Günün birinde saraya bilgeliğiyle insanların dilinde destan olmuş yaşlı bir zat geliverir.Bu zat padişahla selamlaşır ve sonrasında koyu bir muhabbete dalarlar. Padişah bunun bilgeliğine hayran kalır ve bilgeye kendisininde bu kadar bilgi sahibi olup olamayacağını sorar. Bilge eşeğinin semerinin üstündeki kitapları padişaha gösterip şöyle der: " Padişahım şunları oku bitir sonra anlarız bilge olup olamayacağını".Padişah denileni yapar. Kitapları okumuş ve hepsini su gibi ezberlemiştir. Bilge zat padişahtan son birşey ister. Padişah kafasına yemek dolu bir tepsi koyacak ve eline bir kitap alacak hem bunu okuyacak hem de tepsiyi düşürmemeye çalışıp sarayın içinde dolaşmaya çalışacaktır.Gel gelelim zaman geçer padişah sarayın içini dolaşarak hem kitabı okumuş hem de tepsiyi dökmeden başında taşıyabilmiştir. Nihayet padişah çok mutluduribilgeliğe ulaştığını düşünmektedir. Yaşlı zat ise son bir soru sorar padişaha:" Padişahım hem bu kitabı okudunuz hem de tepsiyi düşürmeden geri getirebildiniz. Peki etrafınızı dikkatle gözlemleyebildiniz mi? Padişah bunu yapamadığını söyler. Yaşlı zatta o halde bilge olamadığını söyler padişaha.Ve son kez şunları söyler: Bizim bilgeliğimiz kitaba dayalı değildir evlat nitekim sen kitabı okuyup tepsiyi düşürmedin ama sen bunları yaparken askerlerinden biri vezirini öldürdü.Şimdi senin az önce kitap yüklü eşekten ne farkın kaldı.
Ve padişah bunun üzerine çok sinirlenir, bilgeyi cellatlara teslim eder ve şunları söyler: "Koskoca padişahla dalga geçiyor top sakalına soktumun moruğu"