+2
Yere göğe sığdıramadığım Ecevit derken? Ecevit'i sevmem zaten (Kıbrıs politikaları ve Abd'ye karşı duruşu hariç) Ne sol ne de sağcıyım. Öncelikle bunu belirteyim. Ayrıca Türkiye Cumhuriyeti tarihinde sevdiğim tek bir politikacı da yok. Yalnız Atatürk müstesna bu konuda.
Şimdi 2000 yılıyla günümüzü kıyaslarsak aradaki fark ne? -okunan meydan itinayla geri paketlenir- Yüzeysel olarak bakıldığında arada devasa bir fark görülür. Yani "ulan ülke 15 senede çağ atlamış amk" denebilir. Peki gerçekte durum ne? Gerçekten ülke ileri mi gitti yoksa yerinde mi saydı?
2000 krizi -piyasaları dengeye sokacak olan- beklenen bir krizdi. Ana sebebi TL'nin dolar karşısında aşırı değer kazanmasının sonucunda 1TL=0.81 $ (2017'de 1$= 3.79 TL) azalan ihracatımızdı. Devlet denge sağlamak amaçlı faizleri arttırdı. Bu da ithalatın düşmesine yani milletin tasarruflarının artmasına sebep verdi. Doların (siyasi sebeplerden ötürü) bir günde 0.81'den 1.6'ya çıkması sonucu kriz meydana geldi. Çünkü borçların tamamı dolar cinsindendi ve piyasanın kendisini dengelemesi için bir "krize" ihtiyacı vardı. Hükümet burada milletin anasını ağlatan (çünkü faizler hayvani boyutta arttı) ancak ekonominin 15-20 yıl geriye gitmesini engelleyen (çünkü faiz arttırımıyla "tasarruflarda" hayvani boyutta arttı) politikalar uyguladı. Eğer akp gibi faizleri indirseydi milletin anası ağlamazdı ancak ekonomi 15 sene geriye giderdi.
Neyse dönelim 2001 Türkiye'si ile 2017 Türkiye'si arasındaki farklara.
Dış borç stoku; 2002'de 129,6 milyar tl iken 2016'da 420,5 milyar tl olmuş. Yani 290 milyar tl civarı daha çok borçlanmışız.
Özel şirketlerimizin döviz açığı; 2002'de -6,5 milyar $ iken 2016'de -180,1 milyar $ olmuş. Yani özel sektör babayı tutmuş.
MB'nin kısa vadeli dış borçları karşılama oranı; 2002 de %164 iken 2016 da %80'e düşmüş. Bu ne demek? Yani 2002'de mb dış borçların hepsini kapatabilecek kadar dövizi varken bugün sadece %80'ini karşılayacak dövizi var. Devami gelecek.. Sığmadı...