/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 26.
    +1
    müdür bana altınları ve parayı verince çıkarıp elimdeki altnlardanikisini buna verdim.
    "şu iki altında sizin olsun müdür bey, madem istedigimi yaptınız, buda size bir armaganım olsun."

    hiç nazlanmadan altınları aldı. sonra ayaga kalkıp beni yanaklarımdan öptü:
    "kokuyormu müdür bey?"
    "ne kokuyormu?"
    "yüzüm, hani o çukurdan yeni çıktık da."müdür degişti, altınlar hala elindeydi."onu unut artık abdullah" dedi. "seninle çok iyi geçinecegiz bundan sonra... "

    Onunla bundan sonra hiç iy geçinemeyecektik oysa.. ondan bize yapılanların intikdıbını mutlaka alacaktım. revirdeki arkadaslarım can çekişiyordu, onların intikdıbını almazmıydım? üstelik benim attıgım yemide yemişti.. yani altınları almıştı. bundan sonra eli bana mahkum olacaktı. zaten daha yanından çıkmadan bana olan mahkumiyetinin faturasını ödemeye bşladı:

    "sizin için özel bir koguş hazırlattım, size fitilli ocakta verecegim."dedi.

    gerçektende bize güzel bir koguş hazırlatmıştı. ama koguşun güzelligi, koğuşa geldigimizin dördüncü günü revire kaldırılan 3 arkadasımızın 2 sinin ölmesiyle bozuldu. ölenin falan hesabını soran yok. cumhuriyet savcısı geliyor, doktor falan geliyor,ya intihar diyorlar, yada kalp sektesinden öldü. iki mahkumada imza attırıyorlar. onlarda gariban mahkumlar, süpürgeciler faln. iki tane süpürgeci, temizlikçi, aciz cahil mahkum alınır, imza ettirilir iş biter. ölen öldügüyle kalır.

    arkadaslarımız öldükten sonra bizi yeniden hamma gönderdiler. yıkandık temizlendik, traş olduk. dışardan, soba, radyo, yatak,halı, masa aldırıdım. müdürde fitilli ocak gönderdi. koğuş oturulur hale geldi..

    arkadaslarımın ölümü yüregimi kor gibi yakıyordu. onların intikdıbını mutlaka alacaktım. henüz silah tedarikim olmadıgı için bekliyordum. hepimizn sinirleri çok gergindi. o lagımda, biraz daha tutulsaydık, hepimiz ölecektik.

    iki gün sonra, bursa savcısı çagırıyor dediler. gittim,savcı müdürün odasındaydı:
    "otur"dedi.
    oturmadım.
    "böyle daha iyi beyim. buyur."
    "siz Nazım hikmet'i kogusunuza istemişsiniz. veririm vermesinede, ayrı bir koguşa geçmeniz gerekir. yanlız, o durmadan yazar. yazılarının dışarı gitmesi, gelmesi için yardım eder, mahkumu isyana teşfik ederseniz, sizi zincire vururm, bunuda bil!"

    "yapmam. hiç bir sey yapmayız. o bizimle oldukça hiç bir sey yapmayacagız. namus sözü veriyorum."

    savcının yanından cıkınca kogsa gittim. baktım ki eşyalar yeni koğuşa tasınmaya başlamış. yeni koguşa tasındıgımızda, Nazım babada biraz sonra eşyalarıyla geldi. zaten pek bir eşyasıda yoktu. kalktım elini öpme istedim vermedi, boynuma sarılıp beni öptü.

    "abi" dedim, "senin suçun ne? niye yatarsın burada?

    "benim suçum kalemimdir. şiirlerimdir.insanları sevmemdir. memleketimide çok sevrim."

    peki abi, biz yazmasını bilmeyiz ama, bizde insanları severiz . insanlara kötülük gelmesin diye işler yaptık. haksızlıga tahammül etmeyiz, haksızlıga uğrayanın yanında olurz. beim atalarımda bu memleket için savaşmıstır. cenk etmiştir.o zaman bizim bunlardanda suçumuzun olması mı gerekir?"

    "yok, sizin bunlardan suçunuz olmaz. size bunlardan birsey demezler, bize derler. bu yüzdende bana ceza verirler."

    "neden?"

    "çünkü bana kominist diyorlar."

    "kominist ne demek ağam?"

    "işte bu anlattıklarımın, yazdıklarım, düşüncelerim koministlik oluyor."

    ben bu "kominist" sözünü yeni duyuyordum.
    Güldüm:
    "O zaman demek ki, bende koministim de haberim yokmus."

    bu kezde o dev gibi adam güldü:
    "yok olmaz öyle sey. çünkü sen haksızlıkların üzerine silahla gidiyorsun. insan sevgisini, haksızlık yapanı öldürerek göstermek istiyorsun. ben bu işi kalemimle yapıyorum. kalemimle anlatıyorum. senin silahın patladıgı yerde kalır, benim kalemimse bu haksızlıkları anlatarak, bir gün bu düzeni patlatır, anladın mı?"

    hiç bir sey anlamamıstım, ama bu dev gibi yiğit adamı çok sevmiştim.
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster