+53
-10
Yavuz Sultan Selim şirpençe hastalığına yakalanmıştır. Hekim kontrol eder. Ama durumunun iyi olmadığını anlar. Sadrazam Hekime padişahın durumu sorduktan sonra hekimbaşı şöyle karşılık verir.
“Efendim artık ilaç, tedbir kâr etmez, iş Allah Teâlâ’ya kalmıştır, hastaya ve size tavsiyem Allah (CC) zikriyle meşgul olmanızdır” diye cevap verince o anda kendinden geçmiş zannettikleri Sultan Selim Han gözlerini celalli bir şekilde açıp hekimbaşına bakarak adeta gürler.
“Hekimbaşı, hekimbaşı! Seni edebe davet ederim, sen bu mübarek emanet ve vazife altındayken bizim Allah Teâlâ’nın zikrinden gafil olduğumuzu mu düşünürsün? Cenâb-ı Hakk şahidimdir ki her umurumda (yaptığım işlerde) daima Allah’ı (CC) zikretmişimdir. Rabb’ime hamd ü sena olsun ki şu illet (hastalık) gelmezden evvel de, beni yatağa düşürdüğünde de bir an olsun Cenâb-ı Hakk’ın zikrini bırakmadık.
Ben hakkıyla zikredemediğim için Allah Teâlâ’dan istiğfar ediyorum ama sen de derhal bu sözünden tövbe ve istiğfarda bulun, zira bu da bir nevi gaflettir, feraset yoksunluğudur. Zikreden bir kulda bu nevi irfansızlıklar olamaz, olmamalıdır” diyerek ölüm döşeğinde bile etrafını ikaz ve irşadda bulunur.