-5
.Çanakkale Savaşlarının henüz araştırılmayı bekleyen bir çok siyasal, sosyal ve askeri yönünün daha olduğu bir gerçek. Örneğin; bu savaşların bizde belki de hiç bilinmeyen bir diğer yönü, Çanakkalede bazı kadın Türk kadın savaşçılarının da, Mehmetçik ile birlikte çarpıştıklarıdır.
Konuyla ilgili ilk belgesel bilgilere Avustralya ve Yeni Zelanda arşivlerinde, Anzac askerlerinin Çanakkalede siperlerde yazdıkları günlük ve mektuplarda rastlanmaktadır. Örneğin, The Age adlı Avusturalya gazetesinde, 8 Eylül 1915 tarihinde şu başlıkta bir haber yer almaktadır.
Kadın bir keskin nişancı: ilk günkü çarpışmada vuruldu: J. C. Davies adlı bir asker annesine yazdığı mektupta şöyle demektedir: ... Vurulduğum 18 Mayıs günü, keskin nişancı bir Türk kızı vardı. Güzel, iri yapılı ve 19-21 yaşları arasında görünüyordu. Günün uzunca bir bölümünde sürekli olarak ateş etti. Gerçi bir çok adamımızı vurdu ama gün bitiminden önce Avusturalyalı bir asker tarafından vurulunca, gene de üzüldüm. Ölüsünü ele geçirdiğimizde yanında bir Türk erkeğinin cesedini de bulduk. Kadının vücudunda tam 52 kurşun vardı... Bu savaş korkunç
Arşivlerde aynı konuyu dile getiren birkaç mektup ya da günlük daha bulunmaktadır. Gerçi bu tür haberlerin Anzak askerlerinin, zor siper koşullarında, aylarca süren çarpışmaların yıpratıcı etkisinde geliştirdikleri hayal ürünü şeyler olduğu da düşünülebilir. Ancak, Keskin nişancı Türk kadınları ve Türk kadın savaşçılarını anlatan diğer asker mektupları da incelenip, birbirleriyle karşılaştırıldığında, anlatılanların doğru olma olasılığının çok yüksek olduğu söylenebilir. Kısacası, Çanakkale Savaşlarının daha birçok yönü, genç araştırmacılarımızın çalışmalarını ve aydınlatılmayı beklemektedir.
Son Düzenleyen asla_asla_deme; 19-03-2009 @ 12:05.
Bu Mesajı Yetkililere Rapor Et Bu mesaja hızlı cevap gönder
Eski 09-11-2005 #7 (mesaj-linki)
Blue Blood Bayan-F
Blue Blood - avatarı
Çanakkale, Çanakkale Savaşı, Çanakkale Destanı, Çanakkale Zaferi
ilk Türk Hemşiresi: SAFiYE HÜSEYiN (ELBi)
Ahmet YURTTAKAL
Dünyada modern anlamdaki hemşireliğin Kırım Savaşı (1854-56) sırasında, Florance Nightingale (1820-1910) ile başladığı kabul edilmektedir. Türkiye de; Üsküdar Selimiye Kışlası'nda dünyaca ünlü hemşire liderin verdiği hizmetlerle mesleğin doğuşuna tanıklık etmiştir.
F. Nightingale rahibelerden ve sivil hastanelerdeki kişilerden seçilen 38 kişilik bir hemşire kafilesi ve malzeme ile 1854 Ekimi'nde istanbul’a gelmiş ve disiplinli çalışmaları neticesinde savaştan dönen yaralılar arasındaki ölüm oranını yüzde 42’den yüzde 2’ye düşürmüştür. F. Nightingale’in yaralı ve hastalara bilgi ve şefkatle bakması onun efsaneleşmesine neden olmuştur.
Hemşirelik ve hastabakıcılığın ülkemizde nasıl başladığına kısaca değinecek olursak; hemşirelik, 1911 yılında Trablusgarp ve 1912 yılında Balkan Savaşları'nda yaralanan askerlerin büyük kayıplar vermesiyle ve bu askerlerin bakımı için duyulan gereksinimle başlamıştır.
Kızılhaç'ın Washington Kongresi'ne katılan Dr. Besim Ömer Paşa ve Dr. Nihat Reşat Belger, hemşireliğin bir meslek olduğunu ve branşlara ayrıldığını gözlemişler; yurda dönüşlerinde, Besim Ömer Paşa Hilal-i Ahmer Cemiyeti’ni (Kızılay) uyararak, ülkenin hemşirelik mesleğine olan gereksinimini dile getirmiş ve bir hemşire okulunun açılmasının zorunlu olduğunu belirtmiştir.
Hilal-i Ahmer Cemiyeti, bu öneri üzerine ilk defa istanbul’da Kadırga semtindeki hastanede 6 ay süreli gönüllü hasta bakıcı kursu açmış ve ilk dersi de Prof. Dr. Besim Ömer Akalın vermiştir. Balkan Savaşları ile birlikte Türk kadını hastanelerde çalışmaya başlamıştır.
1913–1914 yıllarında üniversite konferans salonlarında tertiplenen kurslara çok sayıda öğrenci katılmış; bu öğrencilere hasta bakımı üzerine çeşitli bilgiler verilmiştir. Kursları bitiren Safiye Hüseyin (Elbi), Kerime Salahar, Münire ismail gibi Türk hanımları; Çanakkale ve Balkan Savaşlarında gönüllü hasta bakıcılığı yapmışlar ve büyük fedakârlıklar göstermişlerdir.
1920 yılında, Amerikalılar tarafından, Amiral Bristol Özel Sağlık Meslek Lisesi açılmış ve öğretim süresi ortaokuldan sonra 2 yıl, 6 ay olarak belirlenmiştir. Cumhuriyet döneminin ilk Hemşire Okulu 21 Şubat 1925 yılında açılan Kızılay Özel Hemşire Okuludur. Daha sonra açılan hemşirelik okulları ise şöyle sıralanabilir:
1955 Ege Üniversitesi Hemşirelik Yüksek Okulu
1961 Hacettepe Üniversitesi Hemşirelik Yüksek Okulu
Florance Nightingale Hemşirelik Yüksek Okulu
1977 Atatürk Üniversitesi Hemşirelik Yüksek Okulu
1982 Cumhuriyet Üniversitesi Hemşirelik Yüksek Okulu
1985 GATA Hemşirelik Yüksek Okulu
1992 Marmara Üniversitesi Hemşirelik Yüksek Okulu
1992 Dokuz Eylül Üniversitesi Hemşirelik Yüksek Okulu
Tümünü Göster