarin yasa disi olmasindan, heyecan duyan, cok yasasa 20 yil daha yasayacagini bilen, sus lan sorgulama diyen biri vardi.
benim derdim alkoldu, dedim alkol var mi sende. cigara icersin bosver dedi. yok dedim ben cigara icemem bana alkol lazim. sorunun ne lan senin dedi. alkol dedim sorunum. cigara ic dedi. yok dedim ben icmiyorum cigara, guldu. bende icmiyorum dedi. bir ortak nokta yakalamistik. kaygilanma istemeyecegin kadar alkolum var dedi. sonra benim saraptan istedi, icmesiyle camdan puskurtmesi bir oldu. bunu mu iciyosun lan dedi. elde bu var dedim. siritti bana. eliyle yuzunu ovusturdu, alkolleri bile sahte lan dedi.
Tümünü Göster