0
"Baban tüm mirasını çekmiş üzerinden Selin." dedim ellerini tutarak.
Gözlerini kaçırdı.
"Sen nereden öğrendin bunu?" diye sordu ve elindeki çatalı bıraktı.
"Selin, biliyorum işte. Bunu yapmak zorunda değilsin. Seni deli gibi seviyorum ama zorunda değilsin. O tüm güzel şeyleri bırakıp... "
"Kes şunu. Ben seninleyim. Bu kadar." dedi sinirli bir biçimde fısıldayarak.
"Selin zor biliyorum. Babanın verdiği şeylerin yarısını veremem ben sana, ne kadar dövüşsemde."
"Babamın malını isteyen yok. Seninleyim. Şimdi izin ver yemeğimi yiyeyim."
"Öyle bir hayattan benimle böyle çatı katına düşmek zor senin için. Senin iyi olmanı istiyorum Selin.." dedim.
Birden elindeki çatalı omzuma doğru fırlattı. Gözleri dolmuştu.
"iyiyim zaten anlıyor musun? Her zaman yanında olmak istiyorum. Tek istediğim bu." dedi ve hızla ayağa kalktı.
Koluna dokunduğumda elini ittirdi.
"Dışarıda bekliyorum, eve gidelim." dedi sinirli bir biçimde sonra yanağımdan öptü.
Benden nefret ettiği zamanlarda bile, en kötü kavgalarımızda bile yanağımdan öpmeden bitirmezdi o günü. Bana fırlattığı bıçağı çıkaran yine oydu. Elime cam batırdığında ağlayarak elimi diken yine oydu. Beni seviyordu da, yaralıyordu da. Fakat bu sefer onu yaralayan ben olmuştum.
Hesabı ödeyip tuvalete girdim ve aynada kendime baktım. Ona daha iyi bir hayat sunabilseydim keşke. Tüm bu sevgisine, sevgime, güzelliğine karşın. Onun gibi bir kadına bile sadece sevgi yetmezdi. Hiç mi özlemeyecekti hayatını. Babasının ona aldığı mücevherleri? Aynaya doğru bir yumruk savurdum sinirle. Kanayan elime baktım.