-
1.
0. . .Tümünü Göster
Gözlerim hafifçe açılmaya başladı. Etrafı süzmeye başladım. Gözüme ilk çarpan Süleyman'ın hareketsiz duran vücudu oldu. Göğsünün sağ tarafından bıçaklanmıştı , kan kristal kadar beyaz olan gömleğini kan kırmızısına döndürmüştü. Gördüğüm manzara karşısında nefesim kesildi. Mekan bomboştu , müzik durmuştu ve masalar temizlenmişti. Hemen saatimi kontrol ettim ; 4:53'e geliyordu. Masamızın üzerindeki zarf dikkatimi çekti. Zarfın içinde bir not , 500$ nakit , ve bir uçak bileti buldum. Not şu şekildeydi ;
" Demek mekanıma racon kesmek için gelirsiniz. Demek beni aşağılamak için mekanıma gelirsiniz. Önümüzdeki cümleleri iyi oku Yavuz , yoksa karşında duran su samurundan farkın kalmaz. Uçağın saat 6:30'da Barselona'ya gidiyor. Uçağa bin dememe gerek yok herhalde , ne yapacağını biliyorsun. Nakiti kullanarak banka hesaplarındaki parayı ispanya bankalarına geçir. Tabi banka hesaplarında hiç para kaldıysa. Nakitle birkaç gün karnını doyurmayı da düşünebilirsin belki. Bu sana verdiğim son şans. Eğer birdaha Kıbrıs'da değil seni , yaverini bile görürsem karnını deşer köpeklerime veririm. Sakın intikam almaya çalışma Yavuz , daha yaşın çok genç 30 bile değilsin , tak yere ölmüş olursun.iyi yolculuklar , son olarak; ölme."
Notun altında imza vs. yoktu ama kimin yazdığını anlamak zor değildi. Hemen telefonumdan banka hesaplarıma baktım. Finansbank , ING bank sonuna kadar boşaltılmıştı. Havalimanı yolunu düşünürsem yaklaşık 45 dakikam vardı. Eğer check-in işlemlerini hesaba katarsam 25 dakikam ya vardı , ya yoktu. Arabamın anahtarı cebimde ve mekanın karşısında park edilmişti. Hemen otele gittim , kasalardaki tüm parayı boşalttım. Saymak için pek vaktim yoktu ama , 500$ ile bir hafta bile dayanamazdım. iki seçeneğim vardı , ya intikam için oynayacaktım ya da yaşamak için. Aklıma Süleyman'ın cansız duran bedenini getirdim. O benim en zor vakitlerimde yanımda olmuştu ve hiçbir zaman satmamıştı. Seçenek belliydi. Eğer o uçağa binmezsem Muhammet öğrenir miydi diye düşündüm. Ama beni Barselona'ya gönderdiğine göre orada bağlantıları vardı. San Sebastian ise Barselona'yı sadece durak olarak kullanacağım, sakin ve tatlı bir tatil şehriydi.
Muhammet bu hamlemi asla düşünmezdi , ve 1-0 öne geçtim. Bavullarımı hazırladım ( ki sadece para ve 2 tane takım elbise içeriyordu) ve resepsiyonu arayıp taksi çağırttım. Havalimanına gittim , işlemlerimi hallettim. Uçağa bindim ve adam akıllı düşünmek için 3,5 saatim vardı. Uçak kalkar kalmaz kulaklığımı taktım ve durum değerlendirmesi yaptım. Tahminen yanımda 6-7 milyon dolar nakit ve üniversitede San Sebastian ziyaretimde edindiğim bir arkadaş vardı. Sebastian'a indim ve hemen Marko'yu aradım. Türkçe olarak aramızda şöyle bir konuşma geçti;
- Alo , Marko? Ben Yavuz.
-Aaa, Yavuz? Dokuz eylül?
- Evet Marko evet , Sebastian'da mısın?
-Aynen , sahildeyim şuan.
-iyi , geliyorum.
-Nasıl yani?
-Durum oldukça karışık , gelince anlatırım. Şimdi söyle bana , oraya nasıl gelebilirim.
- Havalimanının arka kısmında otobüsler olmalı , orda çoğu kişi ingilizce bilir.
-Tamam Marko , görüşmek üzere. -
En son Marko'yu gördüğümde 21 yaşında , hayallerinin peşinde koşmak üzere olan , gözleri dolara dönmüş genç bir girişimciydim. 5 kuruşum yoktu o zamanlar , hatta Marko'dan ufak bi miktar yardım bile almıştım. Etraftaki insanlara sorarak binmem gereken otobüsü buldum ve yeşil renkli üzerinde garip şeyler yazan otobüse bindim.
. . .
başlık yok! burası bom boş!