/i/Tarih

''Tarih bir meslektir, bir hobi, gevezelik, anekdot ya da asparagas değildir.'' (Pierre Goubert)
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 301.
    0
    ilk Denizaltı

    1719 yılında Sultan III. Ahmed Hân, şehzâdeleriyle istanbul'dan 5000 fakir çocuğu sünnet ettirmişti. Bu vesileyle istanbul'da 15 gün 15 gece şenlikler yapılmış, halkın yüzü gülmüştü. Bu şenliklerde bütün halka yemekler verilmiş, herkese hediyeler dağıtılmıştı. Osmanlı tarihindeki sünnet düğünlerinin en muhteşemi olarak bilinen bu düğünde sanatkârlar ve esnaf da olanca hünerlerini göstermişti. Bu gösterilerden biri vardı ki anlatmaya değer:

    Düğünün son günlerinden bir gün, Pâdişah, Aynalıkavak Kasrı'ndaydı. Herkes, kayıklarla Haliç'e dökülmüştü. Denizin yüzü, kayıklarla örtülmüştü. Kürekleri kımıldatmanın imkânı yoktu. Gemilerin üzeri de mahşer gibiydi. Bu gösteride, Mimarbaşı ibrâhim Ağa'nın yaptığı gemi büyüklüğündeki bir timsah modeli, üst çenesini açıp kapayarak yarım saat kadar deniz yüzünde dolaştıktan sonra denize daldı. Zevkle seyredilen bu gösteri çok da takdir toplamıştı. Fakat o da ne? Bir saat sonra battığı yerden tekrar deniz yüzüne çıkınca, takdirler bu sefer hayrete dönüştü.

    Timsah ağzını açıp durdu, ağzından rengarenk kıyâfetli beş tane çocuk çıkıp oynamaya başladı. Mimarbaşının bu timsahı dünyanın bundan üç asır kadar önce tecrübe edilmiş ilk denizaltı gemisi sayılmaktadır.[1]
    Bu olay Seyyid Vehbî'nin “Sûr-nâme'-i Hümâyûn” adlı kitabında geniş bir şekilde yazılmıştır. Mîmar-başı ibrâhim Efendi'nin yaptığı bu timsah, aslında Avrupalıların bize yıllardır “kendi icatları” diye yutturmaya çalıştıkları, bizim de inanıp bugüne kadar öyle olduğunu zannettiğimiz; bütün ayrıntılarıyla tasarlanmış ilk Türk “denizaltı”sıydı!.. Dünyânın timsah sûretindeki bu ilk “denizaltı”sı kimi zaman “deryâ”nın derinliklerine dalıyor, kimi zaman denizin üzerinde duruyordu.[2]
    ···
   tümünü göster