-
276.
0Atom denemeleri sonucunda; çevre kirlenmekte, tabiat ve ürünler tahrip olmakta, halk çeşitli hastalıklara yakalanmakta, çocuklar ise sakat doğmakta yada ölmektedir... Bu tehlike ve tehdit karşısında halk tamamen savunmasız ve korunmasızdır. Sebze ve meyve çeşitlerinde azalma ve radyoaktif etkiler görülmektedir. Nitekim; batı ülkelerinin Çin'den ithal ettikleri Doğu Türkistan'da üretilen kuru yemişlerde radyasyon tespit etmeleri üzerine Doğu Türkistan kaynaklı ürünlerin ithalini yasaklamaları, bunu bir kanıtıdır. Ayrıca Çin hükümeti hiç çekinmeden diğer ülkelerin nükleer artıklarını ve çöplerini ekonomik menfaat karşışığı kabul etmiş ve bu konuda antlaşmalar imzalamıştır.Tümünü Göster
1949 yılında Mao önderliğindeki komünistlerin Çin'in yönetimini ele geçirmelerinin ardından, Doğu Türkistan üzerindeki baskılar eskisine oranla daha da arttı. Komünist rejim politikası, asimile olmayı reddeden Müslümanlar'ın fiziksel olarak imha edilmesine yöneldi. Katledilen Müslüman sayısı korkunç boyutlara ulaştı. 1949-1952 yılları arasında 2 milyon 800 bin, 1952-1957 arasında 3 milyon 509 bin, 1958-1960 yılları arasında 6 milyon 700 bin, 1961-1965 yılları arasında 13 milyon 300 bin kişi ya Çin ordusu tarafından katledildiler ya da rejimin doğurduğu kıtlık sebebi ile ölüme terk edildiler. 1965'ten sonraki katliamlarla birlikte, katliamlar, salgın hastalıklar ve açlık gibi nedenlerden hayatını kaybeden Doğu Türkistanlı sayısı 35 milyon gibi inanılmaz bir rakama ulaşmıştı. Çin zulmu günümüzde tüm acımasızlığıyla devam ediyor...
Bugün, Doğu Türkistan'da yaşanan zulmün nedeni, Uygur Özerk bölgesinde yaşayan insanların Türk-islam kimliğine sıkı sıkıya sarılmalarıdır. Bu yüzden Doğu Türkistan Davası, sadece Uygur halkının değil, başta Türkiye olmak üzere bu kimliği taşıyan tüm devletlerin davasıdır.
Maocuların Din Düşmanlığı
Lenin ve Stalin'in Çin'deki temsilcisi olarak sahneye çıkan Mao da dine karşı bir düşmanlık beslemiş ve bu yönde bir politika uygulamıştır.
Mao'nun iktidara gelmesiyle birlikte Çin'de dine ve dindarlara karşı büyük bir savaş başlatılmıştır. Bu savaş Lenin'in komünistlere gösterdiği yöntemle, yani "örtülü" olarak gerçekleşmiştir. Komünist parti, "kendi kendini yönetme hareketi" adı verilen bir politika uygulamaktadır. Bunun anlamı, bütün dini kurumların "kendini finanse eden, kendini yöneten ve kendini organize eden" bir 3'lü yapıya sahip olmasıdır. Görünüşte "din özgürlüğü" gibi duran bu politika, tamamen dini yok etmek amacına yönelik bir kampanya olarak uygulanmıştır. Ülke içindeki tüm dini kurum ve ibadethaneler devlet tarafından kurulan merkezi organizasyonlara bağlanmıştır. Kısa süre içinde de bu dini kurumlar, "Maoizm propaganda merkezi" haline gelmiştir. Harry Wu isimli Çinli bir Hıristiyan, Amerikan Uluslararası Din Özgürlüğü Komisyonu'na 16 Mart 2000 tarihinde verdiği ifadesinde, bunu şöyle anlatmaktadır:
Mao Tse-Tung, herhangi bir Çin vatandaşının Komünist Parti dışındaki bir otoriteye bağlanmasına izin vermediği için, Mao yönetiminde hükümet tarafından yönetilen bu merkezi din organizasyonları hiçbir dini faaliyette bulunmamıştır. Mao'nun Çin'i yönettiği 30 yıl boyunca, bu 3 "kendi-kendine hareketi" Çin Komünist Partisi ile birlikte dini yok etmek ve Komünist Parti ideolojisini yaymak için çalışmıştır. "Maoizm" Çin'in yasal dini, Mao'nun "Kızıl Kitabı" ise kutsal kitabı olmuştur.
Doğu Türkistan'daki Müslüman Uygur Türkleri veya Tibet'teki Budistler ise kanlı vahşet uygulamalarına hedef olmuşlar, Çin Komünist Partisi bu halkları hem nüfuslarını azaltarak hem de dini inançlarını yok ederek kontrol altına almaya çalışmıştır. Maoizm'in dine düşmanlığı, Mao'nun yolunu izleyen diğer komünist Asya rejimleri tarafından da sürdürülmüştür. Kamboçya'daki Kızıl Khmer rejimi, Kamboçya halkına karşı yürüttüğü soykırımda, ülkenin Müslüman azınlığı olan Çam topluluğuna özellikle zulüm uygulamıştır. "Komünizmin Kara Kitabı"nda Kızıl Khmerler'in Çamlar'a karşı uyguladıkları vahşetten şöyle söz edilir:
1973'ten itibaren kurtarılmış bölgelerde camiler tahrip edildi ve ibadet yasaklandı. 1975'ten başlayarak bu önlemler yaygınlaştı. Kuran'lar yakılmak üzere toplandı, camiler ya başka amaçlarla kullanıldı ya da yıkıldı. Haziran'da 13 dindar Müslüman, bazıları ibadeti mitinge tercih etmiş olmaktan, bazıları ise dini nikah hakkına sahip olduklarını açıklamaktan dolayı idam edildi... Din adamları özellikle hedef alınarak öldürüldü. 1000 kadar hacının yalnızca 30 kadarı sağ kaldı. Diğer Kamboçyalılar'ın aksine Çamlar sık sık ayaklandı; bu ayaklanmalara misilleme Kızıl Khmerler çok sayıda katliam yaptılar. Kızıl Khmerler 1978 yılı ortasından itibaren birçok Çam topluluğunun, kadın ve çocuklar da dahil, sistematik biçimde soyunu tüketmeye koyuldu.
başlık yok! burası bom boş!