-
26.
+5Çanakkale’de savaşırken bir kolunu kaybeden Fransız Generali Gouraud’ya, yıllar sonra Ankara’da karşılaştıkları zaman, Generalin boş kolunu işaret ederek: “Türk topraklarında yatan şerefli kolunuz, memleketlerimiz arasında son derece kıymetli bir bağdır!” demiştir.Tümünü Göster
________________________________
“Atatürk’ün Nutku, bir devlet kurucusunun milletine hesap verme örneğidir ve tarihte eşine az rastlanır.” Prof. Afet inan
———————————————–
Fransız devlet adamı Franklin Bouillon 9 Haziran 1921’de Ankara’ya gelmiştir. Fransızlar, Milli Mücadele’nin gücünü, anldıbını öğrenmeye çalışmaktadır. O günlerde Yunan ordusu Afyon’u ele geçirmiştir. Dönemin Ankara’sı yokluklar bir yana, bir yabancı bakanı ağırlayabilecek olanaklardan tamamen yoksundur. Yusuf Kemal Bey, güç bela alafranga bir tuvalet yaptırır. Otomobil olmadığından, çift atlı bir fayton hazırlatılır konuk bakan için. Ancak tüm aramalara karşın, Fransız misafiri ağırlayacak yemek takımı bulunamamıştır Ankara’da. Yusuf Kemal Bey, son çare olarak Mustafa Kemal Paşa’dan şöyle bir istekte bulunur: Kuvayı Milliye için çalışan istanbul’daki gizli teşkilat Mim Mim Grubu acaba istanbul’dan 6 kişilik yemek takımı kaçırıp Ankara’ya yollayabilir mi? Çünkü Ankara’da 6 kişilik tabak ve buna uygun servis takımı yoktur. (MM – Milli Müdafaa olarak da geçer. Ayrıntılı bilgi için bkz: Selahattin Salışık, Kurtuluş Savaşı’nın Gizli Örgütü, Kaynak Yayınları, istanbul, 1999)
Mustafa Kemal bu isteği şöyle yanıtlar:
“Yusuf Kemal Bey… Bu Fransız, Ankara istasyonuna geldiğinde tören kıtasının perişan halini gördü. Askerin postalı bile yoktu. Başlarındaki kalpak, omuzlarındaki tüfek çeşit çeşitti. O, bu yetersizlikler içinde senin dayanma gücünü görmeye, ölçmeye geldi. Sen ona, üzerinde tuğray-ı garray-ı Osmani işlemeli altın yaldızlı sofra takımıyla ikramda bulunursan, o “Bab-ı Ali kafası bunlarda da devam ediyor, hayret! Aynı yolda vatan kurtarma, yeni bir devir açma iddiaları var, ancak sabun köpüğü” der. Ve istilayı tamamlama yolunda Paris’e göz kırpar. Sen adamı al, Meclis’e zütür, orada tek yumruk halindeki haysiyet şahlanışını görsün. Mektep karavanasından tek kap yemeği tahta tabak, tahta kaşıkla yesin. Ve bu görünürdeki yokluk içinde milletin sağlam istinadını anlamaya çalışsın. Zaten şimdi o, başlayan savaşın neticesini bekleyecek. Önce kendin inan, sonra da misafirini inandır…” Hariciye Vekili Yusuf Kemal Tengirşenk’in anılarından.
————————————————————
Mustafa Kemal muzaffer Başkomutan olarak izmir’e girdiği gün, önüne serilen Yunan bayrağını, “Bayrak bir milletin bağımsızlık alâmetidir; düşmanın da olsa saygı göstermek gerekir!” diyerek yerden kaldırtmıştır.
__________________________________
Atatürk, 15 Temmuz 1936’da Yalova’dan Bursa’ya geçerken iznik’e uğramıştı.’ Yanında Celal Bayar, Afet hanım ve daha bazı arkadaşları vardı. Afet hanım iznik’i gezmek için Atatürk’ten izin alır. Atatürk:
– “Hay, hay… Gidebilirsiniz fakat asıl iznik’i göremeyeceksiniz. Çünkü o toprağın altındadır” der.
Atatürk etrafındakilere sorar: – “iznik kaç kapılıdır?” Bir iznikli yanıt verir: – “Üç kapısı vardır efendim. Bulunduğumuz yerin doğusundaki kapı, kuzeyindeki Yenişehir kapısı, güneyindeki istanbul kapısı…” Atatürk’ün “Peki Batı kapısı nerede?” diye sorması üzerine iznikli öyle bir kapının olmadığını ve böyle bir kapıyı bilmediklerini söyler. Atatürk bir müddet susar.. Ve o konuyla ilgili başka bir söz etmez.. Konu kapanır… Aradan seneler geçer… Biriken suları iznik Gölü’ne akıtmak için kanal açmaya uğraşan işçiler, suların kendiliğinden boşluk bularak akmaya başladığını görürler… Kazıya devam edilir… Sonunda toprağın altından tam teşkilatlı kurşun bir kapıyı ortaya çıkartırlar… işte bu kapı Atatürk’ün aradığı ve bahsettiği kapıdır!
başlık yok! burası bom boş!