/i/Başıma Geldi

Hayatta başınıza gelenlerden ibaret değil midir?
  1. 1.
    0
    ilk günün sabahında karakol komutanı (bundan snr yzb) kahvaltıdan hemen sonra beni odasına cagırıp apoletlerimi söktü "burada kimsenin apoleti olmaz asker, benim bile" dedi. ben de zaten bunu aşağı yukarı tahmin ediyordum, bu yüzden de ses etmedim. o gün apoletlerimin oldugu son gündü. yzb beni birlige tanıstırdıktan sonra -ki gayet kısa kesmişti tanışma faslını- uzmanlardan bir tanesi askerleri egitime aldı. ben de bundan sonraki bir hafta boyunca sadece ortamı izledim, çok fazla işlere maydonoz olmak istemiyordum. zaten içine kapanık olan yapımın üstüne bir de üs bölgesinin uçsuz bucaksız karlı manzarası eklenince birşey yapasım da gelmiyordu.

    bir hafta sonra nöbet sırası bana geldiginde ben de görev arkadaşlarım gibi gidip askerleri kontrol ederek gecemi gecirdim ve vukuatsız olarak nöbetimi devrettim. o günün gecesi ilk kez askerlerden bir tanesi bir görüntü aldıgı için ateş etmişti. adam termalden görüntü almıştı ama ne oldugunu bilmeden ateş etmişti: sabah ilk iş olarak askerlere termal egitimi vermeyi kafama koydum ve bu fikrimi yzbye söyledim adam da onay verdi.

    belirli aralıklarla askerleri de çok fazla sıkmadan termal egitimi verdikten sonra günler yine rutine girmeye başlamıştı. yzbnin söyledigine göre zaten bu mevsimde çok fazla birşey olmazdı. olmadı da... ama zaman da geçmek bilmiyordu ve beklemek insanı daha çok geriyordu. ben de askerlere atış ve yakın dövüş dersi vermeye karar verdim. yakın dövüşte çok sıkıntı çıkmamıştı ama yzb atış egitimlerinde çok ayak diretmişti ben de "komutanım zaten bir mermi istihkakımız var şu veya bu şekilde bitecek boşa sıkmaktansa ateş ettirmek daha dogru olmaz mı diyerek" ikna etmiştim. bir süre de bu şekilde zaman öldürdük.

    askerdeki en büyük zevvklerden bir tanesi alt devrelerin gelecek olmaları olurdu ki bu sefer gelecek olan alt devrelerin içerisinde benim de alt devrem vardı. ben de alt devremi merak ediyordum kimdi neciydi vs. normal askerler içinse durum daha eglenceliydi yeni askerler geldikleri zaman eski askerler yeni gelenleri

    "oooo biletler gelmiş" diyerek karşılamışlardı: bilet artık bi devrenin gidip digerinn geldigi anldıbına geliyordu askerlikte. benim alt devrem de gelmişti ama benim gitmeme daha çok vardı. gelen de astek adsızdı.

    size şöyle anlatayım adsızı, adam askerligin kasvetli havasına muhalefet olarak gelmişti sanki, ortama da aynı şekilde muhalifti apoletlerini söktürmemişti mesela "züt korkusu ölüme çare mi komutan" demekle yetinmişti sadece. yüz ciksen beş yüzdoksan falandı boyu çakı gibiydi ve doksan kilodan fazla degildi: adam sanki doguştan askerdi, fizigi mükemmeldi vs vs vs. ben askere sadece atış ve termal egitimi vermişken bu adsız efendi askeri kar kış demeden -geldiklerinde henüz karlar erimemişti- kondüsyon ve kültür fizik ictimalarına çıkartmaya başlamıştı bile. benim kadar da beklememişti üstelik.

    bir gün yzb buna soyadının neden adsız oldugunu söylemişti öğrendik ki soyadı yasası çıktıgı zaman ailesinin orjinal soyismi kendisine verilmedigi için bu soyismini almış dedesi. kendi soyismini sordugumuz zaman sadece cerkes oldugunu söylemekle yetinmişti. uzmanlardan bir tanesi bunu duydugu zaman adsız ütmye "ya türksün ya hiç" gibisinden bir şey söyleyince adam şunu söylemişti:

    "kanal cephesi, güney cephesi, çanakkale, kafkas cephesi: buralarda şehit düşen benim sülalemden on yedi kişi var çavuş, ben de bu vatanın en az senin kadar sahibiyim... "

    adam asker degildi belki ama ecdadı bu vatan ugrunda şehit olmaktan çekinmemişti, onun da çekinecegini hiç düşünmemiştim. bu arada bahsettim mi bilmiyorum adsız da benim gibi focadan çıkmaydı.
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster