+6
-1
Evet ben asosyal biradamım ama en çok seveninden, en fazla aşık olanından, hayal dünyası en geniş olanından. Ben öyle iki üç kişiden fazla insanın bulunduğu ortamlarda hiç rahat edemeyen, oradan kurtulmak isteyen biriyim. Yalnızlığın masterını yapmış biriyim. Kendi dünyasını kurmuş, çoğu şeyi umursamayan, anlık duygu değişimi yaşayan, düşündükçe ağlayan, ağladıkça da düşünen biriyim. Kısa bir şeyeklemeden de geçemeyeceğim, ‘’Ben kendimden nefret ediyorum.’’
Yaşıtlarımın çoğunun ama en çoğunun yaptıkları aktiviteleri, ettikleri konuşmaları saçma ve gereksiz buluyorum. Çünkü onların düşündüğü cinsel ilişkiden öte gitmiyor. Aşamıy
orlar bu saçmalığı. Hepsine sorsan ciddi bir ilişki arıyorum der ama içine indin mi nasıl yaptım ama hahahha dün gece böyle böyle oldu bugün ev lazım vs vs Allah sizin belanızı versin be. Ya niye öyle diyorsun, bu devrin kızları böyle ne yapalım diyorlar. Ya bire gavat, bire andaval, bire huurun tohumu yapan yapsın sana ne bundan? Nedir bu özentilik? Yaşama be ne olacak yani. Geçmesin başından böyle bir şey. Bu yaptığının neresi seni yüceltecek, sana değer katacak ya da bunun neresinde övünülecek bir yan var lütfen bana açıkla..
Hani dedim en başta en fazla aşık olanından biriyim ben diye. Şimdi o konuya geleyim bari. Şu yaşıtlarımın yaptıklarının, ettikleri muhabbetlerin gram değeri yok gözümde. Gram katılmıyorum. Bir abim derdi bana Len Krasnor sen orta çağdan kalmış tarihi esersin diye. Ne de sevdim bu betimlemeyi. Çünkü inanın bulamıyorum kendim gibi birisini. Git gide inanmaya başladım bir antika olduğuma. Herneyse.. Bir Güneş Yüzlüm var. Yüzüne baktıkça içimi sanki, Sahranın ortasındayım ve kavurucu bir güneş var başımın üstünde tıpkı bunun gibi ısıtan, gülünce beni kurduğum hayal dünyamda yemyeşil bir diyara zütüren, sanırsın hani betimlenirya cennet diye heh işte varsa onun gibi bir şey işte. Bir de gözleri var tabi…Kopkoyu kahverengi ama nasıl parlıyor bir görseniz. Böyle bıraksalar ve o da müsaade etse sonsuza kadar doyasıya bakılırcasına. Gökkuşağı haltetmiş onun yanında. Saçları böyle dalga dalga, az biraz da kıvırcık yapıyorbazen, bazen de düz ama ne yapsa yakışırdı. Bir çok halini gördüm,bir çok eski fotoğraflarını gördüm. Her halini de beğendim be.
Böyle uzaktan uzaktan gördüm, hissettim, yaşadım bunları. Sanıyorum hiç mi hiç haberi yok düşündüklerimden. Nereden olsun ki? Gidip yanına iki kelam mı ettin? Her gün merhaba mı dedin? Gözlerine çekinmeden bakabildin mi? Eline geçen onlarca fırsatı değerlendirip Güneş Yüzlü, seniseviyorum mu dedin? Demedim, yapamadım, çekindim, korktum, içime kapandım yine. Ağladım defalarca, kendimden nefret ettim. Hiçbir şeyi hak etmediğimi söyledimkendime defalarca. Nasıl hak edebilirim ki? Ne anlamı vardı bu düşüncelerimin o bilmedikten sonra?
Onu en son gördüğüm gün 30 Kasım 16.(bu olayı o günün akşamı yazmıştım) En fazla yakın olduğum gündü. ilk defa birlikte birşey yaptığımız gündü. Ama o gün yine söylemek istediklerimi içime attığım birgün olarak geçmişimde kalıyor. Eğer demekle geçirdiğim bir gün.. Keşke demeklegeçirdiğim bir gün daha..
Yine de o günü, GüneşYüzlüm ile geçirdiğim değerli dakikalarla ve bunları yazmış olarak hatırlayacağım. Bunu bugünle birlikte tescilledimve rahatlıkla söylüyorum; (Seni seviyorum Güneş Yüzlü).