/i/Tarih

''Tarih bir meslektir, bir hobi, gevezelik, anekdot ya da asparagas değildir.'' (Pierre Goubert)
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 276.
    0
    Ben ABD’deki ve Avrupa’daki yaşıtlarım gibi çocukluğumda, Amerika Kıtası’nı keşfedenin Kristof Kolomb olduğu yolundaki inançla büyüdüm ve daha sonraki yıllarda, 1492 yılından önce; bazı Sibiryalı kavimlerin Bering Boğazı’ndan Amerika Kıtası’na geçtiklerini öğrendim. Biz iki Amerika Kıtası’nın da yüzyıllar boyunca uzlet içinde yaşadıklarım sanıyorduk. Bu inanç, birkaç sebepten kaynaklanıyordu. Bu sebeplerden biri de, Hıristiyanlık inancına göre dünyanın düz olması inancıydı. Bu inanca göre denizlerin ötesine gitmek isteyen insan bir müddet sonra kendisini boşlukla karşı karşıya bulacak ve atmosfere doğru düşecekti.

    1492 yılından önce gemiler, bu sebepten dolayı Amerika’ya gidemiyorlardı. Ancak biz Müslüman coğrafyacıların isimlerini ve çalışmalarını öğrendikçe, gerçeğe daha çok yaklaştık. Hicretten sonra 337’de Makdisî’den, Beyrunî’ye ve ondan da ibn-i Hulle’ye kadar birçok Müslüman coğrafyacı, haritalar hazırlamıştı. ibn-i Hülle Mavsilî de milâttan sonra 1275 yılında yaptığı haritada dünyayı yuvarlak olarak gösteriyordu. Kaşgarî de miladi 1333 yılında çizdiği haritada dünyayı yuvarlak olarak çizmişti. Ancak 1492 yılına kadar dünyanın düz olduğu inancı Hıristiyan âleminin zihinlerinden silinemedi. Halbuki Müslüman coğrafyacılar coğrafî kıyaslarla ve kurdukları rasathaneler aracılığıyla ve kendilerinden önceki coğrafyacıların çalışmalarından istifade ederek dünyanın yuvarlak olduğu gerçeğini öğrenmişlerdi."

    Çağdaş birçok araştırma, Kristof Kolomb’un Amerika’ya gitmesinde Müslümanların hazırladıkları haritalardan yararlandığını ortaya koyuyor. Bu konuda Kristof Kolomb’un en çok Endülüslü ve Mağripli Müslüman coğrafyacılardan ve özellikle de Mağripli coğrafyacı Ömer Marakeşî’nin çalışmalarından istifade ettiği belirtiliyor. Müslümanların coğrafi bilgilerinden istifade eden Kristof Kolomb, nihayet dünyanın yuvarlak olduğu inancına varmıştı. Bunu destekleyen deliller de var. Bunlardan biri de birinci yardımcısı Mağripli yani Faslı olması.[7]

    Orta Çağ’da birçok Arap kaynağı Atlantik Okyanusu’na açılan Müslüman gemilerinden bahseder. Öyle ki Khashkhash Ibn Saeed Ibn Aswad (Haşhaş bin Said bin Esved) adındaki Kurtubalı bir tüccarın 889 yılında Palos’dan (Güney ispanya’da bir şehir) okyanusa doğru açıldığı ve muhteşem hazinelerle döndüğü iddia edilir. Yine ünlü Endülüslü haritacı El idrisi de Atlas Okyanusu’na açılan gemilerden bahseder.[8]

    islam coğrafyacısı idrisî’nin. Lizbon’dan batıya doğru denize açılan bazı Müslüman gemicilerin Atlantik’in orta kesimlerindeki Antilla adasına kadar gittiklerini söylemesi ve harita üzerinde bu adayı göstermesi, Endülüslü Müslümanların en az 12. yüzyılda, henüz Amerika’nın keşfinden önce bu kıta ile islamiyet’in ilk temasını sağladıklarını ortaya koymaktadır.[9]

    Ünlü Arap kadısı-tarihçisi Kalkaşandi, değerli eseri Subhü’l-Aşa’da, Atlantik Okyanusundan Amerika’ya doğru seyahate çıkıp da genelde dönmeyen Müslümanların varlığından söz eder. Weiner’e göre, 1513’den önce Darien’de Zenciler yaşamaktaydı. Peter Martyr de ispanyolların bu bölgeye geldiklerinde zencileri gördüklerini ve bunların Kızılderililerle savaş içerisinde olduklarını yazar. Ayrıca Kolomb, Küba kıyılarında havlamayan köpekler görmüştür ki, acaba Afrika zencilerinin köpeklerinin de havlamaması bir tesadüf müdür? Buna göre eski dünya ile yeni dünya arasında trafik ilk kez Müslümanlar tarafından kurulmuştur. Amerika gibi, Güney Denizlerinin ve orta Pasifik adalarından binlercesi Müslümanlar tarafından keşfedilmiştir.[6]

    Prof. Dr. Fuat Sezgin, matematiksel coğrafya, kartografya ve denizcilik bilimlerindeki bilgilerine dayanarak bu meselenin iddia ya da bir teori olmaktan çıkıp ispatlanmış bir realite olduğunu ortaya koymuştur. Kendisi bu konuya dair geniş ve haritalarla desteklenmiş bir makale kaleme almıştır. Ayrıca islam da bilim ve teknik adlı eserinde de konuya geniş yer ayırmıştır. Birçok konuşmasında da konuyla ilgili bilgilere yer vermektedir.

    Fuat Sezgin, bir röportajında konuyla ilgili söyle demektedir: "4. cilde, bilimler dünyasına sunduğum önemli bir sonuç vardır. O da, Amerika kıtasının, Müslümanlar tarafından keşfedilmiş olması. Müslümanlar tarafından Dünya haritasının yapıldığı ve bu haritaya dayanarak Kristof Kolomb’un, Amerika’ya değil, Asya’ya ulaşmak istediği gerçeğine ulaştım." Bu konuya hasredilmiş makalesinde ise Fuat Sezgin, şu bilgileri özet ve sonuç mahiyetinde dile getirmektedir: “insanların sonradan Amerika diye adlandırılan kıtaya ulaşmaları 3 aşamada oldu:

    1. insanlar eski dünyadan başlangıcı bilinmeyen bir çağdan beri zaman zaman tesadüflerle okyanusun içindeki büyük kara parçasına ulaştılar. Bu günümüzde kabul edilen bir gerçek.

    2. Müslümanlar en geç 10. yüzyılın ilk yarısından itibaren iberik yarımadasından ve Batı Afrika sahillerinden sayısını bilemeyeceğimiz defalar okyanusun karsı sahiline batıya yelkenleyerek ulaşmaya çalıştılar. Onlar aynı sahillere Afrika’nın güneyinden 9. yüzyıldan beri ulaşabiliyorlardı. Müslümanların, okyanustan batıya doğru yaptıkları teşebbüslerinde bizim için bilinmeyen bir tarihten itibaren, ama en geç 15. yüzyılın basında, büyük kara parçasına ulaşmış ve dönmüş olmaları ve bunu çok defa tekrar etmiş olmaları lazım. Onlar, 9. yüzyıldan itibaren matematik, coğrafya ve kartografyayı, geçen 800 yıl boyunca geliştiren bir kültür dünyasının mensupları olarak, Batı Atlantiğin ve sahillerinin büyük bir kısmının haritalarını yaptılar. 16. yüzyıldan itibaren bilimlerin diğer dallarında olduğu gibi onların bu alanlarda da lider konumlarını kaybetmeleri ve yerlerini başkalarına bırakmaları tarihi bir kader olmuştur.

    3. Nasıl Bartolomeo Diaz ve Vasco da Gama, Müslümanların haritaları ile Ümit Burnu’na ve Hint Okyanusu’na yönelmiş idilerse, Kolomb ve Portekizli gemiciler, bu
    arada Macellan, Amerika’ya ellerine geçen islam dünyasının haritalarıyla ulaştılar. Ne eski Portekizliler ne de ispanyollar bu gerçeği saklıyorlardı. Onlar Müslüman öncülerinden üstlendikleri işi büyük bir çalışkanlık ve gayretle geliştirdiler. Yeni bir kıtanın varlığının insanlığın bilgisine sunulmasını onlara borçluyuz.” [3]

    Bütün bunlardan bahsedip de Piri Reis’in haritasını es geçmek olmaz. Deve derisi üzerine sekiz ayrı renk kullanılarak çizilen ve günümüzdeki ölçülerle birebir uyuşan bu haritayı Piri Reis 1513 yılında çizmiştir. Bütün dünyada hayranlık uyandıran harita bugünkü modern ölçümlerle tespit edilen ebatlara birebir uymaktadır. Nitekim, ABD’nin George Town Üniversitesi de 1956 yılında bu haritanın bilimsel olduğunu kabul etmişti. Arapça, Yunanca, italyanca ve ispanyolca bilen Piri Reis Dünya Haritasında Amerika’nın doğu kıyılarını da göstermişti.

    Piri Reis Kitab-ı Bahriya adlı eserinin 77- 85. sayfaları arasında Amerika’yı nazım olarak şöyle tarif eder:

    "Lodos üstünde bulundu bir diyar/ Septe’den dört bin mil öte uzar
    Hangi tarihte bulundu iş bu yer/ Şerhedeyim ehl-i tarih gör ne der
    Tarih-i hicret buydu ol zaman/ Ta sekiz yüz dahi yetmişdi ol an
    işbu tarihde bundu ol zemin/ ismine “Antilya” dediler hemin."

    Bu şiirde de söylediği üzere Piri Reis Amerika’nın keşfini hicri 870 yani 1465 olarak gösterir.[10]
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster