/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
  1. 26.
    +1
    evrensel ahlak

    karsimiza cikan en buyuk sey ahlaktir. ve kagida yazilmasi gerekmiyor. insan olan her bireyin icinde tasimasi gereken ahlaktir. beyni olanlarin, yani dogru ile yanlisi ayirt edebileceklerin, yazili hic bir kanuna gereksinim duymadan insani var edecekleri platformdur. gerekli olan tek sey evrensel olculerde dogruyu ve yanlisi ayird edebilecek bir beyindir. kagitlar uzerine birseyler yazmaya gerek yok. cunku yargic insanliginiz olacak, ve beyniniz de var olan sizi yargilayacak olandir. devletlerin yazdigi kurallardan dinlerin yazdigi kurallar gibi bir cok kuralimiz var. ve hic birine uyamadik. evrensel ahlak cok daha agirdir. devletler ve dinler kacmaya calistigimiz noktalardi. yanlis yaptiginin kotu hissedisini bunlarla sondurmeye calisan insan, dunyayi ve kendini yakmakta. evet zamaniniz geldi, daha fazla kacamazsiniz bundan. hic bir yazili kurala ve cezaya ihtiyaciniz yok. insan oldugunuzda size en buyuk cezayi icinizdeki o huzursuzluk verecek.

    gencler bu gun baslamadan once bir kac sey diyecegim size. yazmak o kadar kolay bir sey degil. gotu kalkti muallaknin diyenler de var. ama inanin kolay degil. size aha bunu bunu yasadim diye yazmaktansa, bazilarini yasarken bile fark etmedigim ayrintilari cikarmaya calisiyorum. zaten buraya yazmaktaki amacim aslinda es gectiklerinizin degerini size gostermeye calismak. size ici bos 10 sayfa yazi yazmaktansa, 3 satir ama anlamli birseyler yazmayi tercih ederim. dedigim gibi hikaye uzun, kisa bir surede bitmeyecek de. su nu da eklemek isterim ki, tuketmenin mutluluk olarak asilandigi bu yasamda, beni de okuyup bitirmek size mutluluk getirmeyecek. cunku bilinc altinizda besledikleri sey, aslinda sizi iyi tuketen bir musteri yapmak. bu hikaye mutlu sonla bitmeyecek. dedigim gibi sonu olum olan bir hayatta mutlu son diye bir sey yoktur. satin almanin sizi mutlu ettigi bir yasam, aslinda koca bir kandirmaca. felsefe yapma diyen liselilere diyecegim sey; benden cok daha zor durumda olan insanlar var bu hayatta, eger aglamaktan zevk aliyorsaniz, bu mazosist yaniniza demeniz gereken sey, baskalarinin acilarina aglarken, aslinda neden ikiyuzlu bir tavir icindeyim. cunku bir baskasina aglayabilmek, ikiyuzlu bir avuntudur. ulan aslinda ne iyi konumdayim demektir. ve bu uzuntuden ziyade sevinc gozyaslaridir.

    gunde 2 iste calistigim ve okula gittigim sure icerisinde, zaman benim icin en degerli seydi. okulda ogle arasi oldugunda, evden getirdigim yemegi 5 dakika da yiyip. geriye kalan sureyi (55 dk) uyuyarak geciriyordum. bu durumu siniftaki arkadaslarim da fark etmisti. kimse ben uyurken sinifa gelmiyordu beni uyandirmamak icin. dersleri dinlemeye calisirken, yanimdaki kizla birbirimize yazmaya basladik ( hic agzinizin suyu akmasin gibismedik) kiz isvicreden di dunyanin en zengin ulkelerinden birinden.

    yazmaya basladik derken ufak notlar yaziyorduk. konusamayacagimiz icin, yazmak zorunda idik. benim yasimda bir kizdi. bana neden hep yorgunsun neden hep kaygilisin diye soruyordu. icinde bulundugum durum ogretmenlerin de dikkatini cekmeye baslamisti. okuma parcalari veriliyordu, herkes sirasi geldikce okumaya basliyordu. bana sira gelince, ya tel calmis gibi yapip yada acil isim varmis gibi disari cikiyordum. cunku sosyal fobi de baslamisti. topluluk icinde konusamiyordum. aslinda xanax li iken, sinifin amina koyuyordum ama, xanaxi idareli kullanmak lazimdi. cunku henuz doktora gidip xanax alacak kadar ingilizcemin olmadigini dusunuyordum.

    ama stok eriyordu, bu da ayri bir yusuf sebebi idi. sisman bir ogretmen kari vardi tam bir huur, zamaninda kendisininde topluluk onunde konusamadigini sonra onu nasil yendigini anlatiyordu. tabi taslar bana idi. bir gun birden, simdi sira sende haydi oku dedi. hayir okumayacagim dedim. tum gozler bana cevrildi. en son istedigim seylerden biri ilgi odagi olmakti. ayaga kaltim. disari cikiyordum, sinifi boyle terk edemezsin dedi. kariya oyle bir baktim ki ( anani bile giberim der gibi) baska bir sey demedi. anladigim bir sey vardi. yasadiklarimi soylemezsem rahat edemeyecektim sinifta. sonucta musteriydim, neyi istiyorsam onu satin almam benim sorunumdu. gittim karinin muduru ile konustum. durumumu anlattim, beni gereksiz yere zorladigini bunun beni cok rahatsiz ettigini soyledim.

    ertesi gun kadini bizim siniftan almislardi. tr den en onemli farklarindan biriydi bu avustralyanin. yeni gelen hocanin ismi suzane di ( bizim suzan diil karistirmayin aman diim) ilk tenefuste hocanin yanina gittim durumumu anlattim. gonullu olmadigim surece ne bana bir sey sorun, ne de sinifta varmisim gibi davranmayin dedim. tesekkur etti, aciklamasaydin seni zor durumda birakabilirdim dedi. isvicleri kizla baya yakinlasmistik, gelmeyeceksin biliyorum ama deyip beni partilere davet ediyordu.

    bir resmi tatilde isvicreli kiz (kyra) beni yine bir partiye davet etti. o gun calismayacagim icin tamam dedim. partideyim, tr de manken olabilecek hatunlar karsimda giymisler kusanmislar her turlu cilginlik eglence olarak algilaniyor. yiyisenler ayak ustu gibisenler. alkolde olsa sindiremeyecegim bir ortam. birbirini gibmeye calisan 6 milyar insanin bulundugu bu dunyada, gibismeyi cilginlik sanan mal surusu var karsimda. aklimdan madem gibismek cilginlik nufusumuz neden 6 milyar geciyor. partiler gibismek icin bir nevi havaalani, esini alan ucmaya kalkisiyor. olay penisin vajinaya girmesi, insan gibisirken neden dunyanin en buyuk hazzini alir sonradan cozecektim bunu.

    o parti de dans edenleri izlerken notlar aliyordum. sabah okudugum da sunlar yaziyordu, notumda.

    tufandan yeni çıkmış bir köylü gibi toparladım çulsuz düşlerimi, sarındım yamalı pelerinime. ah aman sen bilmezsin bir köylü için hiçlik nerde nasıl başlar. kaşınan kirli bedenimle samanlığa girdim. her zerre yapıştıkça bedenime, aslında ne kadar az kirlenmiş olduğumu gördüm. bir el atsam bedenime, tırnaklarımın arası kir dolardı. bu devrilmeyen zamanların birikmiş kirleri.
    kayaları bol bir dağa doğru, her şeyi kavramış bir bilge gibi elim belimde, belirsiz adımlar atmaya başladım. dağ mağrur ben dağdan daha mağrur. beynimi tırmalayan bir köy sessizliği, kabullenmişliğe dair. yumuşak toprakta var olmaya çalışan dikenleri eze, eze ellerim belimde ilerledim dağa.
    80’lik bir ihtiyarın bilmişliği var yüzümde. ve arkamdan zorla yetiştiriyorlar azığımdaki ekgibleri. yemeye değil yıkanmaya gidiyoruz. o dağdaki tüm keskin kayalar bedenimizi yırtarak, kanımızı akıtarak temizleyecekler bizi.
    uzak düşler değil bunlar olması gerekenler…
    bir senin tırnakların izinlidir parçalamaya bu bedeni. issız bir çölde susuz olan bu bedeni senin akbaba gagaların parçalar ancak. hani nerde pençelerin neden dağıtmadı kemiklerimi.
    su yerine kum doldur ağzıma, kandır beni seraplarınla.
    ölecek olan bedenin su diye kumu avuçlaması gibi bir şeysin sen. bakamaz oldum güneşe. tüm damarlarımı jiletle ikiye ayır öldür beni….

    terk edeni hala unutamamistim. her birinizin yasadigi gibi ilk olani en sancilisi idi. beni terk edenin adi gunesti. kim bilir o nerelere savrulmustu. siradan birseyler yapabilsem bende bir aileye sahip olabilecektim. ama yine yasam merhametli degildi. uzak bir diyarda, bir partide aklimda terk edilmisligim vardi. insan bazi yaralarin cukurunu dolduramiyor. kabullenmenin yemek zorunda oldugumuz bir yemek olmasi da kabullenilemezdi ama. ama yasam seve seve olmazsa gibe gibe olur diyordu.

    oysa insanlar ne guzel egleniyordu. ben ise gibismenin bile analizi derdin de idim. lan git sende gibis iste suruye katil turunu devam ettir. herkesin zevk aldigindan zevk al. ama olmuyordu. alkollu xanax li degilken, aci ceken ben, alkol ve xanaxla gevseyince, uzaginda kaldiklarimin icine girmektense, nefret besliyordum. analizlerim salak bir intikamdi. siradan olani yasayamayan birinin, biraz rahata kavusunca siradani asagilamasi, ince bir oc almakti. sizlerin normalde, elinizde bulunanlara ben kendimi uyusturdugumda eristiklerim. icimde ki nefreti aciga cikarmakta idi. millet deli gibi eglenirken, ben kadin neden topuklu ayakkabi giyer onu sorguluyordum.
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster