+18
Soru: Dünyadaki ilmi ve teknolojik gelişmelerin uzaylılar tarafından sağlandığına, eski Mısır ve Mezopotamya matematiğinin bizim matematiğimizden ileride olduğuna inanan kimseler var. Tarihte yaşamış bu iki toplumu eldeki verilerle incelemiş bir ilim adamı olarak sizin düşünceniz nedir?
Sayılı: Mısır ve özellikle Mezopotamya'da matematik ve cebir, o devre göre gerçekten çok ileri. Mezopotamyalıların 60 tabanlı bir sayısal sistemleri var. Birçok problemi çözmüşler ve bu sistematiği kullanarak bir şeyler yapmışlar. Ancak bugün bizim kullandığımız 10'lu sistem, sadece alışkanlığın ürünü değil. Büyük kolaylığı var. Logaritma ve kesir sistemimiz, ondalık sayı esasına göre. Basit bir benzetme ile şimdi ölçümle ilgili hesaplarınızı arşın birimine göre yaptığınızı düşünün. O mu kolay, santim sistemi mi?
Soru: Peki ya uzay meselesi?
Sayılı: Saçmalık bunlar... ilmî gelişme, insan için olağandışı bir şey değil ki! Akıllı yaratıklarız. Beynimiz çalışıyor. insan var olduğundan beri günümüze kadar gelen bir birikim var. Bugünkü ilmî seviyeyi insan aklına değil de hayâle bağlamak, ne derecede akıllılık olu bilmem..
Soru: Birtakım insanlar, uzayla ilgili iddialarını doğrulayacak deliller için çalışıyorlar. UFO araştırmaları Amerika'da da Rusya'da da resmî kuruluşlar tarafından yapılıyor. Bunların gerçekliğine hiç şans vermiyor musunuz?
Sayılı: Elimde yetki olsa, TV'deki uzay filmlerini kaldırırdım. Dizileri kastediyorum tabii. Hepsi baştan sona saçmalıklarla dolu. Vücut yapıları, gözleri, kaşları, kulakları falan bizden farklı; ama bizim dilimizi konuşuyorlar, bizim değer yargılarımıza sahipler vs. Bunlar, saçmalık. Aslında ilim, insanoğlunun hayâl gücünün dahi sınırlarını aştı pek çok alanda. Uzay konusu da bunların başında geliyor. Ama ilmî veriler, hayâl dünyasında arananla çok farklı. Işık hızı mesela.
Madde, ışık hızına ulaştığında madde olma özelliğini kaybeder. Işık, madde değil parçalanmış enerjidir. Dolayısıyla bir aracın, daha doğrusu bir maddenin ışık hızına ulaşması, hatta bunun üstünde hareket etmesi, ancak hayâl dünyasında mümkün. Bir sınır tanımak, doğru düşüncedir. Hız konusunda da maddenin özellikleri bozulmadan ulaşılabilecek teorik sınırın tespiti mümkün. Ama teorik olarak sınır tanımamak da mümkün. Tabii sadece o planda kalacağını bilerek.
Soru: Yani gezegenler arası seyahat falan düşünülüyor. Hatta farklı güneş sistemlerine ulaşmak isteği var.
Sayılı: insanoğlu, şüphesiz uzay konusunda da bir yerlere ulaşacak. Üstelik öğrenme arzusunun sınırı yok. Olsa, zaten ilme gerek yok. Ama şimdi düşünüyorum: Ay'da koloni kurma üzerine fikirler var. Ciddi ciddi çalışmalar yapılıyor. Bunu gerçekten başarır mı insanoğlu bilemem. Fakat sanırım gerçekçi yaklaşım, orada bir hakimiyet kurmak. Yoksa buradan insanlar gidecek, oraya yerleşecek ve hayatlarını orda sürdürecekler. Böyle bir şeyi gerçekçi bulmuyorum.
Orada atmosfer şartları bulunmadığına göre dünyadan yanlarına ne kadar hava alıp zütürecekler, ne kadar su alıp zütürecekler... ? Bunlar, temel ihtiyaçlar...
Soru: Ay'da bir yerleşimi imkân dışı gördüğünüze göre diğer gezegenler bakımından hiç şans tanımıyorsunuz anlaşılan...
Sayılı: Mars'ta hayat olması şansı yüksek. Yani biyolojik anlamda tabii. Artık bitki örtüsü şeklinde mi olur, yoksa mikro biyolojik seviyede mi olur bilinmez. Ama orası için bir şans var. Benim inanmadığım, insanların teorik hızla, yani ışık hızıyla bir yerden bir yere gitmesi ihtimalidir. Ben, o hıza ulaşıldığında, insan insandan başka bir şey olur diyorum. Bırakın hayatiyetini korumasını, maddî varlığını bile koruyamaz diyorum.
Soru: Erich von Daniken gibi yazarların uzaylıların ziyaretleriyle ilgili kuramlarına delil olarak gösterdikleri bazı işaretler var. Güney Amerika'da yüzlerce mil yükseklikten görünebilen insan figürleri, yollar vs. Onları nasıl yorumlamak mümkün?
Sayılı: Zihin, bir kere uzaylılara takıldı mı, hep orada kalıyor. Bunları insan aklının dışında kaynaklara bağlamak, bir bakıma işin kolay tarafı. Halbuki yer küremize çok yüksekten bakıldığında başkaca şekiller de görülebilir. Elde olmadan hayâl gücünü harekete geçiren şekillerdir bunlar.
Şimdi jeologlar da o kadar yükseğe çıkmaya gerek görmeden baktıkları bir coğrafi kesitin mahiyeti konusunda bir şeyler söyleyebiliyorlar. Dışa yansımış şekillere bakarak yapıyorlar bunu. Şimdi denilebilir mi ki uzaylılar geldi, madenlerin bulundukları yerleri işaretledi... Sonra sormak lâzım neden bu uzaylılar hep Amerika'ya geliyor diye... Bu işle uğraşanlar, herhalde para da kazanıyorlar. Bunu da düşünmek lâzım...
Soru: Gerçi başka ülkelerden de örnekler var ama, çoğunlukla Amerika'dan gelen haberlerde, birçok insan uzay gemileri tarafından bir süre de olsa kaçırıldığını iddia ediyor.
Sayılı: Evet, iddia ediyorlar... Ama sadece iddia bunlar. Ben, gözümle gördüğüme aklım da yatarsa inanırım. Gözün yanılma ihtimalinin sınırını ve şartlarını ilmî olarak öğrenmiş durumdayız. Dolayısıyla gözümle gördüğüm ve olağanüstü nitelikte bir hâdise karşısındaysam, muhakkak aklımın tasdikini ararım. Aklıma yatmıyorsa da gözümün yanıldığına inanırım.
Böyle birkaç olayla karşılaştım. Hepsi olağanüstüydü. Birkaçının hilesini çözdüm. Ama diğerlerini çözemedim diye kabullenmek durumunda değilim. Mutlaka bir izahı var; ama ben bilemiyorum. Sonra insanoğlu için bazı problemler önemsizdir. Yani aslında problem diye ortaya konulan şey, hayâldir. Bunda çözüm aranır mı?
Soru: Eski Mısır piramitleri için de benzer iddialar var. Boyutlarının bazı astronomik işaretlere uyması gibi...
Sayılı: Mısırlılar mesela pi sayısını biliyorlardı. Bunu elimizdeki belgelerden anlıyoruz. Ama yine elimizdeki papirüsler okunduğunda ortalıkta esrar diye bir şeyin bulunmadığı görülüyor. Hâlâ çözülememiş yanları var eski Mısır medeniyetinin. Piramitlerin yapılış özellikleri de bunların arasında. Ama bu işi uzaylılara havale etmemizi gerektirmez. Dün çözülemeyen şeyin hiçbir vakit çözülemeyeceğini düşünmek yanlıştır. Kaldı ki mutlaka çözümlenmesi gerektiğini düşünmek yanlıştır. Çözmek için uğraşmak lâzımdır.
Tümünü Göster